20.Bölüm • Namorada

9.7K 427 309
                                    




Bir an geliyor, küçük bir an. O anda dünyanın en mutlu kızı benim, her şey yolunda.
Sonra nasıl oluyor da her şey parçalanıyor anlamıyorum.

Zihnimde hala öfkeli ve ıslak yüz ifadesi dururken elimdeki temiz giysileri yatağa fırlattığımda yavaşça içimi çektim.

Ona herkesten daha çok değer verdiğimi nasıl söyleyebilirdim ki? Sadece beni terslerdi. Belki de aslında bu yaptıklarım yüzünden terslerdi.

O anda aşağıda kırılan cam sesiyle düşüncelerimden sıyrılıp yerimde sıçramıştım, bu bir saattir kırdığı ikinci şeydi.
Birazdan aşağı inmezsem evde kesinlikle bardak veya tabak kalmayacağına emindim.

Lacivert kazağımı başımdan geçirip odadan çıkarken yanına gittiğimde ne yapacağımı ya da onun ne söyleyeceğini kestiremiyordum.

Buna rağmen derin bir nefes alıp elimi merdiven tırabzanında kaydırırken üçüncü cam kırılma sesiyle birlikte düşme tehlikesiyle korkudan daha sıkı kavrarken adımlarımı hızlandırdım.

Uyuşmuş olan bacaklarımı mutfak kapısından içeri kaydırırken başıma ne geleceğinden emin değildim.
Hayır, hayır. Bana bunu yapmasına izin veremezdim.

Mutfağa adım atınca gözüme çarpan ilk şey yerdeki milyonlarca parçaya ayrılmış cam kırıklarıydı. Ardından yarı tezgâha yaslanmış yarı ayakta olan ve yüzünü acıyla buruşturmuş bir şekilde elini tutan Junior.

Üstünde hiçbir şey olmamasını aklımdan çıkarmaya çalışırken elinden yere damlayan kanları gördüğümde içimde bir şeylerin koptuğunu hissettim.
"Junior."

Başını kaldırıp bana baktığında yüzü ifadesizdi, yavaşça ona doğru ilerlediğimde hareket etmedi.
Yanına ulaştığımda ise tek yaptığı dudaklarına alay dolu çarpık gülüşünü yerleştirmekti.
"Kes şunu."

"Neyi?" diye sordum tereddütle çıkan cılız sesime rağmen.
Nefesini hızla vererek bakışlarını benimkilerde sabitlemişti.
"Benim için endişelenmiş gibi davranmayı."

"Neden?" diye sordum, sesimi gereğinden fazla yükselterek. "Benim endişelenme gibi bir duygum yok mu? Herkesi kendin gibi sanıyorsun, değil mi Junior?"

Alt dudağımı ısırıp ona öfkeyle bakarken sözümü kesmesine izin vermeden devam ettim.
"Kötü, bencil, kendini beğenmiş ve-"

Bakışlarını bahçeye bakan pencereden alıp üzerimde sabitledi. Ardından bana doğru yaklaştığında elimde olmadan geriledim ve sırtımın soğuk duvara çarpmasına engel olamamıştım, dengesiz hareketleriyle beni gerçekten korkutuyordu.

O ise durmadı ve yüzlerimiz arasında birkaç santim kalana kadar üstüme geldiğinde ellerini rahat bir tavırla iki yanımdaki duvara bastırmıştı.
"... ve ne?" diye fısıldadı, dudaklarını abartıyla oynatarak ve öpülesi şekillere sokarak.

Tanrı'm, artık zayıf noktamı bildiğine emindim. Eline geçirdiği kozu sonuna kadar oynayacaktı.

"...ve, ve..." diye mırıldandım kekelemekten utanarak ses tonumu alçaltırken. "...duygusuz."

Kaşlarını hafifçe çatmasını izledim.
"Söylediklerinin karşındakini ne kadar incitebileceği hakkında hiçbir fikrin yok, değil mi Melisa?"

Bakışlarını benimkilerden bir an bile ayırmıyordu, yüzünü yanağıma doğru eğerken kokumu almasından bacaklarım uyuşmaya başlamıştı.
"B-Ben-"

Boynumda hissettiğim yumuşak ve nazik dudaklarıyla nefesim kesilirken köprücük kemiğime minik bir öpücük bırakmasıyla sıcak nefesi boynuma vurdu ve elimde olmadan titredim.

Blessed || Neymar JRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin