-Naz-
“Kutaay! Buraya gel!” sesimi son damlasına kadar kullanmıştım. Öksürmeye başladım, boğazım kurumuştu. Kutay’la birlikte sabahtan beri şehri alt üst etmiştik. Oyalama işi baya zor geçiyordu benim için. Akşam 8’e geliyordu ve benim 1 saatim daha vardı, onun dikkatini dağıtmak için.
Ellerimi dizlerime koyarak eğildim hafifçe, bu öksürük yüzünden gözümden birkaç damla yere düştü. Yerde Kutay’ın ayaklarını görünce kafamı kaldırdım hemen. Elinde iki şişe suyla yanımdaydı. Konuşmadan kaptım hemen elinden. Şişenin yarısını bitirmiştim ve şimdi daha iyiydim.
“Şimdi ne yapıyoruz bakalım, benim yeni kankam?” elini yumruk yapıp hafifçe omzuma vurdu gülerek.
“Biraz dinleniyoruz, sen hiç yorulmaz mısın? Ve bana bir daha kanka deme!” dedim sert bir şekilde omzuna vurarak. Eliyle omzunu sıvazlıyordu gülerek, fazla takmadı beni. İyice sinirlenmeye başlıyordum artık. Çocuk gibiydi, kızları çok özlemiştim. Derin nefesler alarak gördüğüm ilk banka yerleştim. Kutay da salıncaklara gitti. Onu tanımıyormuş gibi yaparak telefonumla Eylül’e mesaj attım.
“Bitmedi daha işiniz?” birkaç saniye sonra cevap geldi.
“Az kaldı, sık şu dişini :D”
“Tamam :(” dedim ve Kutay’a tekrar baktım. Neden ben? Neden? Başımı tekrar yere eğdim.
Telefonumla oynarken bir ses duydum, sanki tanıdıktı. Başımı hafifçe sağıma çevirdim kimse yoktu, sonra da sağıma çevirdim ve durulan sinirlerim tekrar ayaklandı. Bu çocuklar geçen seferki sapıklardı. Beni görünce yanıma doğru gelmeye başladılar.
“Ooo, kimleri görüyoruz burada?” dedi öndeki çocuk ukalaca. Duymazlığa geldim önce.
“Hadi ama bir selamımız bile olmayacak mı güzelim?” devam ettirdi aynı çocuk. Güzelim? İşte bu beni frenleyen son direncimi de yıkıp geçmişti. Ayakladım tüm sinirimle. Korkunç göründüğümün her iddiasına girebilirdim. Çocuklar geri çekildiler hemen. Ben de bir özgüven oldu haliyle, gülmeye başladım. Sonra arkamda olduğunu fark etmediğim Kutay öne atıldı. Çocuklar daha da geri çekildi.
“Sevgilimden uzak durun!” bağırınca ben de korktum. Salıncakta sallanan bu çocuk muydu? Diğerleri iyice büzüşmüşlerdi.
“Affedersin abi, bilmiyorduk senin sevgilin olduğunu. Bir daha yanından bile geçmeyiz. Lütfen abi, bu seferlik affet. Geçen seferki gibi olmasın lütfen!” küstah çocuk şimdi ağlıyordu resmen.
“Kaybolun!” o kadar sessizce söylemişti ki tüylerim diken diken olmuştu. Çocuklar anında koşmaya başladılar ve kayboldular. Yüzünü bana çevirdiğinde korkunç gözüküyordu gerekten. Erkeksiydi yani, korkutucu. Onu ilk defa bu kadar ciddi görüyordum. Sonra hiçbir şey olmamış gibi tekrar eski şirin haline büründü ve yanıma geldi.
“Gidelim mi artık?” soru karşısında afalladım. Tek diyeceği bu muydu, bu olanlardan sonra.
“Tamam, az önce olanlar da neydi? Geçen seferki?” Dedim ona soru soran gözlerle.
“Önemli değil, takılma sen bunlara.” Dedi boş ver dercesine. Anlatmayacağı belliydi sonra biran ilk cümlesi geldi aklıma.
“Neden öyle dedin? Ben senin sevgilin değilim.” Dedim kızmıştım ona da.
“Bulaşmasınlar diye. Bak ne diyeceğim bu olanlar hiç yaşanmadı tamam mı?” göz kırptı bana ve eski Kutay tamamıyla geri döndü. Biz de lunaparkın yolunu tuttuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lise Günlüğü
ChickLitBüyüdükçe değişen arkadaşlıklar, değişen olaylar ve gelişen duygular... Defne, her zamanki gibi güzel bir yazın ardından okul açılacağı için heyecanlıdır. Arkadaş grubunu çok özlemiştir. Tabi tek özleyen Defne değildir. Okulun yakışıklı ikizleri he...