Kapının zili çaldığında Kayahanın geldiğini anlamıştım. Barkın mesaj atıp haber vermişti öncesinde. Saat onbire geliyordu. Ayşe nineyle çok eğlenceli ve saran bir sohbet etmiştik. Birileriyle konuşmak hiç böyle iyi gelmemişti sanırım. Kalkıp kapıyı açtım. Kayahan karşımda duruyordu. Başımla selam verip Ayşe nineye döndüm. Sıkıca sarıldım. 'Bundan sonra sürekli gel olur mu kızım?' dediğinde gülümsedim ve yanaklarını öptüm. 'Elbette hep geleceğim' diyerek montumu giydim. El sallayarak evden çıktım. Kayahanla merdivenlerden inip dışarı çıktığımızda istemsizce etrafıma bakındım. 'Sakin olabilirsin yanında ben varken bir şey olmaz' dedi. Ona gözlerimi devirdim. 'Bilmem farkında mısın ama dün üç adam indirdim' diyerek konuştum. 'Unutmuşum' diyip güldü. Arabaya bindiğimizde içerisi sıcacıktı. Ellerim iki dakikada üşümüştü. Biner binmez birbirine sürttüm istemsizce. Arabaya yavaşça yola koyulurken başımı cama yasladım. Yorgundum.
Eskiden sadece ruhum yorgunken buraya geldiğimden beri bedenimde yorgundu. Günlerdir ne yiyip içtiğimi bilmiyordum bile. Nasıl yaşadığım tartışılırdı. Ellerimle uğraşırken arkadaki kısık şarkı ve motor sesinin birleşimi uykumu alevlendirmişti. Ama yanımda yabancı bir adam varken uyumam aptallık olurdu değil mi? Kim olursa olsun. Gözlerimi açık tutmakta zorlanmaya başladığımda telefonumu çıkardım. Boranın numarasını tuşladım. İkinci çalışta açmıştı. 'Kızım nerdesin sen?' diye azarlamaya başlamıştı. 'Planda olmayan şeyler çıktı Van'a gitmem gerekti' ye yalan uydurdum. Kayahanın bir kulağının bende olduğunu hissedebiliyordum. Ama çekineceğim bir şey yoktu. 'İnsan bir haber verirdi' dedi bozuk attığı her halinden belliydi. 'Gerçekten üzgünüm kendimde değildim unutmuşum' dedim. 'Sen yokken bir sürü şey oldu' dedi. Uykumu açıyordu konuşmak iyi olmuştu. 'Ne oldu?' dedim bende. 'Barkın vardı ya. Yan sıradaki?' dedi. 'Tanıyorum hatırladım' dedim. 'Onu birileri sıkıştırmış ve fazla kişilermiş baya kötüydü durumu bugün ziyaret ettik' dedi. Gülmemek için kendimi zor tuttum. Siz gelin diye ben gitmiştim diyemedim. Bu durum canımı sıkıyordu. En azından Boradan saklamayabilirdim. 'Hadi ya kötü olmuş benden de geçmiş olsun deseydin' diyerek geçiştirmek istedim. 'Bişey demem gerekiyor' dedi gergince. Tek kaşım istemsizce kalkmıştı. 'Okulda birkaç laf geldi kulağıma' dedi. Tamamen dikkat kesildim. 'İkiniz birden gelmeyi bırakınca işte neymiş senin yüzünden bulaşmış Barkın bu olaya. Önce böyle dediler' dedi. Sinirle yumruğumu sıktım. 'Sonra dediler kesin birlikteler bu yüzden gelmiyorlar' kahkaha attım. Sinirim bozulmuştu. O çocuk benim sözlümdü. 'Ben yarın o okula geleceğim hepsinin ağzını tek tek kapatırım' dedim. Sinirim bozulmuştu. 'Çocuk orada canıyla cebelleşmiş kimin umrunda ki. Haklısın gerçekten gelecek bir burayı bulmuşum! Ne kadar aptal insanlar var! Ailemle sorunlarımızla boğuşurken hiçbirinin başka derdi yokmuymuş? Daha adını zar zor ezberlediğim adamlaymışım!' diye sesimi istemsizce yükselttim. 'Akçay tamam sakin olur musun? Söylediğime pişman etme' dedi. 'Söylemeseydin seni de döverdim' dediğimde Kayahan bana tamamen dönmüştü. Ona yolu işaret ettim. 'Yarın geldiğimde görüşürüz Bora aşırı sinirlendim sakinleşince dönerim sana' dedim. Onaylayıp kapattı. Sinirlerim bozulmuştu. Aptal insanlar! Biz orada belkide canımızdan olabilirdik. Onların tek derdi gıybetti. Suratım nasıl bir hal almıştı bilmiyordum ama avuçlarımı sıkmaya başlamıştım. Yarın o okulun altını üstüne getireceğime kendime söz verdim. 'Akçay sakinleşir misin ne dedi sana o?' dedi Kayahan. 'Bir sikim demedi. Ben yarın okula gideceğim' dedim sadece. 'Akçay sende iyi görünmüyosun dinlen biraz' dediğinde patladım. 'Düşünmeyin beni anladın mı? Uzak durun yeter. İyiyim ben' dedim. Kötü davranmak istemezdim. Bakışlarındaki duygulardan sonra pişman da olmuştum onun suçu değildi ama sinirliyken birileriyle konuşmayı sevmezdim ve şuan kotam sinir kotam o kadar doluydu ki. Montunun cebinden kulaklığımı çıkardım. Kayahanın ağır bakışlarını üzerimden söküp atmak istiyordum. O dedikoduların hiçbirini hak etmemiştim. Evet o olayda elim vardı. Sözlümü kurtarmıştım! Lanet herif sözlümdü ve elimden bir şey gelmiyordu. Kulaklıklarımı takıp müziği son seç açtım. Gözlerim dolu doluydu. Ama akmasına müsaade etmedim. Hepsinden nefret ediyordum! Bana karışmalarından beni sıkmalarından bunalmıştım. Aptal Baha bugün canımı ortaya atmıştı. Ayşe ninenin evine atana kadar kendimi yüreğim hoplamıştı. Burada savunmasızdım. Araba yavaşladığında gözlerimi açtım. Kapıyı açıp hızla indim. Biraz daha kalamazdım. Ellerimle gözlerimi sildim. Hafif sızılan yaşlara engel olamamıştım. O dedikoduları gerçekten hak etmemiştim. Beni bu duruma düşürdüğü için Barkından nefret ediyordum. Hastanenin merdivenlerini çıkarken kafam fazla dalgındı. Barkının odasına girdiğim de Baha ayaklanmıştı. Konuşacağı sıra elimle susturdum. Bir süre onu dinlemek istemiyordum. Barkının bakışları üzerime döndüğünde derin nefes almak istemiştim. Bakışları artık o kadar ağır geliyordu ki. 'Barkın bir süre sizinle kalmayacağım' dedim bir anda. Aklıma bir şey gelmişti ve böylece güvende de olabilirdim. 'Ne demek bu?' dedi oturduğu yerden doğrularak. Baha odadan sessizce çıkarken derin bir nefes aldım. 'Arkadaşımda kalacağım' dedim. Henüz arkadaşımın haberi olmasa da yalan değildi. 'Boralarda? Ben dururken Borada?' diyerek bağırdı. Yerimde sıçradım. Bana bu şekilde tepki veremezdi. 'Borada falan değil' dedim sertçe. 'Hesap vermek zorunda da değilim. Güvenliğimi sağlamak için bir süreliğine' yalandı. Uzaklaşmak istiyordum. Bir süreliğine en iyisi buydu. Daha önce aklıma nasıl gelmemişti ki? 'Hiçbir yere gidemezsin benim yanımda zaten güvendesin' dedi. Gözlerimi devirdim. Dolabını açıp çantamı aldım. Umurumda değildi. Kapıdan çıkarken arkamdan bağırdı. Çocuklar üzerime geldiğinde onları ittirip yürüdüm. Telefonumu çıkarıp Merih'i aradım.
Başka şansım yoktu.
'Akçay?' diyerek telefonu açtığında hastaneden çıkmıştım. Soğuk hava bedenime işliyordu. 'Beni gelip alır mısın?' dedim direk. 'Nerdesin sen? Farklı şehirlerdeyiz biliyorsun değil mi?' diyerek açıkladı. Telefonu kapatıp konum attım. Konuşamayacak kadar doluydum. Hastanenin çıkışına yürüdüğümde telefonum titredi. Barkındı. Kapattım. Tekrar tekrar arıyordu. Köşede dikilirken yanıma doğru yürüyen Kayaya baktım. Artık çok geçti. Önümde duran gri arabanın içindeki sima tanıdıktı. Atlayarak kapıyı kapattım. Kayahan bana bakarken araba hareket etmişti. Merih bana şaşkınca bakarken yutkundum. 'Ne işin var burada? Rengin atmış neler oluyor?' dedi. Derin nefes alıp camı açtım. Soğuk hava yüzüme işlerken ona doğru döndüm. Dokunsa ağlayabilirdim. 'Gideceğim arayabileceğim başka kimsem yoktu. Aklıma sen geldin' dedim açıklamaya çalışırken. Sesim zar zor çıkıyordu. 'Kafamı biraz toparlamama müsade et. Anlatacağım' dedim. 'Peki küçük hanım öyle olsun' diyerek hiç bilmediğim yollar üzerinde gitmeye başladık. İki katlı bir evin önünde durdu araba. Kendime biraz daha gelip sakinleşmiştim. Bir anda her şey alt üst olmuştu. Merih'e gelme fikri nasıl düşüvermişti aklıma bilmiyordum. Umarım hata yapmıyorumdur diye iç sesime fısıldadım. Barkın'ı o halde bırakmam doğru muydu?
Eve doğru yürürken kollarımı birbirine bağladım. İçim o kadar doluydu ki. Canımın yandığını hissediyordum. Eve girdiğimizde içerisi karanlıktı. Gecenin kaçıydı kim bilir. Işıkları yaktı Merih. Aramızda asılı kalmıştı sessizlik. Ruhumun derinlerinde öyle boğuluyordum ki ona iki kelime edemiyordum. 'Biraz dinlenmek ister misin? Ne olup bittiyse kötü görünüyorsun' dedi sakin bir sesle. Dudaklarım büzülüyordu. Zorla ifadesiz kaldım. 'Teşekkür ederim Merih. Rahatsız ettiğim için özür dilerim' dedim yerimde kıpırdanıp. 'Saçmalama. Burada olduğunu bilseydim daha önce ulaşırdım sana' dedi kızarak. Ellerimi önümde birleştirip bir süre durdum. 'Yatabilir miyim biraz' derken sesim tamamen kısılmıştı. Başıyla onayladı. 'Gel benimle' dedi. Peşinden ilerlerken hala hata yapıp yapmadığımı düşünüyordum. Sadece köylüm olan birinin evinde, bir erkeğin evinde tektim. Sözlüme güvenmeyen ben, sözlümden kaçıp abuk subuk birinin yanındaydım. Telefonumu sıkı sıkı tuttum. 'Burada kalabilirsin' defi bir odaya girdiğimizde. 'Kız kardeşime ait kıyafetler var şu dolapta istediğini alabilirsin' dedi. Sadece bir odaydı. Bir yatak bir dolap vardı elle tutulur. Başımla onayladım. Odadan çıktığında kapıyı kilitleyip derin bir nefes aldım. Dağhanı aramanın vakti gelmişti sanırım. Telefonumla aradığımda açmamıştı. Gerçekten mi? En ufak şeye ağlayacak halde olduğumdan ağlamaya başlamıştım. Sesimi çıkaramıyordum. Dağhana yazarken içim daha da dolmuştu.
Barkından gelen mesajları es geçip telefonu köşeye attım. İçim sancıyordu.
Bu gece de uyku yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rönesans'
Teen FictionSonra unuttum işte, Mutlu olmayı unuttum, Yaşamayı, sevmeyi, sevilmeyi, Hepsini unuttum. Tüm duygularım, Bizans'ın Osmanlıyı sömürmesi gibi sömürülmüştü. '' Şimdi büyük bir dönemeçteydim, aslında her şey yeniden doğuyordu.'' ELANUR DALGIN onyedio...