(3.Sezon) 52-Loving Can Heal

179 35 6
                                    

Ed Sheeran dan Photograph şiddetle tavsiyemdir. Yine medyaya koydum tabi :) Yprum!!!

"Merhaba"diyebildim yalnızca. Ve bunu başarmış olmamın bile büyük bi yetenek olduğunu düşünüyordum. Demek istediğim hala titriyordum. Çünkü delicesine aşık olduğum, uğruna ölebileceğim adam şu an karşımda ölümcül bir hastalığa yakalanmış gibi görünüyordu. Berbattı.

Göz altları çökmüş ve morarmıştı. Bakışları solgundu ama şu an briaz daha açılmış gibiydi. Teni sararmıştı. Yanaklarındaki kırmızılıklar tamamiyle gitmişti. Tanrım. Onu ben mi bu hale getirmiştim? Ne biçim bir insandım ben?! Niall şaşkın tavrını korumaya devam ederken yerdeki bardağı aldı. Kimsenin diyecek bir şeyi yok gibiydi.

"İçeri gelin"dedi Niall boğazını temizledikten hemen sonra. Çekingen adımlarla eve girdim. Ve montumu çıkarırken Harry nin girmeye yeltenmediğini fark edip sorarmışçasına baktım ona.
"Çocuklarla buluşmam lazım. Hem yalnız konuşmanız daha iyi olur"dediğinde onu boğasım geldiğini itiraf etmem gerek. Pisliğin tekiydi! Neden beni onunla yalnız bırakıyordu?! Buna hazır olmadığımı biliyordu oysa. Onunla yalnız konuşup herşeyle yüzleşmeye hazır değildim.

"Hoşçakalın". Tabi o kapıyı kaparken yaptığım tek şey gülümseyip salak gibi elsallamaktı. Kapı kapandığında ise...korkudan tir tir titriyordum. Sebebini de bilmiyordum ya. Bir araya gelme fikri de beni korkutuyordu gelmeme fikri de. Her durumda fazlasıyla gergindim. Ona döndüm. Hala ayaktaydıve her an yıkılacakmış gibi görünüyordu.

"Nasılsın?"diye sordu sessizliğe bir son vermek için. Bir yandan da yürüyüp koltuğa oturdu. Yanına otururken omuz silkerek cevapladım.

"Bilmiyorum". Biliyorum salakça bir cevaptı ama cidden bilmiyordum. Korkumu ve stresimi saymazsak şu an nasıl hissettiğimi bilmiyordum. İçimdeki hisler oldukça karmaşıktı.

Yani onu gördüğüm için mıtluydum. Ama onubu şekilde gördüğüm için de çok üzgündüm. Mavi gözleri beni bir yandan rahatlatırken bir yandan da olumsuz bir biçimde heyecanlandırıyordu. Ayrıca neler hatırlayıp hatırlamadığını bilmiyordum. Uğraşsamda kestiremediğim için daha bir tedirgindim. Kısacası dediğim gibi; karmaşıktı.

"Ya sen?"diye sordum ona. Gözleri gözlerimle kavuştu. Ve o an nasıl heyecanlandığımı anlatmam için kelimeler yetmezdi. Tonuna aşıktım. Ne olursa olsun bana sevgi dolu bir şekilde bakmasına aşıktım. Lanet olsun! Onunla ilgili her siktiğim şeye aşıktım ben! Etrafı o bana bakmaya devam ettikçe sıcak basmaya başlamıştı.

"Bilmediğim bir sebepten ötürü sana fena halde sarılmak istiyorum"dedi yumuşak sesiyle. Dudaklarından dökülen, sarf ettiği bütün kelimeler her yanımı sarmış bir melodi gibi gelmişti bana. Ona hiç bu denli aşık olmamıştım. Daha öncehiç bu denli tutkulu bir şekilde onu öpme isteği oluşmamıştı içimde.

Ne yapmam gerektiği konusunda en ufacık bir fikrim yoktu. Ama ben yine mantığıma ters yatan kalbimi dinlemeye karar verdim. Mantığım bana beni aldattığı için fazla sıcak davranmamam gerektiğini söylüyordu. Ama kalbim öylesine hipnotize olmuştu ki ona karşı koyamayacak kadar güçsüzdüm. Bu yüzden tek kelime etmeden zaten çok yakınımda olan Niall a sarıldım.

Buna nasıl cesaret edebilmiştim, bende şaşırmıştım doğrusu. Beline sarılı olan iki kolum onu biraz daha sıktı ve bedenlerimizin birazcık daha sıkı temas etmesi kalp atışlarını rahatlıkla duyabilmeme olanak sağladı. Sonunda Niall bir elini boynuma dolayıp diğer kolunu da belime doladığında, kendimi hiç olmadığım kadar mutlu hissetmiştim. Kokusunu içime çekebilmiştim ve bana verdiği sevgiyi hissedebilmiştim.

Cennet gibiydi.

Asla geri çekilmek istemiyordum. Onunla sonsuza kadar böyle kalabilirdim. Ama Niall geri çekildi. Nedenini sorgulamamıştım. Zaten şu otuz saniye bana yetmişti bile. Teninin bana temas ettiği her noktamı yakıp kavurmaya yetmişti. Uçuyormuşum gibi hissettirmeye yetmişti.

Geri çekildiğimizde gözlerine bakamadım. Boğazımı temizledim ve direkt yere koyduğum çantama uzandım. İçinden günlüğümü çıkardım. Evet bir yıldır günlük tutuyordum. Ve günlüğün birazda olsun ona yardımcı olabileceğini düşünmüştüm. Ona uzattım.

"Bu benim günlüğüm. İşaretli yerlerin arasını okumanın yararı olabileceğini düşünerek getirdim"diye açıklamada bulundum. Niall elimden günlüğümü aldı ve kapağını inceledi. İşaretli kısımların arası yalnızca seks yapmayı düşündüğümüz kısma kadardı. Çocukların bizi bölüşü ypktu. Onlar ilerdeki sayfalarda yer alıyordu. Geri kalanını ona okutamazdım çünkü Harry ile aramda olanları bilmesi yalnızca herşeyi daha da kötüleştirirdi.

"Okumamı istediğine emin misin? Yani nede olsa bu senin kişisel alanın"dedi Niall. Ona baktım. Omuz silktim. "Dediğim gibi işaretli yerlerin aralarını okuman sorun değil"

Dudaklarını birbirine bastırdı ve başını sallayarak onayladı.

"Hakkımda ne hatırlıyorsun?"diye sordum ona. Bakışlarını utanarak kaçırdı bu kez. Ellerini ovuşturdu. Dudaklarını yalayıp ıslattı. Kahretsin! Dudakları o kadar mükemmel görünüyordu ki öpmemek için kendimi zor tutuyordum diyebilirim.

"Hatırladığım şeyelrin sana ait olduğunu bilmiyordum aslında. Bi kısmını çocuklar anlatınca, bir kısmını seni görünce, bir kısmını da sana sarılınca anladım."

Duraksadı.

"Kokunu hatırlıyorum. Başta her gün yanındaki yastıktan gelen buram buram bir vanilya kokusuydu. Az önce bir anlam kazandı"diye açıklamada bulundu. Bu çok kafa karıştırıcıydı. Sanki bana aşıkmış gibi konuşuyordu. Beni hatırlıyormuş gibi ama bunun pek bi mümkünatı yoktu.

"Sanırım gülüşünü hatırlıyorum. Evet. Çpk güzel güldüğünü hatırlıyorum"dediğinde elimde olmadam kızarmıştım. Yanaklarımı ateş basmaya başlamıştı.

"Bakışlarını hatırlıyorum. Bana olan sevgi dolu bakışlarını.". Bu kez gülümsedim. Ve onda benim gibi gülümsüyordu. Beni görmek onu memnun etmiş gibiydi. Ama benim kadar mutlu olamazdı. Öne eğildi.

"Olivia, beni neden affettin?"diye sorduğunda böyle bir soru beklemediğimden gözlerimi pörtletip kaşlarımı kaldırdım. Buna pek affetmek denemezdi. Yani uzun süre düşünmüştüm ve ilginç kararlara varmıştım. İşin aslı bende onu aldatmıştım. Üstelik en yakın dostuyla. Yani ona küsmek gibi bir lüksüm yoktu.

"Yani onca şeye ramen neden?"diye sordu tekrardan. Alt dudağımı hafifçe ısırdım. Hayır. Bunu ona söyleyemezdim. Özellikle de bu sıralar. Yani zaten perişan haldeydi. Bir de onu Harry ile aldattışımı öğrenirse işler daha kötüye giderdi.

"Çünkü seni seviyorum Niall"diye yanıtladım.

Sonrasında ise büyük bir umutla bana karşılık vermesini istemiştim. Ama vermemişti. Tek kelime etmemişti.

Neden?

"Yorgun olmalısın. Yatmak istersen odan hazır"dedi bir süre sonra. Derin bir nefes vererek başımı salladım. Fazlasıyla yprgundum. On saatlik bir uçak yolculuğu çekmiştim nede olsa. Onunla beraber ayağa kalktım. Yukarı çıktık ve Niall önceki sefer beraber kaldığımız odanın kapısını açıp içeri girdi. Daha doğrusu kapının kulpundan tutan bir şekilde kapıda durdu. İçeri ilk giren ben oldum.

Yatağa bakıp beraber yattığımız birkaç saati düşünürken ellerimi ovuşturdum. Ve iç çektikten sonra cesaretimi toplamaya çalıştım. Her ne kadar ona kızgınve kırgın olsamda bunun uzun sürmeyeceğini biliyordum. Ve onu delicesine sevdiğime göre aklımdaki soruyu sormaya karar verdim.

"Niall. Şey...umm..benimle yatar mısın?"

Gençler teknik bir sorun yaşıyoruz şu aralar. Bölümler biraz gecikebilir ama en fazla üç-dört gün. Yorum!!!!

OLİVİA//horan {tamamlandı}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin