Hayat ne tuhaf. Hiç ölmeyecek gibi çalışıp didiniyoruz, sonra bir bakmışsın, küt elektrikler gitmiş. 21 yıllık hayatım bir anda bitmişti. Cesedimi ne zaman bulurlardı acaba? Hava sıcak olduğu için iki günde kokmaya başlardım, tabi daha önce sahipsiz köpekler tarafından akşam yemeği yapılmadıysam.
Zavallı babam çok üzülecekti. Ne de olsa tek evladı bendim. Belki yeniden evlenir ve benim yerime başka evlatları olurdu. Yeni ailesiyle birlikte yaşarken arada bir burnunun direği sızlardı en fazla.Ya Tuna? O da önce kahrolur, yas tutardı ama Ayla onu teselli ederdi mutlaka. Zamanla unutur giderdi beni. Doktor, ne yapardı? Belki de sevinirdi. Onu öylece reddettikten sonra üzülecek değildi. Çok geçmeden herkes beni unutacaktı ve dünyaya hiç gelmemiş gibi olacaktım.
Kendimi tokatlamak istiyordum. Şu zamana kadar yaptıkların hep boşmuş Henna, şimdi kendinle baş başa kaldın. Hayatını nasıl yaşadın ver bakalım hesabını. Bomboş bir dünya hayatı için ne büyük sorgulamalar yaşayacaktım kim bilir.
Etrafıma bakınıyordum, neredeyim acaba? Berzah alemi denen yere mi gidecektim yoksa önce kabirde Münker ile Nekir ile mi tanışacaktım? Melekler gelmeden kafamda tekrarlıyordum yanılmamak için; Rabbim Allah, peygamberim Muhammed (S.A).
Her yer neden karanlık? Ucunda ışık olan bir tünelde yürüyor olmam gerekmiyor muydu? Her şeyin mi tuhaf olur Henna? Bir şeyi de kuralına göre yap. Nerede ışık? Işığa doğru gitmem gerekiyor. Şimdi cidden tokatlamam gerek kendimi. Ellerimi oynatmadığım halde yanağıma bir tokat yedim sanki. Demek böyle oluyor öbür alemde, düşünmen yetiyor bir şeyin olması için.
Bir tokat daha....Ama bunu hayal etmemiştim. Bir tane daha...
Gözlerimi açtığımda başım doktorun dizlerindeydi ve doktor bir sonraki tokat için hazırlanıyordu.
_Zavallı bir kızı tokatlayarak mı öfkeni yeneceksin doktor? Dedim ama sadece ben duydum, hatta ben bile duymadım.
_Nihayet kendine geldin Henna.Dedi ve beni kucağına alıp diz çöktüğü yerden kaldırdı. Yukarı çıktığımızda uçurumun başında Tuna,Annesi, babası ve çalışanlar etrafımıza toplanmıştı.
_Ne olmuş o iyi mi? Soruları havada uçuşuyordu.
Doktorun kucağında baş ağrım ve halsizliğimle başbaşayken bir anda Tuna'nın çaresiz bakışlarıyla karşılaştım. Başını önüne eğip yumruk yaptığı elini ısırıyordu. Kollarım doktorun boynunda olduğu halde pelte gibi yığılmıştım ve bütün vücudumun benimle beraber uyanan ağrılarıyla, baş etmeye çalışıyordum.
Acılar hayatta olmanın bedeli olmalıydı. ''Daha yiyecek ekmeğin varmış Henna'' dedim kendime. Belki de çekecek acılarım demeliydim.
Bir kez daha kendimden geçmiş olmalıyım ki bu kez de İskenderun daki evimdeydim. Bahçedeki incir ağacının üstünde ha bire olgunlaşmış incirleri mideye indiriyordum. Babam:
- Hadi kızım in artık ağaçtan denize gideceğiz diye bağırıyordu.
Sonra birden bire deniz kenarında buldum kendimi ama 8 yaşlarındaydım. Koşarak suya girdim ve balık gibi yüzmeye başladım.
- Bak baba nasıl yüzdüm. Diye deniz içinde zıplıyor tekrar sahile dönüyordum.
Sonra gülüşmeler .......Uzayıp giden kahkahalar kulaklarımda yankılanırken sebebini bilmediğim bir nedenden tekrar uyandım. Bu kez yatağımın başında Tuna ellerimi tutmuş öpüyordu.
_Babanı özledin mi?
_Evet dedim ama boğazım yanıyordu. Nereden anladın?
_Az önce sayıklıyordun.Ona haber vermedik ama kendine gelir gelmez seni babana götüreceğim dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HENNA
Chick-LitGüvercinin boynundaki o kırmızımtırak tüyler vardır ya, bir kere taktı mı güvercin o tasmayı boynuna başka birisini sevemezmiş, ama bazen fazla sevgiden güvercinler birbirlerini de öldürürlermiş, birbirlerinin gırtlağını deşerlermiş fazla sevgiden...