(1.Sezon) 23-Have to Go

320 54 9
                                    

Güldüm.

"Hadi yemek yiyelim"dedim karnımın guruldaması ile. Başıyla onayladığında beraber ayağa kalktık. Ve Niall ın mutfağına yöneldik. Elini tutuyor olmak bile beni öyle mükemmel hissettiriyordu ki. Victoria's Secret mankenlerinden daha çok popom kalkmıştı şu an. Niall Horan. O benimdi ve şu an elimi tutuyordu. Parmaklarını parmaklarıma kenetlemişti.

Bunu belli edebiliyor muydum ve ya gösterebiliyor muydum, bilmiyorum ama onu kimseyi sevmediğim kadar çok seviyordum. Dört yıldır öyleydi. Dört yıldır o bilmesede benim bir parçamdı. Müzik listemdeki bütün şarkılardı O. Galerimdeki en sevdiğim fotoğraf.

Hipnotize olmuş bir biçimde onun beni yönlerdirmesi ile oturdum. Sıcak dudaklarını yanağımda hissettiğimde ise kendime gelip irkilmiştim. Dudaklarının tenime usulca değdiği yerden itibaren bütün vücudum, baştan aşağıya kavrulmuştu. Ve yumuşak dudaklarının üzerimde bıraktığı etkisi geri çekildiğinde bile son bulmamıştı. Omuzlarımı sıktıktan sonra dolaplara yöneldi. Belli ki bu kez ona yardım etmemi istemiyordu.

Bir paket makarna çıkardı. Tencereye su doldurdu ve ocağın üzerine koyup suyun biraz ısınmasını bekledi. Karşımdaki tezgaha geçip makarna paketini açtı. Boyu uzun olan spagettilerden eline bir düzine alıp iki böldü. Tezgaha koydu. Ve bir düzine daha. O bunu yaparken bense hayran hayran onu izliyordum. Her hareketi ile gri tişörtünün içinden sırt kasları ortaya çıkıyordu.

"Olivia"diye adımı mırıldandıktan sonra bana döndü. Kalçasını tezgaha yaslayıp ellerini de tezgaha yerleştirdi. "Sana bir şey söylemeyi unuttum"dediğinde büyük bir merakla ona baktım. Derin bir nefes aldı.

"Yarın çocuklar ile NewYork a gideceğiz. Perfect in klip çekimleri için" . Gözlerimi pörtlettim. Hadi ama! Daha yeni kavuşmuştuk. Hemen yarın gidecek miydi yani? Homurdandım rahatsızca.

"Kaç günlüğüne?"diye sordum. Gözlerini kaçırdı. "Bir hafta" ve gözlerimi daha da pörtleterek somurttum. Ayağa kalktım. Ondan gitmemesini falan isteyemezdim. Bu bencillik olurdu. Ona doğru yürüdüm ve karşısında durup ellerini tuttum. "Bende geleyim"dedim yumuşakça. Onsuz bir hafta dayanmam imkansızdı. Hele de henüz ona kavuşabilmişken.

Ve ben ona çok alışmıştım. Yani bir haftadan uzun süredir her daim yanımda olmasına. Onsuz yapabileceğimi sanmıyordum. Özellikle de bu günden sonra. Yani resmi olarak birlikte olmaya başlamış olmamız bri yana Ellen da yaşananların ardından Paparazzilerin sık sım üzerime yürüyeceğinden emindim. O olmadan atlatmam ise zpr olurdu. Nede olsa bu tarz şeylere alışkın değildim.

"Çok isterdim ama olmaz Elle çekimlerin var unuttun mu?"dedi Niall. Gözlerimi devirip sinirle dudağımı dişledim. Ellerini ellerimden kurtarıp suratımı avuçları içerisine aldı. Yanağımı okşamaya da başladığında ona böylesine yakın olmak beni heyecanlandırmıştı.

Ellerinin tenime olan teması...kahretsin yine her yerin sıcak basmasını sağlamıştı. Bunu bu kadar sık söylememin can sıkıcı bir hal aldığını biliyorum ama çok şanslıydım. Ona kız arasından onunla beraber olan ben olduğum için çok şanslıydım.

"Ama her gün FaceTime dan görüşeceğiz tamam mı? Söz veriyorum"dedi benim kalpten gitmek üzere olup olmadığımı hiç umursamadan direkt gözlerimin içine bakarak. Dudaklarımı birbirine bastırdıktan sonra başımı sallayıp onayladım. "Tamam"dediğimde tekrar etti. "Tamam"

Ve beni belim ile boynumdan tutup kendine çekerek, vücutlarımızı birleştirerek sarıldı. Bütün bu ısı içimi doldururken tebessüm etmiştim. Kollarımı ona sardım. Beline. Hiç çekinmeden başımı göğsüne yaslayıp benimkilerin aksine düzenli olan kalp atışlarına kulak verdim. O huzur verici ses ile de iç çektim. Geri çekildi.

"Hazır"dedi neşeyle. Gülümseyip masadaki yerime geçtim. Niall makarnayı tabaklara koyarken üzerine soslar falan döküp bayağı karıştırdı. Agh en son yaptığı krepe bakarsak bu makarnanın tadını pek merak ediyor değildim. Tatlı şapşiğin tekiydi (bunu yazmadan edemedim). Tabağı önüme koydu. Çatalımı spagettiye batırarak bir kısmının sarılması için döndürdüm ve ağzıma götürdüm. Lokmanın tam olarak tadını alabilmemle şok geçirmem bir oldu. Gözlerimi pörtleterek Niall a baktım.

"Ne oldu?"diye sordu. "Sen kimsin ve Niall a ne yaptın? Bu çok güzel olmuş"diye düşüncelerimi kalbinin kırılmamasını umarak itiraf ettim. Maalesef engel olamadığım bir şekilde biraz açık sözlüydüm.

"Aslında yemek yapmakta oldukça yetenekliyimdir"dedi Niall omuz silkerek. Makarmasına döndü. Ona krep yaptığı günü hatırlatacaktım ki kafamda bir ampul yandı. Tanrım! Bu çok tatlıydı! Sırf benimle yemek yapabilmek için beceremiyor rolü yapmıştı. Bunu anlar anlamaz gülümsedim.

Kalkıp ona hiç üşenmeden sarıldım, yanağına sulu socak bir öpücük bıraktım ve geri yerime oturdum. Birkaç dakika sonra hala üzerimde olan şefkatli bakışları çekti dikkatimi. Dudaklarını aralayıp ben makarnama odaklanmış iken konuştu.

"Hep böyle kal olur mu?"dediğinde Niall, başımı kaldırarak ona baktım. "Asla seni değiştirmelerine izin verme. Hep benim bebeğim olarak kal. Hep Olivia'm olarak kal"

Pekala millet biliyorum Passion ve Perfect çok gecikiyor ama ne yapıyım, bi türki ilham gelmiyo :/

Ve yorum yazın lütfen. Düşüncelerinizi bilmeliyim. Şey bu hikayeyi silmeyi falan istemiyorum. Bayağı yazacağım bu yüzden...yorum pls

OLİVİA//horan {tamamlandı}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin