28. Bölüm -FİNAL-

8.3K 361 34
                                    

Pişmanlığım yaptıklarımdan değil yapmadıklarımdandır.

“Her şey güzel giderken birden tersine dönmesi sadece filmlerde değil gerçek yaşamlarda da olanaklıdır. Bunu bizzat kendim yaşamış bulunuyorum. Evet, bu kitap benim hayatımı anlatıyor.”

“Peki Defne Hanım, bunları yazarken zorlandınız mı?”

“Ah, tabii ki ilk başlarda yazamadım. Hatta kaç hafta ertelediğimi bilirim fakat yazmaya başladınız mı artık durduramazsınız. Gerisi sular seller gibi gelir.”

“Bu kitap sizin hayat hikâyenizse sizin için yeri çok farklıdır, doğru mu?”

“Kesinlikle.. Geçmişim diyebilirim, benim ilk kitabım değil ama son kitabım diyebilirim. Böyle bir kitaptan sonra başka bir şey yazmayı düşünmüyorum.”

“Anlıyorum.. Nasıl bu kadar başarılı olabildiniz? Yani unuttuğunuz ayrıntılar hiç olmadı mı?”

“Hayır, işin sırrı günlüklerimde. Ben yazmayı çok seven bir kızım, bu alışkanlığımı çocukluğumdan beri taşırım. O defterlerde inanın her ayrıntı yazar.”

“Eğer bu kitaptaki karakterler gerçekse, onlar ne düşünüyor bu kitap hakkında?”

“…”

“Görüşmüyor musunuz artık onlarla?”

“Kitabımı okumamışsınız.”

“Hayır, okumadım değil. Sonunu tamamlayamadım ama isterseniz siz bana anlatabilirsiniz.”

“Nerde kaldınız?”

“Siz ve arkadaşlarınız tatildeydiniz. Tabiri caizse Buğlem, sizi sürekli sıkıştırıyordu. Ormanda sizle birlikte konuşurken Uzay gelmişti.”

“Oov. Tam yerinde kalmışsınız.”

“Anlatın lütfen, çok meraklandım.”

“Pekala başlıyorum.”

Defne ve Uzay oradan ayrılır. Uzay çok sinirlidir çünkü sevdiği kızı Tekin’e kaptırmaktan korkuyordur. Ve tabii ki o tatile önceden gidemediği için de kendine çok fazla kızıyordur. Konuşmalarında Defne, Uzay’a yalan söyler ve gün boyu her şey güzel gider. Akşam yemeğe gittiklerinde ise bomba patlar. Buğlem arkadaşlarıyla eğlenmemektedir ve bu onun canını sıkar. Defne ve diğerleri ise aksine çok eğleniyordur. Bu durum karşısında Buğlem fazlasıyla içer ve sarhoşluğunda Uzay’ı kenara çekip her şeyi bir bir anlatır. Kendi yaptıkları dâhil. Uzay ilk başta anlamaz ve soluğu Defne’nin yanında alır. Masada yükselen sesler hocaların gelmesine neden olur. Tekin ve İltekin de kavgaya girer ve beraberinde Görkem, Selim, Altay hoca. Yemek berbat olmuştur. Defne ve Uzay feci şekilde ayrılmıştır. Defne sabaha kadar ağlamıştır, arkadaşlarıyla birlikte. Uzay ilk uçakla oradan ayrılmıştır. Onun peşinden de arkadaşları. Dedikodular almış başını giderken bu olay tabi ki ailelere de ulaşmıştır. Görkem ve Defne’nin araları bozulmuştur. Defne’nin ev yaşamı zehir olmuştur. Birçok kural ve yasak gelmiştir. Arkadaş çevresiyle görüşememektedir hatta. 2. Dönem ise Uzay, her şeyi anladığında veya sindirdiğinde diyelim artık çok geçtir. Defne onu ne kadar sevse de ona geri dönemez, dönmez. Kalbi ne kadar çok kırılmıştır, ne kadar çok yıpranmıştır. Bunları sadece yazdığı defterler bilir. Naz, Beril, Pelin ve Eylül… Defne’nin yakın arkadaşları onunla ne kadar ilgilenseler de hiçbir şey normale dönmez. Git gide düşen notlar, azalan konuşmalar, kapanan iştah… Defne, Uzay’ı her gördüğünde kendinden geçer ama bunu kabullenmez. Hatta bir keresinde Kutay ve Kartal, Uzay’la Defne’yi aynı sınıfa kitlemiştir ama bir işe yaramaz. Tekin ve İltekin kardeşler, hayatlarına devam eder. Kimse onlar hakkında hiçbir şekilde kötü düşünmez. Buğlem çok pişman olur ve Defne için her şeyi yapar hale gelir. Nisa, Defne’nin çocukluk arkadaşı okuldan ayrılır, Ankara’ya gider. Diğer kızlar da Defne’nin grubuyla kaynaşır. Yaklaşan maçların haberleri duyulduğunda Defne, takımdan çıkmıştır. En sevdiği sporu bırakmıştır. Kendini şarkılara vurmuştur. Beste yapar sürekli, her hüznünde, her duygusunda. Dönemin yarısına varmadan Defne tüm bağlantılarını koparmak ister ama okul müdürünün konuşmasıyla sadece sınıfı değişir. Bütün bunlar çok sevdiği için oluyordur. Kimse için böyle şeyler yapmamıştır ama Uzay… Kalbini söküp atmıştır, hayat artık çok boştur. Ne yapsa anlamsız gelir. Uzay, çok uğraşmış, çabalamıştır ama o da Defne’nin ondan nefret ettiğine inanır sonunda. Sevdiği kızı kaybetmiştir, tüm duygularını içine atıp eski duygusuz, kızları kullanan, fazla kişiyle konuşmayan, dalga geçen Uzay’a dönüşmüştür. Bunalıma, depresyona demeliyim belki de her neyse böyle bir zamana girdiğinde hiçbir şeyi önemsemez, hiçbir şeye dikkat etmez. İşte böyle bir zamanda Selim’in hedefi olur. Evlerine sadece Selim girmekte ve ona ders anlatmaktadır. Babası artık sadece ona güvenir. Çünkü Selim, sözde kardeşi Uzay’ı satmıştır. Selim her geldiğinde Defne’nin zihnini bulandırıyordu. Ona koklattığı parfüm onu yavaş yavaş öldürüyordu. Bu durum ise, Defne  gitar çalarken Selim’in gerçekleştirmek istediği olayda gün yüzüne vurdu. Defne, Selim’i en başından beri sevmez ama bir şey yapmaz. Fakat onun şarkı söylemesine engel olduğunda ona direnir ve ona tekmeler savurarak çırpınır. Annesi, Defne’nin çığlıklarına geldiğinde iş hastanede biter ve sonra karakol. Selim, aslında bir kaçakmış. Gerçek adı da Selim değilmiş zaten. Mert ÜSTÜNDÖKEN. Uyuşturucu, dolandırıcılık, tecavüz, hırsızlık ne ararsan. Dosya fazlasıyla kabarık. Uzay’la ilişkisine gelirsek… Uzay, sürekli babasıyla kavga eder evi terk ederdi. Sokaklar onun evi gibi olmuştu. Arkadaşlarıyla her tarafı adam etmişlerdi. Tüm serseriler onları bilirlerdi. Bu Selim bozuntusu da ordandı. Ekmeğiyle oynayanların peşine düşmüştü aklı sıra. Uzay ne kadar zeki de olsa saf olduğu zamanlar da oluyordu. Onun en zayıf noktasıydı Defne ve böyle bir anda Selim, Uzay’a yaklaşabilmişti. Mert’in bulunması üzerine karışan kasaba ziyaretlere geldiler. Yaz tatiliydi, Uzay ve arkadaşları Defne’yi evden kaçırmayı başardılar. Birlikte eski günlerdeki gibi mutlu bir piknik yapacaklardı. Bu sefer Buğlemler de dahil olacaktı. İşte böyle bir günün akşamında Uzay’la Defne’nin aralarındaki aşk güçlendi. Herkes onların tekrar bir arada olacaklarına inanıyordu fakat Defne yapamadı, yapmadı. İşte o onun 2. En büyük pişmanlığıydı. Onu kabul etmemek… 12. Sınıf diye bir şey olmadı. Yaz tatilinde bitirdim kitabı.

“Ooo, şok geçirdim şuan. Selim, Mert? Vay bee! Muhteşemmiş!”

“Teşekkürler.”

“Peki devamını gerçek hayatta bildikleriniz var mı?”

“Tabi, bazılarını biliyorum. Naz, Kutay’la Evlendi. Buğlem ve Berk aynı şirkette sevgililer, Nisa, Görkem'le nişanlanmıştı ama Görkem'in çapkınlıklarına dayanamadı ve ayrıldılar. Başak, doktor oldu. Pelin ve İltekin tekrar deniyorlar...”

“Evet, güzelmiş. Ya Uzay? O şimdi ne yapıyor? Görüştünüz mü hiç lise yıllarından sonra?”

“… Şuan 27 yaşındayım, o zamanlar … 17ydim. 10 yıl olmuş. Hayır, görüş-müyorum….  Neler yaptı-ğını bil-mi-yo-rum.”

“Hmm, anlıyorum. Neden yaz tatilinde bitirdiniz kitabı?”

“Çünkü yaz tatilinde taşındım. Bu yüzden tüm bağlantılarım koptu diyebilirim.”

“Çok üzücü olmalı..”

“Evet, gerçekten öyleydi.”

“Peki, Uzay’dan sonra biri oldu mu hayatınızda?”

“Hayır, işime odaklandım. Kendimi müziğime, kitaplarıma adadım.”

“Evet, çok başarılı olmanızın sebebi belki de budur.”

“Belki de…”

“Uzay’ın dövmesi çok ilgimi çekmişti, gerçekten öyle bir şey var mıydı?”

“Evet, gerçekten. Kendim uydurmadım. Uzay bambaşka birisiydi. Benim için yaptırdığı bu dövme, bana sevdiğini gösterme şekliydi kendince. Onun düşünceleri çok farklıydı. Onun gibi birisini asla tanımadım.”

“Çok güzel bu duyguları yaşamak, her birimizin öyle sevdikleri olmuştur. Şunu fark ettim Uzay’ı reddetmekle 2. En büyük pişmanlığım diye bahsetmişsiniz. İlki neydi?”

“İlki… Hikâyeyi bozan döngü. Ona o ormanda doğruyu söylememem. Hep düşünüyorum, eğer ona doğruyu söyleseydim her şey bambaşka olabilirdi. Bu yaşananlar olmazdı, belki de…”

“…”

“…”

“Çok teşekkür ederim, Defne Hanım. Benimle duygularınızı paylaştığınız için, bu röportaja olanak sağladığınız için çok minnettarım size.”

“Ben teşekkür ederim.”

Yüzüm yanıyordu rüzgârla, sağ bileğimi öyle sıkı tutmuştu ki canım acıyordu ama korkudan bir şey diyemeden Uzay’ın peşinden sürükleniyordum. Kutay çoktan ayrılmıştı bizden. Durduğunda bacaklarımın titremesine engel olamıyordum. Sinirden çenesindeki kas seğiriyordu. Elimi bırakıp uzaklaştı benden.

“Neler oluyor?” gözlerinden öfke saçılıyordu.

“Bir şey olduğu yok, lanet olsun!” bağırdım ben de. Bu yerde, böyle bir zamanda ona anlatsam ne çıkardı ki. Tekin’i öldürürdü. Hocalar bütün her şeyi öğrenir, üstüne bir de disipline giderdik. Ailelerimiz de öğrenirdi. Her şey başa bela.

“Tekin denen o çocukla bir şey mi oldu? Seni buraya göndermem en başından beri hataydı! Söyle ne oldu!” kendinden geçmiş bir şekilde bir oraya bir buraya gitmeye başladı.

“Uzay, sakinleş! Kendine gel lütfen! Saçmalıyorsun.” Ona yaklaştım ama kendini benden uzaklaştırdı. Yüzü acı içindeydi, ihanete uğramış gibi hissediyordu. Biliyordum…

“Defne bana doğruyu söyle, Tekin’le aranda bir şey geçti mi?” çaresizce konuşan karşımdaki bu çocuk, daha önce tanıdığım Uzay’a hiç benzemiyordu. Onu ilk defa böyle görüyordum. İlk defa bu kadar kırılgan. Hatta onu böyle gören ilk kişi ben olabilirim belki de. Çünkü o kimseyi takmayan, her şeyi içinden yaşayan, kimseye duygularını belli etmeyen cool tiplerdendi. Ama şimdi duyguları su üzerine çıkmıştı. Beni ne kadar çok sevdiğini tekrardan anladım.

“Hayır.” Düz bir sesle yavaşça yalan söyledim, gözlerinin içine bakarak. Yüzündeki rahatlama, normale dönme beni kendimden geçirdi. Bana sıkıca sarıldı ama ben sadece kazık gibi dikildim. Taş kesilmiştim.

Lise GünlüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin