Gözlerimi araladım. Belimde ağrı hissediyordum. Ve üşüdüğümü. Cama vuran yağmur taneciklerini duyabiliyordum.
Kendimi kaldıracak gücü bulamıyordum. Saat kaçtı bilmiyordum. Kıvrıldığım yerde uyumuş kalmıştım. Sessizce yutkundum. İçimin dün geceki gibi yanmadığını buz tuttuğunu hissettim. Yaşların artık durduğunu ve midemdeki sancının sakinleştiğini. Sabah olmuştu.
Hep böyleydi. Gece kıyametleri koparsam da sabahında kediye dönüşürdüm. Gece ne yaşandıysa o ana hapsolurdu.
Yerimde doğruldum. Belimi ve boynumu ovuşturdum. Aslında toplasan 3 saat uyumuştum. Hiç dinlenmemişti bedenim. En azından odaya birinin girmesi durumunda böyle yakalanmamak adına yatağa geçtim. Üstüme battaniyeyi alıp burnumu çektim. Tahriş olduğu için acımıştı. Gözlerimi kapadım.
Bu güneş bir gün bizim içinde doğar mıydı sahi?
Tuhaf bir hayata düşmüştüm. Hayatın bana bunca zaman lütfettikleri yetmezmiş gibi dehşet verici bir şeye yuvarlanmıştım. Bu şehirde, bu evde veya bu yatakta ne işim olduğunu bilmiyordum.
Eğer o fikri öne atmasaydı belkide tamamen kocam olmuştu şuan. Bu düşünce midemi iyice fenalaştırdı. Daha çok küçük değil miydim?
Evlenmeye kesinlikle hazır değildim. Hele onun gibi biriyle.
Kesinlikle bir yolunu bulmalıydım.
Fakat şuan hiçbir şey düşünemeyecek kadar yorgundum.
Gözlerimin süzülmesine müsaade verdim.-
Bir şeyin düşme gürültüsüne gözlerimi açtım. Biri odanın içinde yürüyordu. Her yerim ağrıdığında yavaş yavaş kalkabildim. Barkın kapıdan çıkmak üzereydi. Uyandığımı henüz fark etmemiş gibiydi. Kapıyı kaparken beni fark etti. Kaşları çatılmıştı. 'Hep böyle fazla mı uyursun?' dedi aralık olan kapının önünden. Böyle bi soruyu neden sormuştu ki? Bana dair bir şeyleri merak ettiğini sanmıyordum. 'Henüz ayılmadın sanırım, öğlen üçü geçti saat. Bir şeyler atıştır istersen' dedi. Başımı sallayıp saçlarımı önüme alıp biraz durdum. Bu sırada kapı kapanmıştı. Başım çatlıyordu. Her yerim ağrıyordu. Belim, boynum. Karnım gerçekten kurt gibi açtı. Fakat ağzımın tadı tuzu yoktu. Günlerce uyumak istiyordum. Fakat yakında okul açılacaktı ve toparlanıp derslerimin başına üşüşmem gerekiyordu. Denemelerime başlamalıydım. Geç bile kalmıştım. Her şeyim alt üst olmuştu.
Geleceğimle oynatamazdım.
Tüm bunlara karşı içime bir an da işleyen soğukluk kendimi güçlü hissettirmişti. Yerimden kalktım. Üstümdekilerden kurtulup siyah pantolonumu ve kazağımı giyindim. Üşüyordum.
Saçlarımı toplu alanlarda fazla toplamadığım için salık bıraktım. Aynada kendime baktığımda en azından azıcık tipimle toparlamıştım. Yatağımı toplayıp kirlilerimi aldım. Odadan çıktığımda evde maç haberleri duyuluyordu. Kimseye görünmeden banyoya girdim. Kirlileri kirliye attım. Elimi yüzümü yıkadım. Dişlerimi de fırçalayıp ağzımdaki kuruluktan kurtuldum. Gözlerim beklediğim kadar kötü değildi. Biraz şiş ve hafif kızarmıştı ama morarmamıştı. Belli etmemek için suratımı ifadesizleştirdim. Banyodan çıkıp mutfağa ilerledim. Dolabı açtığımda yine bir şeyler bulamadım. Homurdanıp kapattım.
Tezgaha döndüğümde gözlerim ışıldadı. Milföy hamurlarını gördüğümde daha bir acıkmıştım. Dolaptan içecek alıp birkaç hamur alıp masaya oturdum.
Yemeğimi yerken bir yandan da düşünüyordum. Bu işin sonu nereye varacaktı?
Ellerindeki ve ayaklarındaki sargılara baktım. Hiçbir şey iyi gitmiyordu. Böyle devam edemezdim.
Bir yolunu bulmalıydım.
Yemeğim boğazımdan yavaş yavaş giderken içimi titreten soğukluğa ayak uydurup her şeyi kenara attım. Kendimi yıpratmak istemiyordum. Yeterince yıpranmıştım.
Artık hiçbir şey umrumda değildi. Ne olacaksa olurdu bu saatten sonra. Her türlü ölü gibiydim ne de olsa.
Tabağı makineye atıp içeceğin kutusunu çöpe attım. Bir bardak su doldurup mutfaktan çıktım. Bana verilen odaya girip kapıyı kapattım. Onlarla muhattap olmadığımda her şey daha güzeldi.
Valizsek kitaplarımı ve ajandalarımı masaya çıkardım. Kalemlerimi de alıp suyumu içerken inceledim biraz.
Bir ajanda açıp plan hazırlamaya başladım. Son soru bankalarımdı kalan sayfalara göre ufak bir program yapıp almam gereken denemelerin listesini çıkardım. Özet ajanlarımı masada bırakıp soru bankalarını valize geri koydum.
Her konunun ana hatlarının not alındığı defterlerimi baştan sona okumaya başladım.
Biraz tekrar fena olmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rönesans'
Teen FictionSonra unuttum işte, Mutlu olmayı unuttum, Yaşamayı, sevmeyi, sevilmeyi, Hepsini unuttum. Tüm duygularım, Bizans'ın Osmanlıyı sömürmesi gibi sömürülmüştü. '' Şimdi büyük bir dönemeçteydim, aslında her şey yeniden doğuyordu.'' ELANUR DALGIN onyedio...