Ashabıyla sükut halinde otururlarken Rasul-i Ekrem s.a.v.'in mübarek simalarında bir tebessüm beliriverir bir defasında. Sahabenin soran bakışlarını fark edince şöyle buyurur Efendimiz:
"Müminin durumu ne kadar şaşırtıcıdır! Zira her işi onun için bir hayırdır. Üstelik bu başkasına değil, sadece mümine has bir durumdur. Ona memnun olacağı bir şey gelse şükreder; bu hayırdır. Hoşlanmadığı bir zarar gelse sabreder; bu da onun için hayır olur."
''Başkasını öptün mü?''Bu soru kafamın içinde yankılanıp duruyordu. Sanki Tuna' yı daha önce öpmüşüm gibi bir de başkasını öptüm mü?Diye soruyordu.
_Neden böyle bir soru sordun ki? Çok saçma.
_Saçma olan ne? Öptün mü?Öpmedin mi?
_Tabi ki öpmedim.Ne seni ne de başkasını öpmedim. Dedim ve ayağa kalkıp orayı terk ettim. İzin günümü yeterince ihlal etmişti. Daha fazla canımı sıkmasına izin vermeyecektim.
_Nereye gidiyorsun?Dur orada diye bağırdı arkamdan.Ama dönüp bakmadım. Ne kadar uzak olursak o kadar iyi olurdu.
Neden hemen affediyordum onu.Beni aşağılamasına neden katlanıyordum? Kendime olan saygımı kaybetmekten korkuyordum. Kendimi anlatamıyordum Tuna ya, buna izin vermiyordu.Sürekli kafasında yarattığı Henna ile uğraşıyor, beni o resmin yerine oturtmaya çalışıyordu. ''Böyle devam ederse pes edeceğim'' dedim odadan çıkarken.Sadece kendimin duyacağı bu cümle boş odada kaybolup gitti.
................................
Gece geç vakitlerde yan odadan bağırma sesleri duydum. Uykudan uyanıp üzerime ayaklarıma kadar inen siyah hırkamı geçirip yan odaya, Tuna'nın yanına gittim. Kapıyı tıkladım ama ses yoktu. Kapıyı yavaşça açıp içeri süzüldüm.Işık açık bırakılmıştı ve Tuna yatakta sayıklıyordu. Yanına gidip uyandırmaya çalıştım ama uyanmadı. Elimi uzatıp alnını yokladım, ateşi vardı. Üzerindeki çarşafı alıp yere attım.
Hemen mutfağa inip koca bir kaseye su koyup küçük havlulardan bir kaç tane aldım.Odaya döndüğümde, Tuna yatakta kıvrılmış titriyordu. Yanına gidip üzerindeki tişörtü ve atleti çıkardım.Islattığım havluları; alnına, koltuk altlarına ve eklemlerine yerleştirdim. Bir ara gözlerini açar gibi oldu ama çok sürmeden tekrar kapattı.
Koyduğum havlular kısa süre içinde ısınıyordu. Ateşi uzun süre düşmeyince korkmaya başladım. Hemen küçük bir serum takıp ateş düşürücü ekledim. Bir süre sonra ilaçlar etkisini gösterdi.Ateşi düşmeye başlamıştı.Serum bitince kolundan çıkardım ve yatağın yanına oturup iyice ağırlaşan kafamı kolunun yanına koyup gözlerimi kapadım.
....................
Sabah uyandığımda Tuna hala yatıyordu.Ayağa kalkmaya çalıştım ama bir şey bana engel oluyordu.Tuna elimi sıkıca tutmuştu.Gözlerimi aralayıp bana baktı;
_Gitme dedi.
Sonra tekrar göz kapaklarını kapattı.Gitmekten vazgeçtim.Yatağa oturup terden ıslanan saçlarını gözlerinin üzerinden aldım.Öyle masum görünüyordu ki onu sevmemek mümkün değildi. Ben yatağa oturmuş onun güzel yüzünü incelerken kapı çaldı. Hizmetlilerden Sude:
_Pardon, rahatsız etmek istemedim dedi telaşla
Sağ elimin işaret parmağı ile susmasını işaret ettim. Tuna hasta, çorba yapıp buraya getirir misin? Dedim.
_Tamam hanımefendi, hemen dedi fısıltıyla ve saygıyla odadan çıktı.
_Henna burada mısın?Dedi Tuna, sesi güçsüz ve bitkindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HENNA
Genç Kız EdebiyatıGüvercinin boynundaki o kırmızımtırak tüyler vardır ya, bir kere taktı mı güvercin o tasmayı boynuna başka birisini sevemezmiş, ama bazen fazla sevgiden güvercinler birbirlerini de öldürürlermiş, birbirlerinin gırtlağını deşerlermiş fazla sevgiden...