11.Bölüm • Old Friend

12.2K 466 206
                                    




Sanırım her sabah uyanıp pişman olmak hobilerim arasındaydı; özellikle geceye mutlu başlayıp kötü bitirdiğim zamanlarda.

Nefes almakta zorlanırken yorganı yavaşça aşağı indirdim ve bunu yapmamla saçlarım İzmit pişmaniyesi gibi havalanmıştı.

Bakışlarımı odanın krem rengi duvarlarında, kapalı olan perdelerde ve üstümdeki avizede sallanan elmaslarda gezdirdim.

Parmaklarım sanki geceden beri yanan dudaklarımda oyalanırken nefes alışlarımın yavaşlamasına izin vermiştim.

Ardından kapı tıklatılıp açılırken yatakta aceleyle döndüm ve kirpiklerimde beklettiğim yaşları geri göndermeye çalıştım.

İsmimi Sergi'nin yumuşak sesinden duymak bile rahatlamama yardımcı olmamıştı.
Bir kez daha tekrarladığında yavaşça döndüm ve eliyle kapı kolunu kavramış, bana endişeyle bakan mavi gözlerine baktım.

"Yemeğe inmelisin, Mel. Senin için endişelenmeye başlıyorum."
Yatakta doğrulurken başımı salladım hafifçe. Gülümsedi.

Ardından kapıyı arkasından kapatıp çıktığında telefonumu kavradım ve tuş kilidini açtığımda Junior'ın resmiyle karşılaşmaktan gerçekten büyük bir acı duymuştum.
Hiçbir arama veya mesaj yoktu, abim bile mail atmayı bırakmıştı sanırım.

Aynı anda telefon elimde titrediğinde bilinmeyen numaraya bakmayı sürdürüyordum. Yavaş bir hareketle yatağa geri bıraktım.

Üstüme krem rengi kazağımı geçirirken bir yandan şişmiş gözlerimi ovuşturuyordum, kaç saat uyuduğumu tahmin etmek bile yorucuydu.
Yatağın başlığına atılmış elbiseyi gördüğüm anda içimi çektim hızla.
Gece yavaş yavaş zihnime dolmaya başlıyordu.

Junior'ı orada diğerleriyle bırakıp şehre ilerlememi hatırladım. Peşimden gelmesini ister miydim, bilmiyorum. Sanırım bu defa istemezdim.
Lionel ve Sergi beni durdurduğunda kendimi bir apartmanın merdivenlerine yaslamıştım bile.

Kavga ettiğimizi söyledim, çok büyük bir kavga. Birbirimizi kıracak kadar.
Sorun şu ki; Fransız öpücüğünden kurtulmak için çabalamaktan kavga etmeye bile vaktimiz olmamıştı.

Sona doğru çatallaşmış sesimle eve gitmek istediğimi söylediğimi hatırlıyordum. Lionel, Sergi'ye araba anahtarlarını verdiğinde nereye gittiğimizin bir önemi yoktu. Gerçek Junior'ı acı bir şekilde tanımıştım, hayallerimin gerçekleşmeyeceğini de öğrenmiştim.

Eve gidip yatağa girmeme kadar hiç konuşmamıştım. Sadece bir ara Lionel aramış ve nasıl olduğumu sormuştu, Junior hiçbir şey anlatmak istememiş.
Şimdi ise Sergi sanki bir şey olmamış gibi davranırken aslında benim de böyle yapmam gerektiğini fark etmiştim.

"Süt ister misin?" diye sordu merdivenlerden inip salona adım attığımda.
Telefonumu kurcalamayı bırakıp başımı kaldırdım ve hazırladığı masaya baktım.

Ardından bakışlarım gece hiç dikkat etmediğim evde dolaşırken Sergi'nin kıkırtısı bana ulaşmıştı.
"Kimse yok, merak etme." diye mırıldandı süt dolu fincanı masaya bırakırken. "Hepsine izin verdim, misafirlerimle kendim ilgilenmeyi seviyorum."

Salondan ayrılıp mutfağa geri dönmesini izledim, tekrar geldiğinde çatalla oynuyordum.
"Sana bir şey öğreteceğim."

Bakışlarımı onunkilerde sabitlediğimde meraklı bakışlarımı fark etmiş olacak ki, hafifçe kıkırdadı.
Ardından karşımdaki sandalyeye oturduğunda masanın bir köşesindeki kakao kavanozuna uzanmıştı.

Blessed || Neymar JRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin