Öf öf .....diye söylendim kendi kendime.
Doktor keyif yaparken ben onun işlerinin hamallığını yapıyordum yine. Yarınki seminerden önce aşçılara mutfaktaki temizlik uygulamalarıyla ilgili anket hazırlamamı istemişti.
''Sorular çok fazla olmasın ve anlaşılır olsun'' deyip beni odada yalnız bırakmıştı. Yaklaşık 2 saatim sırf doğru soruları bulmakla geçmişti. Bir saattir de soruları olabildiğince net ve anlaşılır hale sokmak için uğraşıyordum. Nihayet on dört soruluk bir anket oluşturabilmiştim 3 saatin sonunda. Sırtım, belim bütün kaslarım ağrımıştı ama bitmişti çok şükür. Şimdi anketi doktora gösterecektim onaylarsa, çoğaltmam gerekiyordu. Biraz dinlenmek için kanepeye uzandım.Çok geçmeden kapım çaldı.
_Henna nasılsın?
_İyiyim doktor, ne oldu?
_Kapının arkasından mı konuşacağız?
Üşene üşene kalkıp kapıyı açtım. Bir elim belimde yaşlılar gibi yürüyordum.
_Ne oldu sana, haminnem gibi yürüyorsun?
_Slaytı bitirdim ama belim de koptu.
Sanki beni hiç duymamış gibi bilgisayara gidip slaytı inceledi.
_Çok güzel olmuş, aferin sana.
Yüz üstü kanepeye uzanmış bir elimle sırtıma küçük yumruklar atıyordum.
_Çok mu ağrıyor.Dedi sandalyede otururken bana doğru dönmüştü.
_Evet, sanırım sırtım tutuldu.
Biraz sabret dedi ve odadan çıktı. Az sonra elinde beyaz bir paketle içeri girdi.
_ İzin ver, ağrı kesici bandı sırtına yapıştırayım.
_Gerek yok geçer birazdan dedim doğrulmaya çalışarak. Ama acıyla tekrar yatağa yığıldım.
_Neden inat ediyorsun? Neresi ağrıyor göster hadi.
Ağrıyan yeri gösterdim itiraz etmeden. Aslında çekinmemem gerekirdi.Ne de olsa doktordu. Ama yine de samimi olduğumuz için çekinmiştim.
Kibar hareketlerle sırtıma bandı yapıştırdı ve üstüne battaniye örttü.
_Biraz sıcak tutsan daha iyi olur.Ben slayt üzerinde biraz çalışacağım dedi ve beni odada yalnız bıraktı.
Aslında kaba biri olarak görüyordum doktoru ama bu gün oldukça iyi davranmıştı. Ne de olsa doktor, hastalara karşı hassas olmalı diye düşündüm.
Kanepede uyuyakalmışım. Bir ara doktorun kendine has kokusuyla uyanır gibi oldum. Başımı omzunda görünce şaşırdım. Doktor beni kucağına almıştı. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Sessiz kalmaya devam ettim uyuyormuş gibi. Biraz sonra yavaşça beni yatağa bıraktı ve üzerimi örttü. Işığı kapatıp usulca odadan çıktı.
Şoktaydım, rüya mı görüyorum? Diye düşündüm. Kaba, acımasız doktora ne olmuştu böyle? Evladını uyurken seven eski kafa babalar gibiydi.
............................................
Ertesi gün, zımba gibi uyandım dünkü yorgunluk ve ağrılardan eser yoktu. Sırtımdaki bandı çıkardım ve güzel bir duş aldım. Hemen üzerimi giyinip doktorun kapısını çaldım.
_Doktor uyuyor musun?Hadi kalk kahvaltıya inelim.
_Tamam sen in, ben hazırlanıp geliyorum. Dedi uykudan uyandığı belli çatallı sesiyle.
_İniyorum öyleyse. Dedim ve aşağıya indim.
Kahvaltı açık büfeydi. Gözüme kestirdiğim yiyebileceğim her şeyi tabağıma doldurmuştum yine. Bir tabak daha ne kadar zengin olabilirdi ki ''Allahımıza hamt olsun doktorumuz var olsun'' diye değiştirdim yemek duasını.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HENNA
Literatura FemininaGüvercinin boynundaki o kırmızımtırak tüyler vardır ya, bir kere taktı mı güvercin o tasmayı boynuna başka birisini sevemezmiş, ama bazen fazla sevgiden güvercinler birbirlerini de öldürürlermiş, birbirlerinin gırtlağını deşerlermiş fazla sevgiden...