Multi:Olivia nın elbisesi :)
Birkaç blok ötesine bile müziğin sesi geliyordu. İçerisinin nasıl olduğunu hayal edemiyordum. Ünlülerle dolu başka bir parti daha. Bu hayata alışmam kolay olmayacaktı. Sürekli flaşlar ve partiler ve pahalı elbiseler ve benim evimi satsam alamayacağım şaraplar ve daha bir çoğu. O kadar karmaşık geliyordu ki bunlar bana.
Partiler zaten yabancıydı. Yirmi yaşıma basmak üzereydim ama şimdiye kadar yalnızca bir partiye gitmiştim. İlk ve sonuncuydu. Çünkü çekilmez derecede berbattı. Sarhoş olmuştum ve sahneye çıkıp bir şeyler gevelemiştim. Ardından da sahneden düşüp bacağımı kırmıştım. O günden beri partilere gitmiyordum. Yani lise ikiden beri.
Ama halimden memnun değil de değildim. Bir sürü harika insanla tanışma fırsatı bulmuştum nede olsa. Güvenliğe davetiyemi gösterdikten sonra açık kapıdan içeriye girdim. Tanrım bu insanların müzik anlayışı berbattı. Güya hepsi bu sektörde.
Etrafı incelemeye koyuldum direkt. Loş bir ışığın altında herkes ellerinde şarap ve ya bira dolu bardaklarla bir yandan sohbet ederlerken bir yandan dans ediyorlardı. Kimin kim olduğuna dikkat etmeyecektim. Tekrar hayranı olduğum birini görüp bayılmak istemiyordum. Kendimi yeterince rezil etmiştim.
Telefonumun çalması ile salakça ve ukalaca gülümsedim. El çantamdaki telefonumu çıkardım. Zaten James den geldiğini bildiğim aramayı açtım.
"Merhaba"dedim heyecanla. Nedensizce alt dudağımı dişlerimin arasına almıştım.
"O pembe elbisenin içinde çok seksi görünüyorsun"dedi James ve telaşla etrafa bakındım. Beni görüyordu. Buradaydı. Gerçekten byradaydı. Nasıl bunu başardığı konusunda en ufacık bir fikrim yoktu ama başarmıştı işte. Bunu onu bulduğumda soracaktım.
"Seni bu yüzden seviyorum bebeğim. Buradaki diğer insanlar gibi değilsin. Başkalarının nasıl düşündüğünü umursamıyorsun. Ve ya başkalarını kıskandırma amacı ile abartılı gelmiyorsun buraya. Doğalsın. Tamamiyle sensin. Şimdiye kadar şöhretin değiştirmeyi başaramamış olduğu tek kişisin. Şuna bak pembe bir elbise ve beyaz bir hırkayla gelmişsin. Yinede mükemmelsin"
James bana bu hoş sözleri söylerken bende etrafa bakınarak bir yandan yürüyordum. Onu arıyordum. Ama nasıl bulacağımı bilmiyordum. Bunu çok istiyordum. Onunla tanışmayı. Geçerli bir sebebim yoktu bunu istemek için. Sadece istiyordum işte. Onu görmek ve hatta ona sarılmak istiyordum. Ardından onunla beraber bu aptal partiden çıkıp gitmek.
"James burası çok kalabalık. Seni nasıl bulabilirim ki? Yüzünü bile bilmiyorum"diye yakındım ona. Barmenden bir kadeh viski rica etmiştim sessizce. Kesinlikle içecektim. Stresteydim ve en iyi yolu buydu.
Güldü. Gülüşü çok sıcaktı. Beni huzurla dolduruyordu. İçimi tamamiyle ısıtıyordu.
"Bulacaksın bebeğim. Göz göze geldiğimizde, beni gördüğünde anlayacaksın."diye yanıtladı. Tek dikişti bitirmiş olduğum kadehe biraz daha viski doldurdu barmen. Gözlerimi devirip yalnızca elindeki şişeyi aldım. Ve diktim. Ona kulak kabarttım. Her neredeyse, artık daha sessizdi bulunduğu yer. Devasa evin merdivenleri olduğunu fark ettim. Ve oraya yöneldim. Üst katta ise onu bulma şansım daha fazlaydı.
Şu an hiçbir şey umurumda değildi. Ne şurada dans eden Taylor Swift ne de içen Louis Tomlinson. Tek umurumda olan şey James i bulmaktı. Üst kata vardığımda, uzun bir koridor ile karşılaştım.
"Bunun hala çok saçma olduğunu düşünüyorum"diyerek düşüncelerimi dile getirdim. Şişeyi tekrar diktim. Bu acımsı şeyin nesini seviyorlardı? Yine de stresimi aldığı kesindi. Bu sırada da iki odaya göz atmıştım. Boştu. Saçmaydı ama devam edecektim. Onu bulmamın tek yolu bu gibi görünüyordu. Tanrım fazla inatçıydı. James den yanıt gelmedi.
"James?"diye soludum ama hala sessizlik vardı. Diktim. Soldaki ikinci kapıyı açtım. İçeriye girdiğimde yine boka basmıştım. Niall Horan yatakta uzanmış yatıyordu. Bütün seksiliği ile yani.
"Affedersin b-ben...ben sadece...birini a-arıyordum"diye saçmaladım ona. Zaten ne zaman onunla göz göze gelsek kontrolüm dışında saçma cümleler kuruyordum. Doğruldu. "Sorun değil bebeğim. Kimi arıyordun? Belki yardımcı olabilirim"dediğinde yanına oturmaya yeltendim. Telefonumu kapadım. Zaten James den de ses gelmiyordu.
Birden James, odak alanımdan çıkmıştı. Ve yerini tamamiyle, şu an yanımda oturan tapılası Niall Horan almıştı. Siyah gömleği ve hafif öne taranmış saçları ile her zamankinden daha tatlıydı. Mavi gözlerini bana kenetledi. Bayılmama ramak kalmıştı. Bu durumumdan kurtulmak için konuşmaya başladım.
"Sana bahsettiğim hayranımı hatırlıyor musun? James bi şekilde bu-...."durdum. Kaşlarımı çattım. Az önce bana 'bebeğim' diye mi hitap etmişti? Gözlerinin içine baktım. Ağzım açık kalmıştı. Niall yüzüne şey bir gülümseme yerleştirdi...bilirsiniz işte...piçimsi.
"James?"
"Merhaba bebeğim"
Lütfen yorum yazın düşünceleriniz benim için çok önemli :*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OLİVİA//horan {tamamlandı}
Fanfiction"Senin için yaşıyorum, sana hasret çekiyorum, Olivia Gözlerindeki ışığı idolleştiriyordum, Olivia Senin için yaşıyorum, sana hasret çekiyorum, Olivia Gitmeme izin verme" OLİVİA SERİSİ #1