JET BLACK HEART ile okuyalım mı?. Bu şarkı ile harika gidiyor. Tekrarlayın. Multiye isterseniz koydum :)
Etrafa bakınıyordum ve hala valiz bekleyen insanları gördüğümde yanıma yalnızca giysi dolu çantamı alıdığım için şükertmiştim. Bir de valiz beklemek ile uğraşamamıştım. Acelem vardı ama bir yandan da...gitmek istemiyordum işte. Hala böylesinin daha iyi olduğunu düşünmüyor değildim. Ayrı kalmak beni şu bir buçuk haftada açıkça süründürmüş olsa da belki de bu sonunda ikimizinde mutlu olmasını sağlayacak şey olabilirdi. Birbirimizden uzak durmak yani. Çünkü birbirimizden uzak durmak birbirimize acı çektirmekten de uzak durmak demekti.
Ama bir yandan da bana yapılan büyük bir işgenceydi bu. Onsuz hayat oldukça anlamsızdı. Bu klişe bir cümle ama doğruydu. O yanımda değil iken canım hiçbir şey yapmak istemiyordu. Fena halde depresyondaydım. Dondurmalar yiyor, romantik komediler, diziler izliyor ve her dakika şarkılarını dinliyordum. Yatmadan önce Niall ın videolarını izliyor ancak öyle uyuyabiliyordum.
Ama bunlar yardımcı olmaya yetmiyordu tabi. Ona çok ihtiyacım vardı. Kokusuna ihtiyacım vardı. Beni kavramasına, kocaman gülümsemesine ve bana beni sevdiğini söylemesine ihtiyacım vardı. Çünkü lanet olsun onu hala seviyordum.
Dışarı çıkabildiğimde duvara yaslanmış, yanında koruması olan ve gizlenmeyi oldukça iyi bir biçimde başarmış Harry i seçebilmem uzun sürmemişti. Sigara içiyordu. Güneş gözlükleri ve ceketinin kapüşonu onu ele vermemeye yetiyordu. Derin ama kahretsin ki kesik bir nefes aldım. Onuher gördüğümde böyle oluyordu işte. Yürüdüm.
"Hey"dediğimde beni fark etti. Yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. İki taşın arasında gözlüğünü çıkarıp bana hızla sarıldı bana. Kolları sıkıca bedenimi kavradığında biraz daha rahatlayıp sakinleştiğimi hissetmiştim. Gözlerimi yumup kendimi tutamayarak kollarımı boynuna doladım. Kokusunu içime çektim. Göz yaşlarımı zorda olsa tutabilmeyi başardım.
"Merhaba kıvırcık"diye mırıldandım sessizce. Hafif kıkırtısını duydum. "Merhaba güzelim"
Kıkırtısı beni mutlu ediyordu. Biraz geri çekilip bana baktı. Tabi bu da yüz hatlarını imceleme fırsatı vermişti bana. Dudakları, hafif çıkmış sakalları ve gözleri...o cidden mükemmeldi. "Hadi biri bizi tanımadan gidelim"dedi ve beraber arabasına yürüdük. Fazla heyecanlıydım. Ne yapmam gerektiğiyle ilgili en ufak bir fikrim yoktu. Hala kararsız olmam da bir başka konuydu.
Ama pes edemezdim. Onsuz yapamıyordum. Arabaya bindiğimizde Harry direkt, tekrardan bana doladı kollarını. Sıkıca sardı. Güzelim bakışları iyi hissetmeme yetiyordu. Özlemimi gidermiştim. En azından ona karşı olan özlemimi.
"Nasılsın? Neler yaptın?"diye sordu Harry. Omuz silktim.
"Hiçbir şey."diye yanıtlayarak kestirip attım. Şey bu doğruydu. Hiçbir şey yapmamıştım. Hiçbir şey. Bütün yaptığım televizyonun karşısında dondurma yiyerek piyasadaki bütün dizileri son bölümlerine kadar izlemek olmuştu. Uzun süre evden çıkmadığım için sosyal medyadan bayağı tepki almıştım ama pek umursamıyordum.
"Parti ile ilgili ne düşünüyorsun?"diye sord tekrar. "Sana bırakıyorum."
Kısa süren sessizliğin ardından Harry nin saçlarıma bir öpücük kondurması ile irkildim. Yol en az yarım saat sürecekti ve o da bunu bilerek zamanını değerlendiriyordu. Kesinlikle şikayetçi değildim. Yani o şekilde değil. Harry benim için öyle biri değildi. Reddedemeyeceğim kadar seksiydi ama öyle biri değildi. Reddetmeyi başarıyordum.
Sadece onu iteklemek istemiyordum çünkü...kabul etmem gerekiyorki o, benim için, hayatımda Niall dan sonraki en önemli kişiydi. Bilemiyorum kalbimde çok hızlı bir yer edinmişti. Nasıl yaptığı konusunda ise en ufak bir fikrim yokt.
Yalnızca sevgisinin karşılığını hak ediyordu ve ben onu kıramayacak kadar çok seviyordum. Kafam karmakarışıktı. Zaten yaptığı tek şey buydu. Kafamı karıştırmak. Artık Niall a odaklanmalıydım. Nede olsa geliş amacım oydu. Zümrüt yeşili gözlerine baktım. Bu çok ilginçti. Yani bizim için uğraşıyor olması...
"O nasıl?"diye sordum
sessizliği bozmak için. Dudaklarını büzdü."Berbat. Depresyondaki ergen kızlar gibi davranıyor"diye açıklamada bulundu Harry. Agh onu bu hale getirmiş olmak beni açıkça öldürüyordu. Demek istediğim onu seviyordum. Lanet olsun ki o aptal, irlandalı nandos (aynı zamanda nandos lokantasında yapılan özel tavuktur) parçasını herşeyden çok seviyordum.
***
Kapının önünde durduğumuzda yol boyunca kendimi ikna edemediğimi, buna hazır olmadığımı anladım. Ellerim titriyordu ve arabadan indiğimizden beri alt dudağımı kemiriyordum. Fazla heyecanlıydım. Sebebini bilmiyordum sadece onu görecek olmak beni sürekli bu hale getiriyordu. Harry titreyen elimi tuttu.
"Sakın ol. Herşey yolunda gidecek"dedi sanki bunu bilebilirmiş gibi. Ama bende öyle umuyordum. Yani ne terslik çıkabilirdi ki? "Biliyorum sadece..."devamını getiremedim. Harry kapıyı açmadan, benim heyecanlı ve tedirgin halimi görünce arkasındaki oturağa oturmaya karar verdi.
"Neyden korkuyorsun?"diye sordu oturağa iyice yayılarak. Yutkundum. Duvara yaslanıp kollarımı göğsümde birleştirdim. "Bilemiyorum. Belki de işlerin yoluna girmesinden korkuyorum. Çünkü bu tekrar aynı şeyleri yaşamamıza sebep olabilir"diye açıklamada bulundum. Bana anlamsızca baktı. Tekrar bir Demi ve Niall olayını daha kaldırabileceğimi sanmıyordum.
"Bunlarla başa çıkabilecek kadar güçlüsün Olivia"dedi Harry. Yere baktım. Bundan ben bile emin değildim ki. Bütün gücümü yitirmiş gibi hissediyordum ben. Kaldıramayacağımdan emindim. "Agh Harry o kadar kolay değil."diye yakındıktan sonra yanına oturdum.
İçeri girmeden içimi birine dökmeli ve rahatlamalıydım. Ve Harry içimdeki herşeyi anlatmak için Ally den sonraki en iyi kişiydi. Sahi o da vardı. Aslında bu kadar stres yapmama gerek yoktu. Nede olsa Liam, Lou ve Ally de yanımda olacaklardı. Agh onları çok özlemiştim. Onlar benim ailemdi. En çok güvendiğim insanlardı. Hepsini ölesiye seviyordum.
"Niall benim herşeyim"diye başladım. "Onunla beraber olmanın tek kötü yanı her zaman onu kaybetme korkusu yaşıyor olmam. Demi ye karşı bu savaşı kaybediyor olmam beni çok üzüyor. Yani Demi yi seviyorum. Ama sevgilimin üzerindeyken değil. Ve Niall...agh onu tamamen kaybetmek delicesine korkutucu"diyerek döktüm içimi. Bir saniye bile bakışlarını benden ayırmayan Harry başını sallayarak onayladı.
"Olivia, sana herşeyin yolunda gideceğine söz veriyprum tamam mı?". Böyle bir sözü nasıl verebilirdi ki? "Eğer denemezsen hiçbir şeyi yoluna koyamazsın ama"
Ve verdiği motivasyon (birde beni çekiştirmesi) ile ayağa kalktım. Harry kapının koluna yönelmişti ki ben nefesimi tutarken kapı içerden açıldı.
Karşımda duran Niall şaşkınlıkla bakıyordu. Aşık olduğum, mükemmel mavi gözleri yalnızca gözlerime kenetliydi. Harry "Niall bu-"deyip beni tanıtacaktı (hatırlacak) ki Niall bundan önce elindeki bardağı düşürdü. Ve bu Harry i durdurdu. Zaten plastik olan bardak kırılmadı. Gözlerinde kaybolurken bir şeyler mırıldandığını duyabilmiştim. Harry beni tanıtmadan adımı söylemişti.
"Olivia"
LÜTFEN OKUYUN
size iyi ve kötü haberlerim var. İyi haber iki diall kurgusu yolda. Kötü haber eğer Olivia ya yorum yapmayı azaltırsanız bölümler geçikecek. Çünkü siz yazmayınca umursamadığınızı düşünmeye başlıyorum ::::::( lütfen yazın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OLİVİA//horan {tamamlandı}
Fanfiction"Senin için yaşıyorum, sana hasret çekiyorum, Olivia Gözlerindeki ışığı idolleştiriyordum, Olivia Senin için yaşıyorum, sana hasret çekiyorum, Olivia Gitmeme izin verme" OLİVİA SERİSİ #1