Multimedia =Akif &Rojgül
Evet okurcanlarım 3679 kelimelik upuzun bir bölüm hazırladım size umarım sıkılmadan okursunuz. :)
Keyifli okumalar okurcanlar :)
Akif'ten
" Babanın evine götüreceğim seni" dediğim an göğsüme yaslı başını hızla çekip ağlamaktan kızaran gözleriyle inanmaz bir şekilde baka kaldı yüzüme. Allah'ım şu durumda O'nu korkutamazdım o yüzden tam nedenini söyleyeceğim zaman titrek sesiyle konuşmaya başladı.
"A-akif ben, ben bir şey yapmadım yemin ederim ki ben kimseye birşey yapmadım yalvarırım götürme, öldür ama gönderme nolur. İstediğini ya-"
Daha fazla korkmasına izin veremezdim. Hemen yanına gidip başının iki yanından tutarken gözlerine baktım ve "hişş sakin ol. Anneni, yengeni, abini özlemedin mi? Zerya'ya öyle söylemişsin" dedim sessiz bir şekilde. O benim için ağlarken ceza olsun diye O'nu neden gönderdiğimi söylememezlik edemezdim. Gözleri hâlâ gözlerime odaklıyken dudakları aralanmıştı. İçimde ki şeytan mı, melek mi bilemediğim "öp" diyordu ama yapamıyordum. "Ya istemezse" diye mi? yoksa o kadar yaptığım şeylerden dolayı mı?. Bilemiyordum.
"Ben sandım ki?" Cümlesini tamamlamasına izin vermeden "o sandığın şey asla olmayacak sakın bir daha aklına öyle birşey getirme tamam mı?" Dedim ve cevabını bekledim ellerim hâlâ yüzündeyken.
Başını aşağı yukarı sallarken bana şu beş ayda ilk defa gülümsediğini gördüğümde bende gülümsemeden edemedim. 'Gözlerinin içi gülüyor' dedikleri bu muydu? Allah'ım ben ne kadar aptal bir adammışım iki söze bile mutlu olan şu kızı ne kadar üzmüştüm.
Sarılmasını yada en azından teşekkür falan etmesini beklerken yüzünde ki tebessüm silindi birden "babam, ya daye onlar kızmasın" diyerek sordu. Ellerimi yüzünden çekerken "Ben konuştum başta yok falan dedi de sonradan ikna oldu işte" Gülizar sultan "elinde çoluğu yok çocuğu yok oğlum nasıl göndereceğiz" demiş ama benim sert ısrarlarımın karşısında "tamam gitsin. Bedo ağayla ben konuşurum" demişti. Ya o değil de bu niye bana en azından bir teşekkür etmiyordu ki.
(((((Canlarım bir Doğulu olarak biliyorum ki Doğu bölgesinin bazı yerinde bakın özellikle diyorum "Bazı yerlerinde" gelin kucağına çocuğunu almadan babasının evine gitmez. Sebeb = kısır da ondan mı getirdiler.. tabi çocuğun olmama durumu ayrı. birde kız, kadın olduğu için babaya, abiye karşı utandığından dolayı gelmek istemez. Düğün,cenaze bayram olursa tabiki gidilir.....en azından benim doğduğum yerde böyle....saçma demeyin bizzat şahit olduğum bir durum ve haya'sına hayran olduğum bir durum da ayrıca)))))
Yüzüne tekrar gülümsemesini yerleştirirken "Çok sağol" diyerek yüzüme baktı. Hemen sonrasında başını geri önüne eğdiği için benim de O'na gülümsediğimi görememişti malesef. Neyse diyerek "tamam ben üzerimi değiştirip çıkayım sende hazırlan" diyerek giysi odasının yolunu tuttum ama Rojgül'ün sorusu üzerine tekrar O'na döndüm. "Kaç gün kalacağım.....ona göre hazırlanayım" dedi utanıyordu da konuşurken edebine yandığım. Sahi kaç gün kalsın onu hiç düşünmemiştim ki. Direk aklıma geleni söyleyip "on gün kal işte" diyerek geri giysi odasına yürüdüm.
Üzerime rahat birşeyler giyinip odaya döndüm ama Rojgül yoktu sanırım banyodaydı su sesi geliyordu. Aklımda ki şeytanı def edip odadan çıkıp aşağı salona indim.
Annem yoktu sanırım yoksa bu kadar olaya, bağırışa mutlaka gelirdi. Telefonu çıkarıp aradım Gülizar sultanı. "Sultanım.... evdeyim.... Rojgül'ü götüreceğim birazdan...on gün kalacak haberin olsun.....tamam görüşürüz evde." Diyerek kapattım geri. Söylediğine göre dayımlara gitmiş sanırım Mirza'nın başınıda yakacaklar onun planını yapıyorlardı kesin yengemle.