FİNAL

260 30 27
                                    

Mutlaka multi ile okumalısınız. İlerdeki eğik yazılar Niall ın günlüğü :) inanın hiç bitirmek istemiyorum. Hatta bu fikri o kadar çok seciyprum ki farrklı bir Olivia kurgusu daha yazmayı düşünüyoum. (Bu konudaki düşüncelerinizi yazın. Yazmalı mıyım?)

Niall
"Bunu cidden yapacak mısın yani?"diye sordu Harold. Çatık kaşlarımı yumuşattım. Ona az önce dediklerini söylemek istememiştim aslında. Yani ben...kıskanmıştım işte. Gayet de normal olarak onu kıskanmıştım. Ve yarım saat boyunca onları yalnız bıraktığımda açıkça kafayı yemiştim. Mahvolmuştum. Delirmiştim. Odamda etrafı dağıtmıştım. Burnumu çektim.

"Evet."diye yanıtladım Harry nin sorusunu basitçe. Tek kaşını kaldırıp anlamsızca baktı bana. Anlamıyordu. Anlayamazdı da. Ama zorundaydım. Canım ondan çok acıyordu. Yine de zorundaydım. "Neden?"diye sordu tekrar şiddetle.

"Bana güvensen olmaz mı?! O senin olacak işte!"dedim sinirle. Hala onunla konuşuyor olduğum için Harry kendini şanslı saymalıydı. Yani Olivia yı affetmiştim. Nede olsa aynı şeyi bende ona yapmıştım. Üstelik benim yaptığım pislik tam olarak bir aldatma sayılıyordu. Onun ki değil. Yani affetmeme gibi bir lüksüm yoktu. Ama bu işe Harry dahil değildi. Her türlü bana ihanet etmişti.

Dudaklarını birbirime bastırdı. Suçlu olduğunu biliyordu. Bir şeyler söylemeye hazırlanmıştı ki dış kapını kapandığını duyduk. Ve bakıştık.

"Kim gelmiş olabilir?"diye sordu Harry. Omuz silktim. "Çocuklar. Yinede inip kızlara bir göz atayım"dedim için rahat etmeyerek. Olivia çıkıp gitmeye karar vermiş olabilirdi. Bilmediği sokaklarda yalnız dolaşamazdı. Üstelik gecenin bu saatinde. Yani nede olsa çok üzgündü değil mi? Onu fena halde kırmış olmalıydım. Kapıdan çıktım. merdivenlerden aşağı indiğimde ve elinde bıçak tutan Olivia yı gördüğümde gözlerimi pörtlettim. O büyük bıçakla ne yapıyordu?! Bir yerini kesecekti! Ah hiç kendini umursamıyordu ki.

"Olivia ne yapıyorsun?"diye sordum ona sanki hiçbir şey yokmuş gibi. Arkadaşmışız gibi davranıyordum. Çünkü ondan tamamen kopabilecek kadar cesaretli değildim. Ve ya onsuz yaşayabilecek kadar güçlü. O, bunu bilmese de benim herşeyimdi. Tüm varlığım. Aramızda bel metre kadar bile yoktu. Ona doğru bir adım daha attığımda bıçağı bana doğrulttu birden. Ve istemsizce ellerimi kaldırdım.

"Ne yoksa beni mi yaralayacaksın?"diye sordum tekrardan ona. Ama amacım tamamen dalga geçmekti. Gerçekten ne yaptığını anlayamıyordum.

"Seni asla isteyerek incitmem. Bunu biliyorsun"dedi göz yaşalrı içinde. Ne?! Neden ağlıyordu?! Agh bir de soruyor muydum?! Ona aptalca şeyler söylemiştim. Bok gibi davranmıştım. Ve biliyordum. Beni asla isteyerek incitmezdi. Onunla ilgili hiçbir şey beni incitemezdi ki.

"Ben...yalnızca dalga geçiyordum. Şimdi o bıçağı bırakır mısın lütfen"diyerek kibarca rica ettim. Sesimin yumuşak çıkmasına özen göstermiştim. Ve sevgi dolu. Çünkü kalbini kırmak istemiyordum. Olivia bana o buruk bakışını gönderdi. Tanrım. Dünya üzerindeki en güzel gözlere sahipti. Ve ağlarken bile o kadar mükemmel görünüyordu ki.

Onu ağlatan sikik kişinin ben olduğumu hatırladığımda kalbim acımıştı. Hemde çok. Dayanılmaz bir acıydı bu. Dünya üzerindeki en sevdiğin insanın senin yüzünden ağlıyor olduğunu görmek dayanılmaz bir acı oluşturuyordu kalbinizde.

Bakışlarını benden ayırdı. İki eliyle sıkıca tuttuğu bıçağa yönlendirdi. Ve hızla bıçağı çevirip kendi kalp hizasının üzerine koyduğunda...kaşlarımı çattım.

"Ne yapıyorsun?"diye sordu yeniden ona merakla ve telaşla. Ağlaması şiddetliydi. Ama o bariz bir şekilde kendini sıkıyordu ki bu çenesinin titremesinden anlaşılıyordu.

OLİVİA//horan {tamamlandı}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin