Rüya II

101 13 7
                                    

Köy meydanına geldiğimizde kocamın orada olduğunu farkediyorum. Kocamın ellirinde zincirler var ve onu bir tabureye oturtmuşlar. Beni o halde görünce bir hışımla kalkıyor. Başında bekleyen adamlar onu sert bir şekilde geri oturttuyorlar.

Bana bakan gözlerindeki kederi görüyorum. Yanağımdan bir damla göz yaşı akıyor. Onu bu sefil halde görmek beni kahrediyor. Daha fazla yüzüne bakamıyorum. Bakışlarımı kalabalığa çeviriyorum.

Bana bakıp kendi araları da fısıldaşıyorlar. Gözlerindeki kin ve nefreti okuyabiliyorum. Niye böyle davranıyorlar anlamıyorum. Bir zamanlar hepsiyle çok iyi anlaşırdım.

Beni bir kazığa bağlıyorlar. Ayağımın altında saman ve odunlar var. Kafamı sağa çevirince kazıkta yanmış bir ceset olduğunu farkediyorum.

O cesedin Jane olduğunu anlamam uzun sürmüyor. Kömürleşmiş bedene dehşet içinde bakıyorum. Tam o sırada tombul göbeyi, kel kafası ve nursuz suratıyla peder karşımda dikiliyor.

Tam ağzını açıp konuşacakken bebeğimi hâlâ kucağında tutan adam lafa giriyor.

'Peder suçunu itiraf etti. Bebeği başkasından çaldığını ve kocasını günahkar büyülerle kandırdığını söyledi.' diyor.

Yalancı pislik. Günahkar büyüler kısmını kendisi ekliyor.

Peder mulu bir şekilde 'Demek itiraf etti.' diyor.

Kalabalığa dönerek 'Bir kez daha halkın önünde soruruyorum. Bebek senin mi?'

Gözlerim dolu bir şekilde cevap veriyorum 'Hayır onu köylü bir kadından çaldım.'

Peder pis pis sıratarak devam ediyor 'Kocan senin işbirlikçin mi?'

Kurtulamayacağımı gayet iyi biliyorum. Cesaretimi toplayıp tekrar konuşuyorum 'Hayır kocamı büyülerimle kandırdım onun hiç bir şeyden haberi yok.'

Peder iyice keyiflenmiş bir şekilde devam ediyor. 'Sizi ayin yaparken gören bir şahit var siz iblislerin üç kişi olduğunuzu söyledi. Üçüncünüz nerede?'

Lily'le göz göze geliyorum o da bizden ama onunda burada canlı canlı yakılmasına dayanamam. Hem o, ben öldükten sonra kocam ve kızıma sahip çıkabilir. Onun ismini vermiyorum.

Peder kızgın bir şekilde tekrar soruyor 'Üçüncü iblis kim ve nerede?'

'Başka bir kasabaya gitti. Burada sadece iki kişi kaldık. Birini yakarak öldürdünüz diğeride tam karşınızda duruyor peder.' diyorum.

Peder bu küstah tavrımdan hiç hoşlanmıyor. Eline bir meşale alıp ayağımın altındaki odun ve samanlara doğru eğiliyor. Tam samanları tutuşturacakken kocam durun diye bağırıyor.

Endişeleniyorum. Ne güzel kurtulmuşlardı niye kendini riske atıyordu ki?

'Peder onda bana ait olan bir şey var müsadenizle.' diyor.

Peder şaşkın bir şekilde eliyle izin verir gibi işaret yapıyor. Kocam bağlandığım kazığa yaklaşıyor ve kuğıma eğilip 'Seni hep sevdim hep seveceğim Isabel. Bebeğimize iyi bakacağım.' diyor.

Sonra boynumdaki kolyeyi çıkartıyor.
Pederin önünde dikilerek 'Bu kolyeyi evlendiğimizde ben almıştım bu iblis benim hediyemi hak etmiyor.' diyor.

Kocamın ne yapmak istediğini hemen anlıyorum.

Kolyeyi sepette duran bebeğimizin boynuna takıyor. Bana dönüp kederli bir şekilde bakıyor.

Peder artık sabırsız bir şekilde 'İblisten kurtuluyoruz kardeşlerim.' diyor ve ayağımın altındaki samanları tutuşturuyor.

Birden her yer dumanla kaplanıyor. Ayağımın altındaki ateş gittikçe büyüyor. Derim yanmaya başlıyor. Tarif edilmez bir acı hissediyorum. Acımı bastıran tek şey bebeğimin ve kocamın kurtulmuş olması.

Son bir kez ikisinide görme umuduyla etrafıma bakınıyorum ama nafile dumandan hiçbir şey göremiyorum.

Alevler üst bedenime doğru yükseliyor.
Acı bir çığlık atıyorum ve ölümü kucaklıyorum...

Aynı rüyamdaki gibi bir çığlık atarak uyandım.Bacağım acıyordu. Pantolonumu sıyırarak bacağıma baktım. Kıpkırmızı olmuştu.

İçim yanıyordu. Sehpadaki bardağa uzandım ve kana kana su içtim. Bu sefer rüyamın gerçekçilik seviyesi çok artmıştı.

Bir bardak daha su almak için mutfağa yöneldim. Sürahinin yanında bir salyangoz kabuğu duruyordu.

Kabuğu alıp mutfak penceresinden dışarı attım. Bu kabuklar Isabel gibi beni de korkutmaya başladı.

Suyumu alıp merdivenlere yöneldim. Merdivenin en alt basamağında duvara yaslanmış Jack'i gördüm.

Bana şevkatle ve belki biraz da acıyarak bakıyordu.

'İyi misin Rosie?' diye sordu.

Hayır anlamında başımı salldım. Bana samimi bir şekilde sarıldı. Uzaklaştığı zaman Jack'i kendime çekip daha sıkı bir şekilde sarıldım. Bu hareketimden sonra boynuma minik bir öpücük kondurdu.

Sanki boynumdan vücuduma bir sıcaklık yayılmaya başladı. Kalbim ağızımdan çıkacakmış gibi atıyordu.

Jack sevimli bir şekilde gülerek ' Bu gece yanında kalmamı ister misin?' dedi.

Mutlu bir şekilde 'Evet lütfen.' dedim. Gerçekten birinin yanımda olmasına ihtiyacım vardı.

Benim odama doğru çıktık...

PADAMRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin