Bölümü ancak bu saatte yazmaya zaman bulabildim yazdığım gibi de direk buraya koştum. Sizi çok beklettim biliyorum. Bunun için özür dilerim. Fakat oldukça yoğun bir dönemdeyim. Sınav yaklaştıkça bende ki stres de artıyor.
Vote ve yorumlarınızı lütfen eksik etmeyin.
----
"Hadi ama kahvaltıya geç kalıyoruz"
Steven 'ın sitemine gülümseyerek karşılık verdim. Yarım saattir ona işimin 'bir dakika' içinde biteceğini söylüyordum. Fakat bir kadının 'bir dakikasına' itimat etmemeyi bir türlü anlayamamıştı sanırım.
"Geliyorum dedim ya Stev"
"Evet" dedi Steven alayla. "Bunu yarım saat önce de söylemiştin. Eğer biraz daha burada oyalanırsak Destiny ve Jonathan çok yanlış şeyler anlayacaklar"
Steven'ın muzipçe bakan gözlerine gözlerimi kısarak cevap verdim.
"Bu senin sorunun" dedim.
"Hayır. Bu bizim sorunumuz olur. Sonuçta damatlarını kötü tanımalarını istemem"
Steven kendinden '' damat' diye söz etmesi oldukça komikti.
"Birincisi Steven onlar seni yıllar öncesinden tanıyor. İkincisi ise senin böyle bir derdin olduğun sanmıyorum"
Steven alayla güldü. Dediğimde haklı olduğumu o da en az benim kadar biliyordu. Son kez aynaya dönüp saçımı düzelttikten sonra arkamı dönüp Steven'a gülümsedim.
"Gidebiliriz" dedim neşeyle. Beraber kapıya doğru yöneldik.
"Bir daha kesinlikle 'Bbir dakika' dediğinde seni kapının yanında hazır bir şekilde beklemeyeceğim. Onun yerine kahvemi ve gazetemi alıp yarım dakikanın keyfini süreceğim"
"Ne de klasik" dedim alayla.
"Klasikler bizden sorulur güzelim"
Verdiği cevaba karşılık gülümsedim. Beraber merdivenlerden inerken gözlerim Destiny'in -annemin- isteğiyle oraya konulan ve Jonathan'ın -babamın- istemediği için çıkardığı tartışmanın bile işe yaramadığı ve tartışmanın bir öpücük ile sona ermesinin sebebi olan merdivenin köşesinde oldukça zarif ve gösterişli vazonun içinde duran orkide saksısına kaydı. Orkidelerden bir tanesi solmaya başlamıştı.
"Canım benim" dedim saksının yanına eğilip solan orkideyi avuçlarımın içine alarak. Steven da benim gibi eğilerek çiçeğe baktı.
"Bu tartışma sebebi olan ama tartışmanın sonu öpücükle sonlanan ot değil mi?"
"Steven!" dedim hayretle. "O ot değil, orkide"
"Neyse ne" diye kestirip attı. "Annen bunu görmese iyi olur"
Kafamı haklı olduğunu belirtircesine salladım. Annem orkide hastasıydı. Çiçeklere bayılıyordu. Ama orkidenin onda ki yeri bambaşkaydı. Nedenini sorduğumda bana bir gün anlatacağını söylemiş ve baka bir konuya geçmişti. Eğer orkidesinin birine zarar geldiğini görürse onlara bakamadığı düşünür ve duygusal tarafını ortaya çıkartırdı. Zaten yapı olarak duygusal biri olmasına karşın hamileliği de onu oldukça duygusallaştırmıştı.
"Bunu görmemesi gerek"
"Bence onu koparıp ormana gömelim. Böylelikle kimsenin haberi olmaz. Ha bir eksik ha bir fazla"
"Saçmalama şapşal" dedim gülerek.
"Aklıma gelen en iyi fikir bu" dedi Steven omuz silkerek. "Tabi seni saymazsak"
"O halde beni de say"
Gözlerimi kapatarak avucumda ki orkideye odaklandım. Vucudumda ki enerjinin yavaşça parmaklarıma akışını hissettim. Oradan da orkideyle kurduğum bağ bedenimi titretti. Orkidenin canlanan yaprakları parmaklarıma sürtünürken yavaşça gözlerimi açıp avuçlarım içinde olan değişimin canlı örneğine gülümseyerek baktım. Sonra Steven'a döndüm.
"Bu sefer daha iyiydim"
"Her seferinde daha iyi olacaksın"
Zaten o olmasaydı da başaramazdım. En büyük destekçilerimden biriydi. Steven yavaşça ayağa kalkarak beni de kaldırdı. Beraber salona indiğimizde herkesin orada olduğunu gördüm. Lisa ve Kevin'ın bile.
Lisa Destiny'in hamileliğinde ona en çok yardımcı olanlardan biriydi. Lisa olmasa Destiny sakin kalamazdı. Lisa, Destiny'in üzerinde sakinleştirici bir etkiye sahipti. Sanıyordum i Destiny Lisa'yı çok seviyordu. Aynı Kevin'ı da sevdiği gibi...
Sahte annem ve babam olan insanlar ise onların yüzüne 'Ne haliniz varsa görün' diye bağırdığımdan beri ortalarda görünmüyorlardı. Sanıyordum ki bu Lisa ve Kevin'ın da işine geliyordu. Şirket ikisine kalmıştı ve gayette güzel idare ediyorlardı.
"Günaydın" dedim neşeyle salonda ki herkese hitaben.
"Günaydın kızım benim" dedi Destiny gülümseyerek. "Bu sabah pek bir erken indin bakıyorum. Dün 35 dakika gecikmiştin ne de olsa"
Annemin alayına karşılık hafifçe gülümsedim. Ne olmuş onlar gibi erken kalkmaya alışamadıysam.
"Günaydın kızım" dedi babam gülümseyerek. "Sen annene bakma. Biz seni böyle seviyoruz"
Annem alayla homurdandı. Babamı incelediğim de gözlerinin altında ki siyahlıklar uykusuzluğun acı bir göstergesi gibi kendini belli ediyordu.
"Baba" dedim endişeyle. "Hiç uyumayı denedin mi?"
"Tabiki de canım" dedi babam alayla. "Dün gece bir ara deniyordum ki annenin aşeresi tuttu"
Gülmemek için kendim tutmak zorunda kaldım. Ve ona beş ay kadar daha böyle olacağını söyleme gereği duymadım.
Annem bir 'hah' sesiyle babama döndü.
"Ne yani şikayetçi misin?"
"Asla benim tatlı küçük orkidem" dedi babam annemin gönlünü almasını bilerek.
Annem şüpheci bir edayla babamı süzdükten sonra gülümsedi.
"Artık kahvaltıya geçsek iyi olur" dedi annem ayağa kalkarak. "Çok açım"
Herkes rahat bir nefes alarak -ki en çok da babam- masaya doğru yöneldi. Steven ile ben masa da yan yana otururken masanın başına her zaman ki gibi babam yanına da annem oturmuştu. Birbirlerini o kadar güzel tamamlıyorlardı ki, 'Acaba Steven ile bende böyle olacak mıyız?' diye çok merak ediyordum. Olmasını da istiyordum. Hem de çok. Ama bu sene ikimizde üniversite birinci sınıfın sonuna yaklaşmıştık. Benim seçtiğim hukuk bölümü ile Steven'ın seçtiği işletme bölümünün bitmesine daha üç yıl daha vardı. Yani evlenmek istesek bile.... Bilemiyorum. Belki de mümkündü.
"Katie okulun nasıl gidiyor?" diye sordu Lisa samimiyetle. "Okulun bitince seni kendi bizim şirkete istiyoruz. Öyle değil i Kevin?"
"Tabi canım" dedi Kevin çayından bir yudum alırken. "Şirket aynı zamanda senin de, biliyorsun"
"Hayır. O şirket ikinizin" dedim kararlılıkla. "Ama nerede çalışacağıma okuldan sonra karar versem. Hani önce şu okul bir bitse..."
"Sen hiç merak etme okul biter de..." dedi Steven elimi tutarak. "Bizim kesinleşmemiz için okulun bitmesine gerek yok bence"
Anlamayarak ona bakarken Steven elimi sıktı. Kaşlarımı çatıp ne dediğini anlamaya çalışırken Steven anlamam için yardımcı oldu.
Ve aynı dakikalar içerisinde öküz olduğunu da kanıtladı.
"Bence artık ilişkimize daha anlamlı bir ad vermenin zamanı geldi. Mesela nişan gibi..."
Nasıl nefes alınıyordu?
Ve ayrıcalıkla sevinçle ellerini çırpan da kimdi öyle?
--
Vote vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen...
Bir sonra ki özel bölümde görüşmek üzere...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZEMLİ (TAMAMLANDI)
Fantasy"Nasıl yapacağız" dedi kadın ağlamaktan çatallaşmış sesiyle. "Nasıl kazanacağız onu geri?" "Merak etme" dedi adam, karısının saçlarını öperek. "Hak verecektir" "Ya bizi sevmezse" dedi kadın hıçkırarak. "Ya bizi sevemezse. Ya bizden nefret ederse...