Once in A Lifetime ile okuyun gençler ;) multiye koydum :)
Hızla kendimi yatağa bıraktım. Fazlasıyla yorgundum. Geleli fazla olmamıştı. Kızlarla tanışmıştık ve herkes odalarına dağılmıştı. Gemma ve Lottie gerçekten harika insanlardı ve Allison ile dört erkeğin arasında iki kız kalmayacağımız için seviniyorduk.
İyi bir tatil geçireceğimizi düşünüyordum taki takside, Harry, bana muhtemel gelme sebebimizi söyleyene kadar. Korkuyordum. Haklı olma ihtimali çok yüksekti. Takside Demi nin Twitter ını kontrol etmiştim ve lanet olsun ki doğruydu. Ama...belki de Niall gitmek istemezdi. En azından ben öyle umuyordum. Ah gitmesine engel olmalıydım.
Yanıma uzandı. Tıpkı benim gibi gerindi. "Kamyon çarpmış gibiyim"diye mırıldandım zar zor. Ah her uçak yolculuğu sonrasında bu hale geliyordum. Üstelik kulağımda hala kapalıydı. Üzerime yorganı çektim. Artı yirmi derecede üşüyor olmam normal miydi?
"Evet bende"diye mırıldandı Niall benimle aynı yorganın altına girerken. Bana dönük bir şekilde yattı. Zar zor açık tutabildiğim gözlerime baktı. Ve...agh her daim bana böyle sevgi ile bakması için her şeyimi verirdim. Her şeyimi. Onu kaybedersem yaşayamazdım. Onsuz yapamazdım. Ve her geçen günü içimdeki onu kaybetme korkusu artıyordu.
Hızla sarıldım ona. Kokusunu doyasıya içime çektim. Ömrüm boyunca onunla böyle kalabilirdim. Ömrüm boyunca! Şaşkınlığını kısa sürede üzerinden atan Niall ın kolları ı bana dolaması ve bedenimi bedenime bastırmasıyla gözlerimi yumdum. Kalp atışlarına kulak verdim. O an...sanki dünyada yalnızca ikimiz vardık.
Önceden olsa birini bu kadar çok sevebileceğimi düşünmezdim. Yani şimdiye kadar sevdiğim her şeyden çok. O, benim için dünyadaki en değerli şeydi. Kalbinin kırılması benim kalbimin kırılmasıydı. Üzülmesi benim üzülmemdi...
"Bu akşam bir partiye gitmek ister misin?"diye sordu Niall. Dudaklarımı ısırdım. Kahretsin! Yüzümü buruşturdum. "Ah çok yorgunum."diye yakındım ona. Evde beraber tembel bir gece Demi nin partisine tercih etmezdi. Şüpheliydim.
"O halde sen uyu. Bende bi saate kalmaz dönerim"diye bir öneride bulundu. Daha da somurttum. Hayatta yalnız gitmesine izin veremezdim. Ben onu yolda bulmamıştım! Ne olurdu ki evde güzel bir akşam geçirseydik. Sarılarak uymak bile çok keyifli olmaz mıydı? Belli ki Niall için olmazdı.
"Bu kadar çok istiyorsan gidebiliriz Niall. Yalnızca bir süre uyumalıyım". Niall beklediğimin aksine kocaman gülümsedi. "Uyu bebeğim. Zaten birkaç saat var"dedi sevgi dolu sesiyle. Tekrar kavradı beni. Başımı göğsüne yasladım yeniden. Niall saçlarımı yavaş haraketler ile okşarken gözlerimi yumdum. Kendimi onun etrafa yaydığı sonsuz huzuruna teslim ettim. Kendimi tamamiyle ona teslim ettim. Ona ve sevgisine. Bana, daha önce hiç kimsenin vermediği kadar çok verdiği sevgisine.
***
Birkaç saatlik derin uykumdan uyandığımda hava kararmıştı bile. Partiye geç kalmamış olmamızı umuyordum. Gözlerimi kırpıştırdım. Ah günün ortasında uyumaktan nefret ediyordum. Bütün uyku düzenim bozuluyordu. Ama çok halsizdim ve şimdi iyi hissediyordum. Doğruldum. Yataktan kalktım. Ceketimin fermuarını çektim. Odadan yavaş, ağır adımlarla çıktım.
Aşağıdan ses gelmiyordu. Merdivenin başında iken etrafa bakındım. Odaların ne ışıkları yanıyordu ne de herhangi bir ses vardı. Merdivenden aşağı inmeye başladım. Gitmemiş olmalarını umuyordum. Niall Benim bırakıp gitmezdi değil mi? Yoksa gider miydi?
"Kimse var mı?!"diye seslendim boşluğa doğru. Oturma odasında garaja giden koridora ve mutfağın girişine baktım. Niall ın az sonra mutfaktan gelmesini falan umuyordum. Ama onu yerine "ben varım"diyerek gelen Harry arkamdan bana hızla sarıldı. Sıkıca hemde. Ve birden dudaklarını boynumda hissettim. "Harry...Harry dur"dedim ama beni dinlemeyip köprücük kemiğime indi. "Ah sorun ne güzelim. Yalnızız"
"Hayır Harry dur!"ve onu bu kez güçlüce iterek durmasını sağladım. Kahretsin! Dudakları beni resmen alevler içinde yakmıştı. Ama bunun yanlış olduğunu biliyordum. Ve ben bu düşünceye kendimi alıştırmaya çalıştıkça, Harry daha da ileri gidiyordu. Anti olduğun birinin şarkısını sevmen ve şarkını yavaş yavaş seni sarması gibi bir şeydi bu. Sıyırmış olduğu ceketimi ve askılı bluzimin askısını çekiştirip düzelttim. Çatık kaşlarım ile sordum
"Neredeler?". Harry hala bana oldukça yakın duruyordu. Yavaşça parmaklarımı sonra da elimi tuttu. Çok yavaş. Öyle ki amacı arkadaşçaydı bile diyebilirdim. "Partideler Oli". Alt dudağımı ısırdım. Aferin sana Olivia! İyi halt yedin! Harry bana 'demiştim' dermiş gibi ters bir bakış gönderdi.
"Gitmeliyiz"
Sanırım on beş dakikadır yoldaydık. Demi nin evi beklediğimden, tahmin ettiğimden uzaktaydı. Sinirden köpürüyordum. Niall avuçlarımın arasından, parmaklarımın ucundan kayıp gidiyordu. Onu tutamıyordum. Neden partiye gitmişti ki? Ya Harry nin teorisi? Acaba Los Angeles a gelmemizin tek sebebi bu muydu? Niall ın Demi yi görmek istemesi mi? Herşey olabilirdi. Aklımda gelen en kötü ihtimalleri değerlendiriyordum ve bunlar çok mantıklıydı. Önceden de dediğim gibi Demi bir tanrıçaydı. Onunla boy ölçüşemezdim.
"Ne yapmalıyım?"diye sordum arabayı süren Harry e telaşımı gizleyemeyerek. Direksiyonu sıktı. "Pekala eğer sohbet falan ediyorlarsa yanlarına git. Sohbete katıl ve Demi ye Niall ın sana ait olduğunu göster"
Alt dudağımı kemirirken -ki bunu uzun süredir durmadan yapıyordum, başımı aşağı yukarı sallayıp onayladım. Bu kolaydı. Konuşmaya katılacaktım, Niall ile sarmaş dolaş olacakım. Bilirsiniz. Klasik sahiplenme hareketlerini yapacaktım ve bunun olmasını umuyordum.
"Eğer...öpüşüyorlar ise...onu rezil et. Bağır çağır, bilemiyorum yüzüne tükür. çünkü eğer böyle bir şey yapıyorsa hak ediyor demektir"diye ekledi Harry. Gözlerimi pörtlettim. Bunu yapıyor olamazdı değil mi? Benim beş yıldır yakından tanıdığımı düşündüğüm Niall böyle biri değildi ki.
"Sence öpüşüyor olma ihtimalleri nedir?"diye sprdum ona korkuyla ve kendimi tutamayarak. Yavaşça omuz silkerken bir yandan bıkkın bir nefes verdi Harry. Neredeyse benim kadar bıkkın. Neden bana her konuda yardım ediyordu ki? "Yarı yarıya"diye yanıtladığında içimdeki korku daha da büyümüştü.
Müzik sesinin yükseldiği evin önünde durdu Harry. Beklediğimden daha normal bir ev gibi görünüyordu dışarıdan. Dışarıda kapının önündeki iki güvenlik dışında hiç kimse yoktu. Yutkundum. Bunu yapabilirdim. Arabadan Harry ile beraber indim. Harry dışarıda kalmayı seçmişti. Arabasına yaslandı ve gidişimi izledi. Onu arkamda bırakıp güvenliklere doğru yürümeye başladım. Kim olduğumu seçebildiklerinde kapıyı ben henüz ulaşmadan açtılar.
Çekingen adımlarla girdim içeriye. Birkaç ünlü simayı seçebiliyordum. Ama artık hepsi ilgi odağım olmaktan çıkmış gibiydi. Rengarenk yanan ışıklar haricinde etraf lanet olsun ki romantik görünüyordu. Bu hiç iyiye işaret değildi. Gözlerim delicesine Neil i ararken buldukları kişi Allison ve onunla dans eden Liam oldu. Yanlarına yaklaştım.
"Merhaba çocuklar"dedim beni duyabilmeleri için yüksek sesle. Durup bana döndüler. "Hey Oli! Niall gelemeyeceğini söylemişti"dedi Liam meraklı tavrı ile. Maalesef onlarla sohbet edecek zamana sahip değildim. "Evet şey, o nerede?"
"En son üst kata çıkarken görmüştüm"diye yanıtladı Allison. Onlara en ufacık bir şey demeden merdivenlere koştum ve üst kata çıkmaya başladım. Bu sırada aklıma sarhoş olduğum o gün gelmişti. James in ilk Niall olduğunu çözdüğüm ama salak gibi unuttuğum gün. Bir kapının önüne gelince anılarımdan arındım. Onun yerine kapıyı açtım ve gördüğüm manzara karşısında ne yapacağımı bilemedim.
Çıplak Niall ın üzerinde duran ve ona kıyasla neyseki daha az çıplak olan Demi yapmakta olduğu hareketler ile belli ki Niall ın bekaretini almakla meşguldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OLİVİA//horan {tamamlandı}
Fanfiction"Senin için yaşıyorum, sana hasret çekiyorum, Olivia Gözlerindeki ışığı idolleştiriyordum, Olivia Senin için yaşıyorum, sana hasret çekiyorum, Olivia Gitmeme izin verme" OLİVİA SERİSİ #1