Bence Once İn a Lifetime ile okumalısınız. Multide var 👆🏻👆🏻👆🏻 başlık taylor swift şarkısı gibi oldu akshja
En son hatırladığım şey Harry nin yere yığılmış bedenimi kaldırdığıydı. Kendimi tutamamıştım. Niall beni sevmediğini söyledikten sonra bacaklarım tutmaz hale gelmişti. Heryer bulanıklaşmıştı. Hafifleştiğimi hissetmiştim.
Bilincim yerine geldiğinde ise kolundaki o acıyı tanımıştım. Damarımda bir iğne vardı. Zor da olsa gözlerimi açmayı başardım. Fazlasıyla yorgun ve bitkin hissediyordum. Gözlerimi açabildiğimde -tabi dezenfeksiyon kokusununda yardımıyla- hastanede olduğumu anlayabilmiştim. Derin bir soluk aldım. Başımı yana çevirdiğimde Allison bana bakıyordu. Sarı saçalrını topuz yapmıştı. Bitkin görünüyordu. Ama uyandığımı gördüğünde gülümsemişti.
"İyi misin?"diye sordu bana. Allison her daim yanımda olduğu için çok mutluydum. Tümüyle kurumuş olan boğazımı temizledim. "Evet iyiyim. Ne oldu?"diye sordum ona. Omuz silkerken ayağa kalktı. Yanıma oturdu.
"Doktor fazla kendini sıktığın ve paniklediğin için bayıldığını söyledi. Herhangi bir şeyin yok. Ama her ihtimale karşı serum taktılar"diye açıklamada bulundu. Başımı aşağı yukarı salladım. Ah beni sevmediğini söylemişti. Açıkça sevmediğini söylemişti.
"Harry seni buraya getirdikten sonra bizi de aradı"diye ekledi. Herkesin peşimden benimle uğraşmak için gelmemiş olmasını umuyordum. Yani tatildelerdi. Hepsinin biraz gevşemeye ihtiyacı vardı. Benim peşimde koşuşturmaya değil. Lüzumsuz işlerimle uğraşmaya değil.
"Herkes burada mı yoksa?"dye sordum. Başını iki yana salladı Ally. "Louis, Freddie ve Danielle ile"
Dudaklarımı birbirine bastırdım. Beni gerçekten sevmiyor muydu? Ne olursa olsun bu soruyu hala soruyordum ve sormaya da devam edecektim. Gerçekten sevmiyor muydu? Çünkü beş yıldır tanıdığım Niall, böyle biri değildi. Davrandığı kişi gibi değilde, o her kimse artık. Pisliğin teki gibi davranıyordu. Tabi bu onu sevmeme engel olmuyordu.
İçimdeki her dediği boku yaptığım o ses bu kez pes etmemem gerektiğini söylüyordu. Ama ne gücüm kalmıştı ne de sabrım. Ayrıca eğer cidden dediği gibi beni zerre sevmiyorsa, çabalamanın bir mantığı yoktu ki.
"Dinle, Harry bize neler olduğunu anlattı Olivia. Şey iki gün önce Liam bana bunu vermişti"diyerek çantasından bir zarf çıkarttı. "Ona da sen gelmeden önce Niall vermiş. İçinde neler yazdığını bilmiyorum ama Liam az önce bana sana bunu okutmam gerektiğini söyledi"diye ekledi. Merakla bana uzattığı zarfa baktım. Sonrada alıp açtım büyük bir hevesle. İçindeki kağıdı çıkardım. Okumaya başladım
-Nasıl başlamam gerektiğini bilmiyorum. Bu yüzden klasik takılmaya karar verdim. Merhaba Olivia...
......
Nasıl yapacağımı bilmiyprum. Ama eğer pislikçe şeyler yaparsam bil ki senin için. Ve sen bana geçmişimi hatırlatıpta, seninle olmadığım için geri gittiğin zaman, bu mektubu okumanı sağlayacağım bebeğim.
Umarım beni affedersin. Ve anlarsın.-
Göz yaşlarımı sildim. Tanrım. Bunlar çok güzeldiği. Dediği şeyler çok güzeldi. Her biri, kalbimdeki her bir kırık parçayı tekrar birleştirmişti. Demek herşeyi benim için yapıyordu. Beni tekrar kırmamak için. Ah aptalın tekiydi. Onsuz yaşayamayacağımı neden anlamıyordu. Herşeyim haline gelip sonra aramıza mesafe falan koyamazdı. Beni kırmamak için başkalarıyla olamazdı. Dostlarıyla kavga edemezdi.
Beni kırması umurumda değildi. Elimi tutarsa, beni cehenneme bile sürükleyebilirdi. Hiç umurumda olmazdı. İstediğim tek şey oydu çünkü. Hayatımı oluşturan başlıca şey oydu. Burnumu çektim.
"Ne yazıyor?"diye sordu Allison. "Gitmeliyiz"dedim yalnızca
Ben toparlandıktan ve iğnem çıkarıldıktan sonra odadan çıktık. Telefonuyla oynayan ve aynı adna müzik dinleyen Liam beni fark etmedi ama Harry hemen ayağa kalktı. Bana sarıldı.
"İyisin değil mi?"dedi sanki başıma çok önemli bir şey gelmiş gibi. "Evet. Evet iyiyim merak etme". Geri çekildiğinde bana kollarını açmış olan Liam a da sarıldım. Beraber hastane çıkışına doğru yürüdük. Ve camlardan flaşlarını patlatmaya başladı gazeteciler. Buna alışmış sayılırdım. Ama hala popomu kaldırıyordu. Dışarı çıktığımızda soru yağmurları başladı. Ama annem bana hiçbirine cevap vermemi önermişti. Dinlemiyordum. Sordukları soruları dinlemiyordum. Tabi Niall ın adını duyduğumda iş değişmişti.
"Niall nerede?"
"Hollywood Bulvarı nın karşısındaki Nandos da Demi Lovato ile görüntülenmiş"
Nandos. Tabi ya. Neden aklıma gelmemişti ki. Harry beni koruyormuş gibi kavramıştı. Tabi korumaları da öyle. Ve arabaya bindik. Şoför neree gideceğimizi sordu. Harry "eve"derken
"Hollywood Bulvarına"diye atıldım. Harry Kaşlarını çatıp bana baktı. "Ben onunla konuşurken Liam arabada size herşeyi anlatır tamam mı?"
Yanında bulunan Demi Lovato umurumda bile değildi. Ve ya gazeteciler. Ya da diğer herkes. O mektuptan sonra hiçbir şey yapmadan geri Londra ya dönmemi bekleyemezdi benden. Biliyorum o mektupu daha geç okumam gerekiyordu ama Liam doğru anın bu olduğunu düşünerek Allison aracılığıyla bana ulaştırmıştı. Ve haklıydı da. Bu doğru andı.
İç çekti Harry. Liam ile gülümsedi. Bunu yapabilirdim.
***
Arabadan indim. Derin bir nefes aldım. Gerilmiştim. Saatimi kontrol ettim. Hava kararmak üzereydi. Nandos un camlarına gazeteciler yapışmıştı ve içerideki masalardan birinde yemek yiyen Niall ve Demi bunu önemsemiyorlardı.
Beni reddedemeyeceği bir konuşma yapmalıydım onunla. Ne diyeceğimi düşünürken reddedemeyeceği bir şey bulmuştum. Gazetecilerin arasından sıyrılmaya çalışırken beni tanıdılar.
"Olivia! Olivia, Demi ve Niall ın arasında bir şey mi var?". Aldırış etmedim. Az sonra görecekleri nede olsa.
"Neden burdasın?"diye sordu bir başkası. Duraksadım. Cevap vermeye karr verdim. Medya umurumda değildi. Gazetelerde ve ya magazin haberlerinde çıkacak olmam umurumda değildi. Hiçbirini umursamıyordum. Umursadığım tek şey Niall dı. Ve aramızdaki şey. Ona duyduğum aşk. Göğsümü gerdim.
"Niall a birşey vermeyi unutmuştum"diye yanıtladıktan sonra içeri girdim. Etraftaki üç-dört kişi çoktan onları rahat bırakmıştı. Belli ki saatler öncesinden onlara gerekli bütün ilgiyi göstermişlerdi. Hesabı alan garson yanlarından uzaklaştığında ikiside ayağa kalktılar.
"Hey!"dedim yüksek sesle. Niall arkasını dönüp bana baktı. Şaşkın bir ifade takındı. Kaşlarını anlam veremez bir şekilde çattı. Bir şey demek için ağzını açmıştı ki sert ve hızlı adımlarla ona yürüdüm. Yakasını tutup dudaklarımızı birleştirdiğimde ise, dudaklarım kavrulmaya başlamıştı.
Aldığım tat ile, kalp atışlarım tamamen kontrolden çıktı. Ritmi hızlandı. Niall dudaklarını biraz araladığında soluklarımız birbirine karıştı. Dudağımın biraz daha içeri kaymasına izin verdi. Ellerini belime dolayıp birden beni geriye yatırdı. Karşılık vermeye başladı. Tanrım! Karşılık veriyordu! Alt dudağımı emerken dillerimizi birbirine sürttü. Beni düşürmeyeceğinden emin olsamda yakasından sıkıca tutuyordum. Bir eli beni sağlamca tutarken diğer eli belimde gezindi. O an, sanki evrende yalnızca ikimiz vardık.
Beni kaldırdıktan sonra da geri çekildi. Ama hala yakındı. Hala burunlarımız hafifçe birine değiyordu. Derin ve zorlu çıkan soluklarımız hala çarpışıyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OLİVİA//horan {tamamlandı}
Fanfiction"Senin için yaşıyorum, sana hasret çekiyorum, Olivia Gözlerindeki ışığı idolleştiriyordum, Olivia Senin için yaşıyorum, sana hasret çekiyorum, Olivia Gitmeme izin verme" OLİVİA SERİSİ #1