Annemler bu gece de evde olmadığından rahattım. Kızlara okul çıkışı bahsetmiştik Beril’le, Buğlem’in evine gitme meselesini. Ne kadar söylenseler de kabul etmek zorundalardı. Okul çantamı fırlatıp dağınık evle uğraşmaya başlamıştım. Annesiz evin hali böyle olurdu ancak. Mutfağa geçip biraz atıştırdıktan sonra salona geçtim. Yerdeki battaniyeler, mısır kırıntıları, masadaki boş kâse, koltuktaki kıyafetlerim hala duruyordu. Uçup gitmemişlerdi. Battaniyeleri katlarken Uzay geldi aklıma ve bana verdiği numara. Elim istemsiz bir şekilde kâğıda gitti. Sağ cebimdeki telefonumu çıkardım diğer elimle de. Numarayı yazdım ve Uzay diye kaydettim. Artık gerçek numarasını biliyordum. Gülmeye başladım eski tahminlerimi hatırlayarak ama sonra Tekin girince işe tekrar bozuldum. Kendimi işlerime vererek olanları unutmaya karar verdim, en azından bir süre.
Her şeyi yerli yerine koyunca süpürgeyi açtım. Toz aldım biraz da hazır ev işi yaparken tam yapayım dedim. Temizlik bitince odama çıktım ve hazırlanmaya başladım akşam için. Acaba saç baş kavga eder miydik? 5’E 5, eşittik ama onların yeriydi yani bir adım öndelerdi. Etek falan giyemezdim. Sportif olmak en iyisiydi, her ihtimale karşılık. Pembe yakası omuzlarıma kadar geniş bol bir tişört geçirdim üzerime, altıma da siyah dar paça bir pantolon. Saçlarımı da omuzlarımı kapatacak biçimde açık bıraktım. Siyah kol çantamı da yanıma aldım.
Son olarak beyaz spor ayakkabımı da giyince kızlara mesaj attım “Ben çıkıyorum.” Diye. Gelen mesajla kapıdan çıkınca karanlıkta ilerlemeye başladım telefonuma sarılarak. Buluşma noktamıza gelince gevşedim, Eylül de oradaydı.
“Nasılsın?” diye konuya girdi.
“Gergin sen?” dedim dürüstçe.
“Ne yalan söyleyeyim ben de.” Dedi, ortamı yumuşatmak amacıyla da gülümsemeyi unutmamıştı. Naz ve Pelin de kol kola gelince hepimiz Beril’i beklemeye koyulduk.
“Beş parmağımı da aldım yanıma.” Dedi Naz bize doğru çantasını göstererek.
“Aaa, ben 3ünü evde unutmuşum, beni az bekleyin ben alıp geleyim.” Pelin kahkahaya başlamıştı.
“Salak bu dövüş eldiveni.” Naz çantasından eldivenini çıkardı ve biz de onu izliyorduk. Siyahtı ve üzerinde keskin, tehlikeli dikenler vardı. Naz eline geçirdi ve yumruk atar gibi yaptı.
“Bu gece bizimdir kızlar.” Eylül de gülmeye başlamıştı. Beril de koşa koşa yanımıza ulaşmış soluklanmaya başlamıştı.
“Geç kaldığım için özür dilerim, nöbetçi eczane aradım da.” Dedi iki uzun nefesin arasında.
“Geçmiş olsun neden?” dedim safça.
“Biber gazı aldım kızlar hepimize birer tane.” Çantasındakileri bizlere dağıttı.
“Sizce bunları kullanır mıyız?” Eylül hepimizin merak ettiği soruyu sormuştu.
“Hazırlıklı olmakta fayda vardır.” Diye cevapladım ve çevirdiğimiz bir taksiyle Buğlemlerin evine gitmeye başladık.
…
Buğlem’in evinin kapısına geldiğimizde incelemeye koyulmuştuk çoktan. İlk defa geldiğimizden her detayı kurcalıyorduk. Büyük beyaz bir evdi, 3 katlıydı. Kapının üzerindeki zile basınca kapı otomatik olarak kendi açılmıştı. Biz de bir bahçeye dalmıştık. Evin 1. Katında tüm ışıklar açıktı, bu katta olmalılar diye geçirdim içimden. Peşimde kızlarla yeşillikleri arkamızda bırakınca asıl kapıya ulaştık. Tekrar zile bastık bu sefer Ceren kapıya çıkmıştı elinde bir bardak kolayla.
“Sonunda gelebildiniz!” arkasını dönüp bize rehberlik etmeye başladı. Arkasından giderken yan odada -mutfakta- Nisa ve Buğlem’i gördük cips falan hazırlıyorlardı. Salona adımımızı attığımızda hepimizde aynı ifade vardı. Ayakta öylece bakıyorduk. Hani yalnız biz olacaktık?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lise Günlüğü
ChickLitBüyüdükçe değişen arkadaşlıklar, değişen olaylar ve gelişen duygular... Defne, her zamanki gibi güzel bir yazın ardından okul açılacağı için heyecanlıdır. Arkadaş grubunu çok özlemiştir. Tabi tek özleyen Defne değildir. Okulun yakışıklı ikizleri he...