Keyifli okumalar :))
Rojgül'den
Akif'in sözlerinden sonra istem dışı sırıttım. Allah'ım eskiden olsa şu anda bile severdim ben O'nu ama ilk gece olanlardan sonra içim her bir bakışında, sözlerinde bir tuhaf oluyordu.
Biz hâlâ o şekilde dururken "bu sefer kesin kalkayım ben, saat yediyi geçiyor" dedim elim göğsünde, başımı hafif kaldırıp gözlerine bakarak. Yüzünde ki tebessüm hâlâ yerini korurken "kalk bakalım" diyerek belime sardığı kollarını gevşetti. Yavaşça yataktan çıkıp giysi odasına doğru giderken Akif'in bakışlarını sırtımda hissedebiliyordum. Utancımdan yolumu şaşıracağım Allah'ım. Giysi odasına girdiğim gibi sırtımı kapıya dayayıp derin bir nefes verdim.
Üzerime yüksek bel siyah bir etek üzerine mavi bir gömlek, gömleği eteğin içine koyup başıma da siyahtan bir iğne oyası alıp derin bir nefesten sonra odaya döndüm. Başımı kaldırıp göz ucuyla yatağa baktım ama Akif yatakta yoktu. Banyodadır diyerek çıktım odadan.
Mutfağa inip Havin ablayla beraber kahvaltıya hazırlamaya başladığımda Delal "Günaydın güzel yengem" diyerek arkadan boynuma sarılınca "sanada Günaydın canımın içi" dedim gülümseyerek. Havin ablayada Günaydın diyen Delal bizim hazırladığımız yemek sinisini yukarı erkeklerin salonuna götürdü.
Bende kadınların yemeğini aşağı salona çıkarıp geri mutfağın yolunu tutarken üst kattaki merdivenlerden Akif'in indiğini gördüm. Allah'ım nasıl utanıyordum ondan. Utancım beni öpmesinden çok benim O'na "öp" dememden ötürüydü. Bana gülümseyerek bakan Akif'e, başımı önüme eğip hızlı adımlarla mutfağa attım kendimi.
Yüzümün halini gören Havin abla "Rojgülüm sen iyi misin? yüzün kıpkırmızı" diyerek yüzümü gösterirken iyice kızardım. Elimle yüzüme yelpaze yapar gibi yapıp "iyiyim abla iyiyim sıcak birazda ondan herhalde" dedim. Havin abla tebessüm edip başını sallarken bende çayı alıp çıktım üst kata.
♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡
Öğlen güneşi yerini bulutlara bırakırken Gülizar anne, Şirin anne ve görümcelerimle salonda oturmuş sohbet ediyor çay içiyorduk. Gülizar anne Hasgül yengeyle yani abisinin hanımıyla Mirza abi için bir kız bulmuşlar ve akşama Bedo ağalarla O'na bakmaya gideceklermiş.
Zerya "Daye sen gördün kızı nasıl, güzel?" heyecanla sorduğuna Gülizar anne "Fotoğrafını gördüm pek güzel ama önemli olan aklı güzel olsun." Diyerek cevap verdi. Dediğine göre kız yirmi yaşında Erzurum'lu,orta boylu güzelcene bir kızmış ve adı da Nurgül'müş. De hadi hayırlısı diyelim artık ama umarım bizim gibi olmazlardı. Yani istemedikleri bir evlilik olmazdı inşallah onlarınkide.
"Hani fotoğrafı var mı?" Diyerek heyecanlanan Zerya annesinin telefonunda fotoğraf aramaya başladı. Gülizar anne resimin olduğunu söyleyince merak etmedim desem yalan söylemiş olurdum. Zerya kızın fotoğrafını bulup "Bak yengem abimle çok yakışırlar değil" diyerek fotoğrafı bana gösterdiğinde heyecanla baktım resme.
Kız başına pembe bir eşarp takmış pardesülü orta boylu ve orta kiloda biriydi. Yüzü oldukça güzeldi gerçekten. Sanırım gözleri elaydı ve simsiyah kaşlarıyla beyaz teniyle çok güzel bir kızdı. Sadece boy olarak biraz Mirza abime kısa kalıyordu ama olsundu önemli olan birbirlerini sevmeleriydi.
Telefonu verip "Daye çay koyayım içersin?" Diyerek Gülizar annenin gözlerine bakıp cevabını bekledim. Olur diyince de mutfağa çevirdim yolumu. Aklım bu sefer Akif'e karşı nasıl davranmam gerektiğinde, ya O bundan böyle bana nasıl davranacaktı. Bunları düşünüp mutfağa gidip çayı ocağa koydum. Arkamdan Zerya "yengem" diyerek başını arkadan uzatarak yüzüme baktığında tebessüm etmeden edemedim. Yanımdan geçip mutfakta ki kırmızı çiçekli köşem takımına otururken "Gel hele yengem birşey soracam sana" diyerek oturmamı bekledi. Merakla "Hayırdır xuşke(bacı) ne oldu?" Diyerek hemen yanına oturdum.