Yorum, hele ki ara yorum yaparsanız çok sevinirim.
İyi okumalar....
-----
Bir süre sessiz kalıp onu inceledim. Gözleriyle ilk önce rüyamda tanışmış olmama rağmen hiçbir zaman bana yabancı gelmemişti. Tanıdık bir melodisi var gibiydi.
"Sanırım hayır" dedim gülümseyerek.
"Geç oldu. Seni evine bırakayım"
Steven arabayı çalıştırdığında hala o gözlerinin etkisindeydim.
"İkinci masanın siparişi sende" diye seslendi Candice.
"Pekala. İlgileniyorum"
Çalışmaya ve iş arkadaşlarıma alışmıştım. Bir buçuk haftadan sonra artık iyice benimsemiştim burayı. Müdür deneme süremi doldurduğumda beni memnuniyetlikle işe kabul etmişti. Müşterilerle aram çok iyiydi. Ara sıra gelen serserilerin ettiği lafları artık pek takılmıyordum. Candice' in ettiği nasihatlar oldukça işime yarıyordu. Bu süre zarfında Candice ile oldukça samimi bir arkadaşlık kurmuştuk. Ara sıra ya Steven ya da Ethan uğruyor ve benimle sohbet ediyorlardı. Alex ile fazla görüşemesem de hala Brandon' ın onu aramadığını biliyordum. Alex ne kadar umutsuz görünse de içten içe büyüyen bir umudu olduğunu görebiliyordum.
Hızla ilerleyerek ikinci masaya gelen yeni müşterilerin yanına gittim. Otuzlu yaşlarının başında duran bir çiftti gelen. Kadının saçında ki kahverengi ton benim saçlarımla oldukça uyuşuyordu. Gözlerinin mavi tonu bana birini anımsatıyordu.
Kendimi...
Karşısına oturan adam ise kadının güzelliğine yakışacak biçimde yakışıklıydı. Gür kahverengi saçlar ve ela gözler... Birbirine dengeleyen mükemmel bir çiftte benziyordu.
Gülümse!
"Hoş geldiniz" dedim gülümsemeyi unutmayarak. "Ne alırdınız"
İkisi de bana döndü. Kadının gözleri büyüyüp derin bir nefes alırken adam kadının elini tutup sıktı. Birbirinden destek alır gibiydiler. İkisinin de gözlerinde özlem vardı. Acaba beni tanıdıkları birine mi benzetmişlerdi?
"İyi misiniz?" dedim endişeyle.
"Ah! Evet" dedi adam gözlerini kaçırarak. "Değil mi Destiny?"
"Evet" diye mırıldandı adının Destiny olduğunu öğrendiğim güzel kadın. "Ben iyiyim hayatım"
"Emin misin?" diye sordu kaşlarını kaldırarak. "Eğer buna dayanamayacaksan..."
"İyiyim dedim Jonathan!" dedi Destiny ısrarla. Gözlerini Jonathan' a çevirmişti. Gözleriyle bir şey anlatma kavramı bu olsa gerekti. Çünkü ikisinin de gözleri konuşuyor gibiydi. Kısa bir süre bana döndüler.
"Kusura bakma hayatım" dedi Destiny gülümseyerek. Bu gülümse oldukça şey barındırıyordu. "Seni de işinden alıkoyduk"
"Hayır" dedim samimice gülümseyerek. "Benim için hiçbir sorun yok"
"Sen yeni başladın galiba" dedi Jonathan hafif bir tebessümle. "Seni burada ilk kez görüyoruz"
"Evet" dedim gülümseyerek. "Bir haftadan fazla oldu"
"Küçük gibi duruyorsun" dedi Destiny kaşlarını çatarak. "A-ailen..." Durdu. Zorlanır gibi bir hali vardı. Gözlerinin yaşlanması gözümden kaçmamıştı. Kısa bir an Jonathan' a bakıp tekrar bana döndü. "Ailen çalışmana nasıl izin verdi?"
"Her şeyime pek karışmazlar" dedim gülümseyerek.
"Ama bir anne, baba çocuğunun her şeyine karışmalı" dedi Destiny mırıldanarak.
"Efendim?"
"Sen bize iki kahve getirebilir misin lütfen?" dedi Jonathan gülümseyerek. Destiny kafasını kaldırarak Jonathan' a bakmaya başladı. Jonathan omuz silkti.
"Peki efendim" dedim gülümseyerek. "Hemen getiriyorum"
Yanlarından ayrılıp Candice 'in yanına gittim. Ben kahveyi hazırlarken Candice de kahveli keki tabağa koyuyordu.
"Candice" dedim ilgisini bana vermesini sağlayarak.
"Hı?"
"Şu ikinci masada oturan çift eski müşterilerden mi?"
Candice kafasını kaldırarak dediğim masaya baktı.
"Onlar mı?" dedi kaşlarını çatarak. "Uzun zamandır burada çalışıyorum fakat onları ilk kez burada görüyorum"
"Anladım"
"Bir sorun yok değil mi?"
"Hayır. Her şey yolunda"
"Pekala" dedi Candice kahveli keki alıp ilerken.
Eğer eski müşteri değillerse neden bana 'Sen yeni mi başladın?' diye sormuşlardı? Kadının davranışları da bir garipti zaten.
Kuruntu yapıyorsun.
Belki de...
Hazırladığım kahveyi alarak yanlarına ilerledim.
"Afiyet olsun" dedim gülümseyerek kahveleri önlerine koyarken.
"Teşekkür ederim..." dedi duraksayarak. "Adın neydi?"
"Katie"
"Ne şeker bir adın var. Aynı kendin gibi" dedi Destiny gülümseyerek
"Teşekkür ederim" dedim utangaçça gülümseyerek. İltifat almaya alışık değildim. "Annem bu adı koyarken o da böyle düşünmüş"
Destiny' nin yüzü bozuldu. Masanın üzerinde duran ellerini sıkmaya başladı.
"Ö-öyle mi?" dedi zoraki olduğu bir gülümsemeyle. "A-annen senin gibi bir kızı olduğu için çok şanslı"
Gözleri yaşarmıştı. Hüzünlenmiş gibiydi. Onun gözlerinde ki hüzün beni de hüzünlendirdi bir an. Toparlanmaya çalışarak hafifçe kafamı salladım.
"Teşekkür ederim efendim" dedim gülümsemeye çalışarak.
Ve hızla oradan uzaklaştım. Diğer müşterilerle ilgilenerek kafamı dağıtmaya çalıştım. Fakat gün boyu bakışlarını hep üzerimde hissettim. Ve bu pek de yardımcı olmuyordu.
Destiny ve Jonathan birkaç saat sonra kalktığında neredeyse benim de çıkış saatim yaklaşıyordu. Candice ile etrafı toplarken Jack ve James de diğer işlerle meşguldü. Bugün oldukça yorulmuştuk. Hepimiz dinlenmeyi hak ediyorduk.
İşim bittiğinde çantamı alıp dışarı çıktım. Bir araba, bir kedi ya da her şeyi görmeyi bekliyorum. Fakat motora yaslanmış bir Steven.... Asla!
Yorum yapmayı unutmayalım Lütfen.. Finale gittikçe yaklaşıyoruz.
Destiny ve Jonathan'ı nasıl buldunuz?
Sizce amaçları ne?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZEMLİ (TAMAMLANDI)
Fantasy"Nasıl yapacağız" dedi kadın ağlamaktan çatallaşmış sesiyle. "Nasıl kazanacağız onu geri?" "Merak etme" dedi adam, karısının saçlarını öperek. "Hak verecektir" "Ya bizi sevmezse" dedi kadın hıçkırarak. "Ya bizi sevemezse. Ya bizden nefret ederse...