26. Bölüm

7K 328 4
                                    

Öksürerek tatlı rüyamdan uyanmak zorunda kaldım. Ateşim vardı, üşüyordum. Battaniyenin altına gömülmüş şekilde uzanırken boğazım kurudu. Uzay saçlarımla oynamayı bırakıp bana su vermek için masaya yöneldi. Başımı onun bacağından kaldırıp suyu içince tekrar yerime geçtim. Görkem’in gelmesi yakındı, ilaç almam gerekiyordu artık.

“Nasıl bu kadar üşütebildin, sanki dışarıda durdun gün boyu.” Gözlerimi yumdum. O hala bilmiyordu gerçeği.

“Hem diğerleri sağlam, sadece sen hastasın.” Mırıldanmaya devam etti. Elini tuttum, “Görkem’i çağır.” Dedim konuyu dağıtmak için. Dediğimi hemen yaptı, Görkem 10 dakikada odamdaydı. İğneyi gördüm yine ama bu sefer sadece beni korkutmak istemişti. Çünkü akşam Selim yapacaktı. İlaçlarımı alınca tekrar işlerine döndü. Uzay’la yalnızdık ama hastalığım yüzünden tam olarak düşünemiyordum.

“Berklerin haberi var mı?” oturmuştum artık yatakta, o da yanımdaki koltuğa geçti.

“Hayır.” Muzipçe gülümsedi. Allah’ım çok şekerdi! Ben de ona gülümsedim istemsizce.

“Selim?” dedim, tekrardan.

“Kimsenin yok.” Terlemeye başlamıştım yine. Gözlerimin içine içine bakınca elim ayağım dolaşıyordu.

Hava kararmaya başlamıştı ve bizimkilerin gelmesi an meselesiydi. Kızlarla sürekli mesajlaşsam da Uzay’ı bir türlü söyleyemiyordum. Uzay ise yanımda bana bakmakla meşguldü. Bir ara Görkem’le oteli gezdiler, yabancılık çekmesin diye o kadar. Zaten, Selim ile kalmayı düşünüyor şimdiden beyefendi.

Kapı çalınca dikkatimi televizyondan kapıya yönelttim. Naz’dı, Kutay’la birlikte.

“Ooo, kimleri görüyoruz. Dayanamadın değil mi?” Kutay’ın sesi, Naz’ın şaşırmayla sevinç arası çığlıklarını bastıramıyordu. İçeri girdiklerinde Uzay’la ikimizin arasında dönen bakışlar gerçekten çok ergenceydi.

Arkadan diğerleri de girdi. Şimdi gerçekten tamamlanmıştık işte. Selim’in odaya girip Uzay’ı görmesine kadar her şey güzeldi. Ama Selim’in tavrı herkesi şoka sokmuştu. Yüzündeki ifadeden sinirlendiği belli oluyordu, zaten saklamak gibi bir derdi de yoktu. Ses tonunu hiç düşünmeden konuştu.

“Uzay yalnız konuşabilir miyiz?” Selim ve Uzay odadan çıktığında, Kutay yanıma oturdu. Elini boş ver dercesine salladı. Selim ve Uzay çok iyi değil miydi? Kızlar tekrardan şakımaya başladı. Bugün ki gezdikleri alışveriş merkezlerini, buz patenini ve daha bir sürü şeyi anlattılar. Kartal da Beril’in omzuna kolunu dayamış sohbete katılıyordu. Berk diğer yanımdaydı Baran ise odanın ayrı köşesinde kapıya gözlerini dikmişti.

Uzay içeri girdiğinde, ne olduğunu sormak istedim ama ortam müsait değildi. Fazla sürmeden akşam yemeği için herkes odalarına gitti. Uzay da eşyalarını –Sadece bir orta boy el çantası- alıp gitti. Naz, Beril ve ben de kıyafet derdine düştük.

“Tekin’i görmeliydin Defne. Bugün az daha bacağını kırıyordu.” Beril, dolaptan birkaç elbiseyi yatağa attı.

“Başak tutmasaydı yerdeydi yani anlayacağın.” Naz, göz kırptı aynadan.

“Buğlem seni çok aradı. Gelmediğine üzüldü diyebilirim hatta.” Beril, bu sefer pantolonlarını döktü.

“Güzel, yemekte hasret gideririz.” Ayağım daha iyiydi ve ben de daha iyiydim akşam. Yerimden kalkıp Naz’ın bana uzattığı rahat elbiseyi kaptım. Terliklerimle çok şık olmuştum bile. Saçımı da bir çırpıda dağınık topuz yaptım, hazırdım.

Lise GünlüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin