(2.Sezon) 41-Private Jet

232 36 9
                                    



"Demek özel uçaklar böyle oluyormuş."dedi koridorun diğer yanındaki koltuğa rahatça yerleşen Allison. Özel uçak. Özel uçak. Şu an One Direction ın özel uçağındaydık. Biz. Ben ve Allison. Özel. U-tamam sanırım heyecanımı anlamışsınızdır.  Uçaklardan her zaman nefret etmişimdir. Yani özel olması bir şey değiştirmiyordu ki. Düştümü hepimiz ölürdük. Özel uçaklar düşmüyor diye bir şey yoktu. Sadece özel uçaklarda düşme korkusunu popon daha rahat bir koltuktayken yaşıyordun.

Yinede kabul etmeliyim ki özel uçakta olmak insanı gerçekten...öze hissettiriyordu işte. Üstteki bölmeye çantamı koyduktan sonra koltuğa oturdum. Çocuklar da teker teker yerleştiler. Ah gözlerimi Niall dan alamıyordum. O kadar mükemmel görünüyordu ki dünya üzerinde böylesine çekici ve tatlı bir varlık bulunduğuna inanamıyordum.

Sırtı çantasını benim gibi yukarıya koyup yanıma oturdu. Hafifçe tebessüm etti bana. İçindeki uçakta olduğumuza dair olan o kötü his yumuşamış, hatta tamamiyle kaybolmuştu. O, beni rahatlatmaya yetiyordu. Telefonunu çıkardı ve kulaklığın girişini taktı. Bu sırada Liam, Allison ın yanına, Harry ve Lou ise karşılarına geçmişlerdi. Bütün ekip, yani korumaları da yerleşince karşımızdaki koltukların boş kalması ile Niall ayakkabılarını çıkardı. Ve ayaklarını koltuğa uzatarak iyicene yayıldı.

Bildiğim kadarıyla oraya gittiğimizde Gemma ve Lottie nin beraber kaldıkları evde kalacaktık. Çocuklar korumalarına ise izin verip onlara güzel bir otelde tatil ayarlamışlardı. Sanırım hepimiz iyi vakit geçirecektik. En güzeli de uzun süre Niall ile olacaktım. Aralıksız.

Hava kararalı çok olmuştu. Saat ondu. Sabah on bir gibi orada olmayı planlıyorduk. Yol boyunca Niall ile uyumak korkumu bana unuttururdu. Ve ya bir süre günlüğümü yazmak. Londra nın klasik havasından ötürü uçağın içide oldukça soğuktu. Bu yüzden kalın giyinmiştik ama bu bile yetmemişti. Belli ki bizim gibi üşümüş olan Lou kemer inkaz ışıkları yanmadan ayağa kalkıp yorgan isteyip istemediğimizi sordu.

Herkesten 'evet' cevabı gelince de dolaptan yorganları almaya gitti. Az sonra getirdiği yorganları hepimize teker teker dağıttı. Niall Lou dan yprganımızı aldı ve ikimizinde üzerine örttü.

"Sağol Lou"deme ihtiyacı hissettim. Benim ardımdan da herkes ona teşekkür etti. Lou popsu kalkmış bir şekilde konuştu.

"Sorun değil, sorun değil. Biberon isterseniz söyleyin ama altınızı değiştirmem"

Eskiden...eskiden dediğim bir yıldan kısa bir zaman önce gödüğüm fotoğrafları hatırlıyordum. Lou nun uçaktan birinin sırtında indiği ve başka birinin de onun oyuncaklarını indirdiği fotoğrafı. Ah ve şimdi de bir babaydı. Bu akıl almazdı. Ne ara büyümüştü?!

Sonunda kemer inkaz ışıkları yandığında derin bir nefes alıp kemerimi taktım. Çoculara göz gezdirdim. Harry tıpkı Lou gibi telefonu ile uğraşırken Allison vr Liam sohbet ediyorlardı.

Şey olaylar biraz hızlı gelişmişti. Dün akşam, röportajdan sonra Niall çocukların  Los Angeles a gideceğini söyleyip bizim de onlara katılıp katılamayacağınızı sormuştu. Büyük bir zevkle kabul etmiştim ama o kadar uzun süre Allison ı yalnız bırakmak istemiyordum. Niall ve çocuklAr gelmesinde bir sorun görmeyince onun da bize katılması kararını aldık. Ve...herkes birbirine alışmış gibiydi.

Uçak harekete geçtiğinde ister istemez kendimi kasıp nefesimi tutmuştum.

"Hey? Sen iyi misin ?"diye sordu Niall. Yüzümü buruşturup başımı iki yana salladım. "Her seferinde böyle oluyorum"diyebildim zar zor. Niall beni çekip bedenimi bedenine yaklaştırdı. Ardından da çenemi tuttu ve başımı kaldırıp ona bakmamı sağladı. Ah kalkış anları her zaman benim için zor oluyordu. İçinde oluşan ve sebebini bilmediğim o tedirginlik ile yutkundum.

"sakin ol. Sadece bana bak bebeğim"dedi Niall yumuşakça. Gözlerimi kırpıştırdım. Bu beni daha iyi hissettirmekten çok, kalp krizi geçirmeye yaklaştırıyor gibiydi. Adım adım. "Evet bu daha da kötü yapıyor"diyebildim derin soluklarla. Dişlerini göstererek gülümsedi ve beni biraz daha kendine bastırdı.

Yorganın altından kollarımı ona doladım. Başımı da göğsüne yaslayıp gözlerimi kapadım. Evet. İşte bu işe yarıyordu. Kalp atışları beni sakinleştiriyordu. Ritme kulak verdim. Huzur dolduğumu hissediyordum. Bütün kapalı hücrelerim açılmış gibiydi. Ve kokusu...Tanrım o kadar güzeldi ki!

Uçağın düz konuma gelmesi ile rahat bir nefes verdim. Gözlerimi açtım. Lou uykuya dalmıştı. Sanırım Niall da öyle. Ama Liam ve Alli konuşmaya devam ediyorlardı. Yorganının altından çıkan Harry ayağa kalktı ve lavaboya gitti. Başımı göğsümden kaldırmadan Liam ve Alli yi izlemeye koyuldum.

Dikkatini bize yönelten Liam "iyi misiniz?"diye sordu. Başımı hafifçe sallayarak onayladım. Bu ilginç ama hiç olmadığım kadar iyiydim.

"Siz kızlar hiç Hollywood da gittiniz mi?"diye sordu tekrar. Bu kez başımı iki yana salladım. Şansımız olmamıştı ki. "Şimdiye kadar hiç İngiltereden dışarıya çıkmadık"diye onayladı beni allison.

"Liam, aynı evde kalmamız, birilerine sorun olur mu?"diye sordum genelleme yaparak. Liam dudak büktü. "Sanmıyorum. Demek istediğim, biz size alıştık kızlar"dedi nazikçe. Gülümsemeden edemedim. "Awww"dedi Allison

"Bizde size. Yani sanki uzun süredir yakınmışız gibi hissediyorum"

"Aile gibi"diye beni tamamladı Liam. Gülümsemem daha da yayıldı. "Evet. Evet öyle"

"Olivia"dediğinde Louis ona baktım. Uykulu bir biçimde konuşuyordu. "Bir şey isteyebilir miyim?"diye sorduğunda hafifçe doğruldum.

"Elbette Louis". onlara çok şey borçluydum. Benden herşeyi isteyebilirlerdi. "Harry midesi bulandıpı için lavaboya gitmişti. İyi olup olmadığına bakabilir misin?"diye rica etti. Harry. "Tabi ki"diyerek istemeye istemeye ayağa kalktım. Ve Niall ı uyandırmamaya çalışarak sıyırıldım ordan. Lavaboya yürüdüm.

Ah Harry i seviyordum. Yani o şekilde değil ama seviyordum işte. Nede olsa o da beş yıldır hayatımın bir parçasıydı. Değer verdiğim, önemsediğim biriydi. Ama bazen cidden can sıkıcı ve oldukça inatçı olabiliyordu. Aramızda geçen şey konusu açılmadığı ve ya Harry saçmalamadığı sürece beni pek rahatsız etmiyordu açıkçası. Unutmaya çalışıyordum. Ve Niall ın yanında iken bu oldukça kolaydı. Kapıyı vurdum.

"Harry? Ben olivia. İyi misin?"diye sordum. "B-ben ev...hayır"diye yanıt geldi zar zor Harry den. Kaşlarımı çattım. Bir şeyi olmaması için dua ediyordum.

"İçeri gelmemi ister misin?"

Harry cevap vermeden kapının kilidini açtığında içeri girdim. Tuvaletin kapağını kapatmış oturuyordu. Hafifçe kızarmıştı suratı. Kötü görünüyordu. Saçları normalden daha da dağınıktı. Ve gözleri de yüzü gibi kızarıktı.

"Harry?"diye soludum yalnızca.

OLİVİA//horan {tamamlandı}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin