Multimedia =Ferah zeydan =yanlışız senle. Bölüm sonuna doğru dinlerseniz sevinirim :)
Keyifli okumalar canlar :)
Rojgül'den
Gözlerimi açtığımda hava çoktan aydınlanmıştı. Gece sabaha karşı uykuya dalmama rağmen erken kalkmaya alışık olduğum için saat sekizdi kalktığımda.
Yataktan kalkıp günlük kıyafetlerimi giyinip banyonun yolunu tuttum. Aklım kalktığım beri hâlâ dün gece doktorun dediklerindeydi. "Adama at kafandan bu düşünceleri diyorsun, şimdi kalkmış kendin düşünüyorsun."dedim
Kendi kendime kızarak.Elimi yüzümü yıkayıp direk aşağı mutfağa indim. Görünürde Havva abla yoktu ama oğlu İsmail masada kahvaltı yapıyordu. "Oo İso eyfiyetbı(afiyet olsun)" dedim kendime çay koyup masaya otururken.
Kahvaltımı yapıp ev ahalisine bakmak için salona doğru yol aldım. Ben salona çıkamadan telefonum çaldı.
Kim olabilir? Hadi ama tabiki de meraklı melehat "Mizgin". Salon yerine kendi odamın yolunu tutarken açtım telefonu.
"Efend-" daha ben lafımı bitirmeden, Mizgin "Boşver şimdi efendini. Benim gözüme uyku girmedi meraktan. De hele doktor ne dedi sana konuştun mu?" Diye ardı ardına konuştu. Her ne kadar görmesede kaşlarımı çatıp " Yaw İnsan bir der bacım nasılsın ne yapıyo-" diyecekken yine lafımı bitiremedim. Neden mi? Mizgin hanım bu sefer "Yaw sen beni çatlatacan mı? Önce konuştun mu onu de hele, sonra sorarım ben sana hal da hatır da" dedi.
"Evet konuştum" dedim odama girip kapıyı kapatırken. Ve Mizgin'in konuşmasını beklemeden doktor ile ne konuştuysam hepsini anlattım.
"Vay be helal olsun vallah. Ama varya ben biliyordum. Kaç defa sizin oralarda gördüm de birşey soramadım." Dedi. "Nasıl? Ne zaman gördün?" Dedim şaşırmıştım.
"Ya hani Akif efendiyle baban senin evden çıkmana izin vermiyorlardı da ben geliyordum ya arada. Hah o zamanlar bir kaç kez gördüm birşey diyemedim. Son gördüğümde de işte mektubu verdi zaten" dedi bir solukta.
Her ne kadar Mizgin'in beni görmeyeceğini bilsem de başımı anladım der gibi sallayıp "Tamam Mizgin görüşürüz sonra" dedim yatağa otururken. Biraz oturduktan sonra kafam allak bullak bir şekilde tekrar aşağıya indim.
"Cane(canım). Günaydın" dediğinde Berivan yengem. "Sanada yengem" diyerek gülümsedim. Kafam karışık olsa bile bunu evdekilere belli edecek değildim. Berivan yengemle sohpet ede ede avluya indik. Artık misafir sayılırdım bu evde, ve o yüzden sevdiğim kişiler ile vakit geçirmeye çalışıyordum.
CUMA GECESİ
"Gülizar Xanım gelin elini açmıyor" dedi elime kına yakmaya çalışan kadın. Gülizar anne solmuş, sarımsı yüzüne inat, inci misali beyaz dişlerini göstererek gülümseyip, çantasından Cumhuriyet altını çıkarttı ve "zerrek nını gurban bı bukkamınra ( bir altın değil mi kurban olsun gelinime) diyerek kadına uzattı. Kadın elimi açıp altını koyduktan sonra kınayı yaktı.
Kadın kınayı yakar yakmaz avlunun içinde ki bütün kadınlar hep bir ağızdan zılgıt çalıp alkış tuttular.
Herkes gülüşüp muhabbet ederken, ben de kırmızı duvağımın altından anneme baktım. Omuzlarını düşürmüş sessizce ağlıyordu. O'nu öyle görünce daha fazla tutamadım kendimi bende ağlamaya başladım. Her ne kadar bu konaktan ayrılacağıma sevinsem de, tek korkum varacağım evin, çıktığım bu evi aratmasıydı.
Ben sessiz sedasız oturmuş halay çekenleri izlerken, Mizgin gelip dizimin dibine çöktü. O'na bakıp tebessüm ettiğimde, ağladığını belli eden kan çanağı yeşil gözlerini bana dikip elimi tuttu.
![](https://img.wattpad.com/cover/55538692-288-k955623.jpg)