BU BÖLÜMDE ŞARKILARINDAN BİRİNİN TÜRKÇESİ YAZIYOR. HANGİSİ OLDUĞUNU ZATEN ANLARSINIZ. İNGİLİZCE YAZMA İSTEMEDİM :/
"Hadi beraber bir şarkı yazalım"dediğinde gözlerimi pörtlettim. Beraber çikolata yerken film izliyorduk. This is Us konusunda ısrar etmiştim. Her ekranda Niall göründüğünde o çığlık atmıştı bende her seferinde bıkmadan,usanmadan onu dürtüp 'bak işte o benim sevgilim. Hani şu çok yakışıklı ve tatlı olan' falan demiştim. Yine poposu tavan yapmıştı kısaca.
"Ne?"diye sordum emin olmak için. Başımı kaldırmış gözlerine bakıyordum. Kolları hala beni sımsıkı sarmaktaydı. Gülümsedi. "Beraber şarkı yazalım"diye tekrar itti. Evet. Evet doğru anlamıştım. Vay canına. Bu harika olabilirdi. Yeni albümleri için bir şarkı yazmak. Nede olsa, hala eksik şarkıları vardı. İsimleri belirledikleri ama aslında hala yazmamış oldukları birkaç boş şarkı.
"Ş-şimdi mi?"diye sordum doğal olarak şaşkın bir biçimde. One Direction için bir şarkı yazmak. Üstelik Niall ile birlikte. Bu mükemmel olabilirdi ama becerip beceremeyeceğimi bilmiyordum. Daha önce bir kere şarkı yazmayı denemiştim ve o da yavru köpekler hakkındaydı. Sanırım on dört yaşında falandım.
Ayağa kalktığında onu izliyordum. "Evet"diye yanıtladı ve merdivenlere yürüyüp üst kata çıktığında, merakla onu bekliyordum. Ah saçma sapan sözler uydurup kendimi ona rezil edecektim. Bundan emindim.
Az sonra, merdivenin başında mükemmel bedenini gördüğümde, elinde bir defter ve kalem vardı. Yanıma oturdu. "Hadi. Sen başla"diye ekledi. Yüzümü buruşturdum. "Niall ben bu konuda iyi değilimdir"diye itiraz ettim ona. Gözlerini devirdi.
"Alternatifin yok bebeğim. Şimdi, aklına gelen güzel bir cümleyi söyle. "dedi hızlıcana. Derin bir nefes aldım. Belli ki ondan kurtuluşum yoktu. İç çektim. Düşündüm. Sessiz geçen birkaç saniyenin ardından konuştu. Sessizliği bozan o mükemmel sesi oldu.
"Sanırım buldum. Şuna ne dersin?"diye sordu bana defteri doğrulttu. Yazdığı birkaç cümleyi okudum.
Neredeyse vazgeçeceğimiz günü hatırla
Sana yeterince veremediğimi söylediğinde
Ve tüm arkadaşların seni terk edeceğimi söylüyorduGülümsedim. İyiydi. Cidden iyiydi. Elbette ki iyi olacaktı nede olsa dünyanın en sevilen grubunun en şirin üyesiydi. Şarkı yazmak konusunda tabi ki de iyiydi. "Devam et"dedim yüzümdeki silinmeyen gülümseme ile. Halimden memnun olduğunu anladığında tebessüm ile aklındakilere deftere yazmaya devam etti.
Benim tişörtüm üzerinde yatıyor yatakta. Vücudunu yanlış süzüyorum.
Aklıma gelen birkaç cümle ile defteri elinden aldım. Yazdıklarını okudum. "Devamı için şuna ne dersin; Bu kırmızı şarabın lekesi değil
Aşk kanıyorum?""Yetenekli olduğunu biliyordum"dediğinde kızarmıştım. Gülümsedim. Ve defteri masaya bırakıp ona sarıldım. Minik bir şok geçirmişe benziyordu. Yalnızca...onu her saniye kavramak istiyordum. Her saniye tenini tenimde hissetmek. Kollarını bana doladı. Bir süre böyle durmalıydık. Yalnızca kızarıklığımın geçmesi için.
***
Sabah Yavaşa araladım gözlerimi. Sebebi ise lanet olası alarmdı tabi ki. Niall ın uçağını kaçırmaması için kurduğum alarm. Bu saatin 9.30 olduğunun göstergesiydi. Daha erken bir saate kurmak için ısrar etmiştim ama kahvaltı yapmayacağını söyledi. Bıkkınlık ile gözlerimi devirdikten sonra arkamdaki komidine uzandım ve beynimin içinde yankılanan sinir bozucu alarmı kapadım. Niall a döndüm.
Göğsünde uyumuştum. Sanırım hayatımın en güzel gecesini geçirmiştim onunla. Özellikle de (birkaç cümle de olsa) onunla şarkı yazmak çok güzeldi. Kokusunu her daim içime çekebilmek öyle güzeldi ki. Yanımda olması. Somurttum. Gidecekti. Bir haftamı onsuz geçirecektim. Kabus gibiydi.
Dürttüm onu. Yerimden hiç kımıldamayı, kalbinin sesinden uzaklaşmayı hiç istemiyordum. Ama uyanmak zorundaydı. Sarstım. "Nialler. Uyanman lazım"dediğimde kaşlarını çatıp homurdandı. Gözlerimi devirdim. "Niall geç kalacaksın"dedim ingiliz aksanımı öne sürerek. Dudağını hala gözleri kapalı iken büzdü.
"Sadece beş dakika"daha dedi ve beni hızla kendine çekti. Vücudumu vücuduna yapıştırdıktan sonra bacağını üzerime atıp sardı. Ve kolları beni daha da sıkı kavradı. Harika şimdi onu nasıl gönderecektim ben?! Gülümsedim. Vücudunun sıcaklığı her yanımı sarmıştı. Onu hiç bırakmak istemiyordum.
"Kokunu seviyorum"diye fısıldarken buldum kendimi. Elimi göğsünde dolaştırdım. Tekrar kokusunu içime çektim. Ve gözlerimi kapadım. "Bana huzur veriyor"diye ekledim. Elini belimde gezdirdi.
"Peki nasıl kokuyorum?"diye sorduğunda sırıtmadan edemedim. "Kahve çekirdekleri gibi. Kavrulmuş kahve çekirdekleri"diye yanıtladım. Kıkırdadı. "Baştan çıkarıcı"dedim fısıltıyla kendime engel olamadan. Soluğunu rahatça duyabiliyordum. Kalp atışlarını da öyle. Beni hala sıkıca kavrıyordu. Ve daha da sıktı.
"Bir de kendi kokunu duysan"dedi sessizce. Gülümsedim. "Peki ben nasıl kokuyorum?"
"Vanilya gibi"
Yanağını okşadım. Tanrım bu mükemmeldi! Aklıma gelen berbat düşünceler ile tekrar somurttum. Artık gitmesi gerekiyordu.
"Kalkmakıyız biliyorsun"dedim doğrularak. Derin soluğunu sesli bir şekilde verdi Niall. Ve benim gibi doğruldu. Ayağa kalktık. Dünden valizini hazırlamıştı. Saçlarımı topuz yaparken bana doğru yürüdü. Hala somurtuyordum. Elimi tuttuğunda gözlerine baktım. "Yalnızca bir hafta bebeğim. Ve bir daha ayrılmamak üzere, tekrar bir araya geleceğiz"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OLİVİA//horan {tamamlandı}
Fanfiction"Senin için yaşıyorum, sana hasret çekiyorum, Olivia Gözlerindeki ışığı idolleştiriyordum, Olivia Senin için yaşıyorum, sana hasret çekiyorum, Olivia Gitmeme izin verme" OLİVİA SERİSİ #1