22. Bölüm

9.8K 377 21
                                    

Resim paylaşmayı öğrendim :D Çok mutluyum :D Lütfen yorumlarınızı esirgemeyin ;)

Ayaklarım hatta bedenim kontrol dışındaydı. Beynim fonksiyonlarını kaybetmişti. Uzay ve yanındaki çocuk bize doğru ilerlemeye başladı. Onlar bize yaklaştıkça hava iyice soğuyordu. Yanımıza geldiklerinde Uzay, sahiplenici bir hareketle elini belime yerleştirip sarıldı.

“Sevgilim Defne, Kutay, Naz, Baran ve Eylül.” Diğerleri çoktan içeri girmişti. Eliyle bizi takdim ederken çocuk hiç bizi daha önce görmemiş gibi inceliyor ve karşılık veriyordu.

“Ben de Selim, memnum oldum.” Dedi hafifçe gülümseyerek. Kendimi toparlayıp bir şeyler demem gerekti ama hiçbir şey diyemedim sadece dudaklarım biraz kıvrılmıştı. Uzay’dan destek alarak içeri geçtik. Kalabalıkta Naz’ın kulağına fısıldadım: “Hatırladın mı?” diye.

“Konserdeki çocuk.” elimi sıktı, o biliyordu.

Akşam boyunca Selim denilen çocuğu dikizledim. Normal davranıyordu, rahattı ve gerçekten çok rahattı. Bizden birkaç yaş büyük olması ona güven katıyordu. Uzay ise ona hayranlıkla bakıyordu. Abi kardeş gibi konuşup şakalaşıyorlardı. Kartal ve Berk’e gözüm kaydığında diğer çocuklara da bakma gereksinimi duydum. Kutay, Naz’ın saçıyla oynayıp onu kızdırıyor; Baran da Eylül ile konuşuyordu. Tekin karnesini yırtmış masanın üzerine parçalarını koymuştu, Beril onu uyarmaya çalışıyordu ama Tekin’in onu dinlediğini hiç sanmıyordum. Pelin ve İltekin telefondan bir şeylere bakıp kendi aralarında takılırken benim aslında hiçbir şey yapmadığımı fark ettim. Oturup sadece o çocuğu gözetliyordum. Saatime -Uzay’ın bana yeni yıl hediyesine- baktım. Sonra Uzay’ın kolunu tutup –tam benim aldığım saatin üstünü- “Geç oldu, eve gidelim.” Dedim. Selim’in sözünü bitirmesini bekleyip bana döndü.

“Biraz daha kalalım.” Dedi göz ucuyla Selim’i gösterirken. Tamam der gibi kafamı salladım. Tekrar ona döndü ve dinlemeye koyuldu.

“Satıldın galiba.” Tekin eğilip kulağıma gülerek fısıldadığında ona can sıkıcı bir bakış attım.

“İstersen seni eve bırakabilirim.” Diye tekrar konuşmaya başladı.

“Hayır, teşekkürler.” Dedim düz bir sesle.

Aradan yarım saat geçtikten sonra Uzay’ı dürtükledim.

“Yeter mi artık?” saatine baktı.

“Ben biraz daha buralardayım, seni Kutay bırakacak.” Dedi ve yanağımdan öptü. Yine bir şey diyemedim. Selim’e baktığımda ise göz kırptı. Midem bulandı.

Eve ulaştığımda Görkem beni odamda bekliyordu. Bavullarımız çoktan hazırdı. Birkaç eksik vardı ama onları da birlikte halledecektik.

“Erken yatıp erken kalkacağız ama sen ancak eve gelebilmişsin.” Parmağını bana doğru sallarken, başımı sağa sola sallamaya başladım.

“Biliyorum, biliyorum.” Dedim üstümü çıkarırken. Saçlarımı dağıttım ve yatağa attım kendimi.

“Yarın için sabırsızlanıyorum. Umarım her şey güzel olur.” Dedim yana dönerek.

“Ben varsam kesinlikle harika olacaktır, merak etme sen.” Eliyle yüzünü gösterdi.

“Benden uzak olacaksın, benimle takılmayacaksın fazla ona göre?”  iki parmağımı gözlerime tutup beş parmak olarak ona geri döndürdüm.

“Sen nasıl istersen bücürük.” Dedi elimi yakalayarak.

Sabah telefonumun alarmıyla kalkarken içimdeki heyecan tarif edilemezdi. Gece neredeyse yatakta fır dönmekten uyuyamamıştım. Hazırlanıp aşağıya indiğimde Görkem de oradaydı. Babam ve annem bizim için kahvaltıyı hazırlarken ben de iki elimle bavullarımı taşıdım kapının önüne. Kahvaltıdan sonra babam ve annem bizi arabayla otobüsün kalkacağı yere götürdü. Çok da iyi oldu, yükümüzle zor olurdu yoksa.

Lise GünlüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin