(2.Sezon) 36-BEİNG DRUNK

236 40 11
                                    

"Kahretsin"diye mırıldandım kendi kendime. Hatırlamıştım. Lanet olsun herşeyi hatırlamıştım. Aklımdaki bütün o bulanık anılar yenilenmiş, tazelenmiş ve kendini göstermişti sonunda. O geceyi hatırlıyordum.

Flashback

"Hey"dedi tanıdık olan ses. Başımı kaldırıp dibimdeki gölgeyi sağlayan kişiye baktım. İçtiğim on yedinci kadehten dolayı biraz bulanık görüyordum. Şey aklımda pek yerinde sayılmazdı. Ama her trülü omuzlarına uzanan kıvırcık saçlarının yardımı ile, Harry olduğunu anlayabilmiştim.

"Burada ne yapıyorsun?"diye sordu Harry. Omuz silktim. "Boktan hayatımın tadını çıkarıyorum. Otursana"diye yanımdaki tabureye vurdum. Harry derin bir nefes aldıktan sonra yanıma oturdu. Vay canına. İçinde bulunduğum durum cidden ilginçti. Niall Horan dan ayrılan dünya üzerindeki ilk kız ben olmalıydım. Pişman mıydım? Evet. Hemde ölesiye.

Demek istediğim onun bana sevgiyle bakan mavi gözleri olmadan, huzur veren kokusu ve tekrar tekrar aşık eden öpücükleri olmadan hayatım bana o kadar anlamsız geliyordu ki. Bardağımdaki son yudumu içtiğimde Harry nin beni süzdüğünü fark ettim. O da mı buraya geliyordu?

"Ne kadar içtin sen?"diye sordu bana. Dudak büktüm. "Hiçbir fikrim yok"

"On iki kadeh"diye yanıtladı barmen. Ne diye konuşuyordu ki? Şimdi Harry den azar işitecektim. Sanki yaşadığım psikoloji bana yetmiyormuş gibi. "On iki kadeh mi?! Agh Olivia hemen benimle geliyorsun"dedi ve birden bileğimden sıkıca tutup beni çekiştirmeye başladı. Kaşlarımı çatarak bileğimi ondan kurtarmaya çalıştım. Ama fazlasıyla güçlüydü. Yani Harry göründüğünden daha kuvvetliydi. Bilirsiniz. Çekici vücudu bir yana diğer taraftan kesici bakışları bile beni dediğini yapmaya itiyordu resmen. Bu yüzden -ve bileğimden oluşturduğu ağrıya daha fazla dayanamayaraktan, ayağa kalktım. "Tamam tamam"diye geçiştirdim onu.

Peşinden gitmeye başladım. Harry burayı biliyor gibiydi. Bir kere bile şaşırmadan dönemeçlerden sapıyordu. Sonunda, kapılarla dolu bir koridora girdik. Ve müziğin sesinin azalmasıyla başımdaki uzun süredir barınan ağrı da hafiflemişti. Elindeki anahtar ile odalardan birinin kapısını açtı Harry. Ne biçim bir bardıbura böyle?! İnsanların bu tarz yerlere parası nasıl yetiyordu?

İçeri girdiğimizde Harry ardımızdan kapıdı kapayı. Bir kanepe ve birde tekli koltuk vardı odada. Oldukça küçük, bulantıcı bir yerdi. Yeşil kanepenin üzerine konçulandım. Lanet olsun odanın içi tamamen sigara kokuyordu. Koku ile yüzümü buruşturdum. Harry bana doğru yürüyüp yanıma otururken konuştu.

"Niall ile aranızda olanların intikamını almak için içemezsin Olivia. Sadece kendine zarar veriyorsun"

Arkama yaslandım. Başımı geriye atıp kollarımı göğsümde doladım. Ve gözlerimi kapadım. "Ne fark eder ki? Sanki ne halde olduğumu umursayanlar var"dedim bıkkın ses tonumla. Harry nin hareket ettiğini duydum ama ne tür bir pozisyonda olduğunu bilmiyordum. Tabi bunun bir diğer sebebi de hala zil zurna sarhoş olmamdı.

"Ben umursuyorum Oli."dedi Harold. Görüp görmeyeceğini bilmediğim halde gülümsedim hafifçe. "Teşekkür ederim Harry."

Sarhoş olduğum dereceye bakılırsa oldukça mantıklı konuşuyordum. Ve bu az sonra mantıksız sözcük kusmuklarının geleceği gerçeğini bana hatırlatmıştı.

"Burası sandığın kadar güvrnli bir yer değil Olivia. Ayrıca ne kadar çok-"

"Bla bla bla"diye kestim onu. Bunu yaparken yüzümü değişik şekillere sokmuştum. Öyleki neyin kafasını yaşadığımı ben bile bilmiyordum. Fena haldeyim. Az önce tek boynuzlu konuşan bir goril gördüğüme yemin edebilirdim. Yan döndüm. Halen gözlerim kapalıydı. "Hadi beni öp"deyi verdim birden.

OLİVİA//horan {tamamlandı}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin