TUZLU KAHVE

281 25 3
                                    

Ne yaşarsak yaşayalım zaman geride bırakır. Yaşamaya aç ruhlarımız, sürekli tüketir hayatı. Her doğan güneş, bir sonraki senaryoyu sunar bizlere. Duyarız, görürüz, dokunuruz ama doymayız. Bitmek bilmez bir yaşama arzusu vardır içimizde. Hep daha güzel, hep daha iyi hayaller bekleriz gelecekten.

Benim de hayallerim ve umutlarım bu sabah, her zamankinden daha fazla ve yoğundu. Yazın en sıcak zamanı olan Temmuz ayında, evimde, İskenderun'daki yatağımda oturmuş yüzüme vuran sabah güneşiyle ayılmaya çalışıyordum.

Yaklaşık bir haftadır evimdeydim ve bugün Tuna ailesiyle beni istemeye gelecekti. Heyecandan dün gece uyumakta zorluk çektiğimden uyanmakta da zorlanıyordum. Son bir kez daha yumruk yaptığım ellerimle gözlerimi ovuşturdum ve kendimi yatağın çekiminden kurtarıp banyoya attım. Yüzüme düşen su damlaları, çok geçmeden beni uyandırmış ve canlandırmıştı. Üzerimi giyinip babamın yatak odasına gittim, o hala uyuyordu. Sessizce açtığım kapıyı aynı ciddiyetle kapatıp mutfakla bitişik salona geçtim.

Bugün kahvaltıya Ayşe'yi de çağırmıştım. Yatılı okuldan mezun olduktan sonra ara ara görüşmüştük ve bağımız hiç kopmamıştı. Bugün yanımda olmasını istemiştim ondan. Çünkü ailede heyecanımı paylaşacağım kimse kalmamıştı. Eski mahalle arkadaşlarım da çoktan taşınıp farklı yerlere taşınmışlardı. Kasabada daha çok yaşlı nüfus kalmıştı maalesef.

Ben kahvaltıyı olabildiğince müsrif bir şekilde hazırlarken babam da uyanmış yanıma gelmişti.

_Kızım bu ne? Tüm mahalle doyarız bunlarla. Diye gülüyordu.

_Dalga geçme baba, Ayşe de var, biz ikimiz yan yana gelince ne kadar obur olduğumuzu sen de biliyorsun.

_Haklısın haklısın, sen bana bakma devam et dedi ve banyoya girdi.

Ocağın üstündeki çay tıslamaya başladığında dış kapı da çaldı. Koşarak kapıyı açtım. Elinde küçük bir bavulla beraber Ayşe, tüm güzelliğiyle karşımda duruyordu. Üzerinde mavi tek renk bir gömlek ve dizlerinin altında biten beyaz kloş bir etek giymişti. Siyah saçlarını arkasında kuyruk yapmış makyajsız duru yüzüyle bana gülümsüyordu. Elindeki küçük bavulu alıp vestiyere fırlattım ve ona sıkıca sarıldım.

_Çok özledim hadi gel dedim ve kolundan tutup onu içeri çekiştirdim.

_ Henna dur ayakkabılarım, onları çıkarayım gireceğim içeri dedi gülerek.

_Tabi sen ayakkabılarını çıkar ben çayı demliyorum dedim mutfağa doğru koştururken.

Çayı demleyip hazırladığım kahvaltıları birlikte masaya koyduk.

_Sucuklu yumurta, salam, sosis, peynirli sac böreği, zeytin, peynir, reçel, patates kızartması kızım ne yaptın sen. Bu masadakilerle Somali'de aç insan kalmaz. Bence biz bunları paket yapıp Afrikaya gönderelim.

_Sen de mi Ayşe? Ayda yılda bir kutlama kahvaltısı hazırladım, aşk olsun.

_Tamam tamam şaka yaptım. Tuna ne zaman geliyor seni istemeye?

_Akşam sekiz gibi burada olacaklar. Çok heyecanlıyım Ayşe.

_Akşam ne giyeceksin? Hazırladın mı?

_Bir kaç elbise aldım ama karar veremedim kahvaltıdan sonra bakarız seninle.

_Tamam merak etme, her şeyi bana bırak.Tuna bir kez daha aşık olacak sana bu akşam.

Kıkırdayıp masanın son hazırlıklarını da tamamladıktan sonra babam da giyinip hazırlanmış ve mutfağa dahil olmuştu. Küçük evimizde mütevazi! kahvaltımızı yaparken gündelik işlerden konuştuk ve gereksiz yerlerde kahkaha atıp babamı şaşırttık. Ne zaman Ayşe ile bir araya gelsek kahkaha atacak yer arardık zaten. Önceleri bu babamı deli etse de yavaş yavaş alışmıştı saçmalıklarımıza. Nihayet midelerimiz tıka basa dolup artık tamam deyince ağırlaşan vücutlarımızla masadan kalktık. Babam bahçede gazete okurken biz de masayı toparlayıp bulaşıkları hallettik.

HENNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin