➡️3⬅️

1.2K 73 20
                                    

Şuan otelimin yakınlarında ki bir kafede oturmuş,kahvaltımı yapıyordum. Akşam çok yorgun olduğum için düşündüğüm gibi dışarıya çıkamamıştım. Yine de vakit kaybetmeyip,kahvaltımı yaptıktan sonra turuma başlayacaktım. Dinlenmek için geldiğimin farkındaydım ama aynı zamanda ilhamda arıyordum ve daha önce gezmek için gelmediğim bir şehri keşfetmekten,hiç görmediğim hayatlara tanık olmaktan daha güzel bir ilham kaynağı olamazdı. Aşk hariç. Ama şuan hayatımda aşka dair en ufak bir şey dahi olmadığı için diğer seçeneklerimi değerlendirmek zorundaydım. Aşk arayarak bulabileceğim bir şey değildi zaten. İlhamım aşktan yanaysa,bu tatili daha da uzatmam gerekecekti.

*

Kahvaltımı yaptıktan sonra programıma uyarak Balboa Park'a ve San Diego Hayvanat Bahçesine gitmiştim. Üzerimde tatlı bir yorgunluk olsa da kendimi çocuk gibi hissediyordum. Şimdiye kadar gördüğüm her iki yerden de büyülenmiştim. Hayvanlara zaten düşkün bir insan olarak ikisi arasında tercih yapmam gerekirse, şuan için favorim hayvanat bahçesiydi. Ama bunun çok yakın bir zamanda değişeceğine emindim. Çünkü şuan Old Town'a gidiyordum. 

*

Şuan Old Town'daydım. Çocuk gibi etrafta zıplayıp,gördüğüm her şeyi almak istiyordum. Gerçekten söylendiği ve tahmin ettiğim gibi çok güzel hediyelik eşyalar vardı. Her arkadaşım için beğeneceklerine emin olduğum birkaç şey aldım. Kendim içinde birkaç şey aldım. Eğer tatilim uzarsa evden kıyafet almama gerek kalmayacak kadar birkaç şey. Fazla sayılmaz. 

Her ne kadar yoğun bir alışveriş yapmış olsam da elimde sadece beş poşet vardı. Eşyaların küçüklüğü işime gelmişti. Elimde on-on beş tane poşet ile müzeye girmek istemezdim. 

*

Müzeden şimdi çıkmıştım. Yaklaşık olarak 2 saat içeride kaldım sanırım. Gerçekten görülmeye değer,anlatılanın daha da üstünde beğeniyi hak edecek bir müzeydi. İçeride ki eşyalar,yanlarında hikayelerini anlatan tüm o yazılar, tüylerim ürpermişti. 

Tarihe her zaman ilgi duymuştum. Hangi ülkenin veya ırkın olduğu benim için önemli değildi. Şuanda var olan her ülkenin bir geçmişi,ataları,mucizeleri,kahramanlık hikayeleri vardı ve bunları öğrenmek beni büyülüyordu. Orada ki eşyalar ya da herhangi bir ülkede ki müzenin içindekiler fark etmez hepsi tarihi eserdi. Bir tarihleri olan,birilerinin dokunduğu,kullandığı, belki de birilerinin hayatını kurtarmış şuan için tarihi o zamanlar için belki hayati önemi olan eserler. Böyle düşündükçe tarihin belli veya belirsiz dönemlerinde kaybolmuş gibi hissediyordum. Bizim dönemimizden geriye ne kalacağını merak ediyordum. İleride birileri benim şuan dokunduğum bir şey için, şimdi hissettiğim gibi hissedip hissetmeyeceğini gerçekten merak ediyordum. Bizi merak edip etmeyeceklerini. Ben onların hayatını gerçekten merak ediyordum. 

Kafamda oluşan birkaç şey ile gördüğüm ilk kafeye daldım. En ücra köşede ki masaya oturup,elimdeki poşetleri yanıma koydum ve çantamdan küçük not defterimi çıkardım. Bir kaç küçük not alabilirdim. 

You held your head a hero on a history book page
Kafanızı tarih kitabının sayfalarındaki bir kahraman gibi dik tuttuğunuz
It was the end of a decade
On yıllık bir sürecin sonuydu
But the start of an age
Ama yeni bir çağ başlıyordu  

Kafamı yukarıya kaldırdığımda başımda ki garson kızın bana özür dileyerek bakan bakışlarını ve aynı zamanda gülümseyen yüzünü gördüm. Bende ona gülümsedim. Geldiğini fark etmemiştim.

''Kusura bakmayın lütfen.Bir isteğiniz var mı diye soracaktım'' dedi yine gülümseyerek. Kısa bir süre düşündüm. Açıkçası bir şey yemek veya içmek için gelmemiştim. Sonunda gözlerimi ona çevirip''Kahve lütfen'' diyebildim. Kafasını olumlu anlamda sallayıp yanımdan uzaklaşmak için döndü. Bende önüme dönüyordum ki,tekrar bana doğru dönünce bende ona baktım.

''Gerçekten sizi rahatsız etmek istemiyorum Bayan Swift ama sizin inanılmaz bir söz yazarı olduğunuzu düşünüyorum ve burdasınız!'' 

Son cümlesinde içinde ki mutluluğu gizleyememişti. İnsanların yazdığım şeyleri beğenmesini çok seviyordum. İşim hakkında en sevdiğim şey buydu. Hissettiklerimi yazıyordum ve bir yerlerde birileri de benim gibi hissediyordu. 

''Çok teşekkür ederim tatlım. Böyle düşünmene gerçekten çok sevindim''

''Böyle düşünmeyen insan aptaldır.'' Kısa bir süre durakladıktan sonra gözlerini yumup,konuşmaya devam etti. ''Gerçekten kusura bakmayın aslında normalde kötü kelimelere kullanan biri değilimdir. Sadece...'' Derin bir nefes aldı ve yüzünü gerçekten 5 yaşında bir çocuğun yüzü gibi yumuşattı. Gerçekten çok sevimli bir kızdı. ''Sizinle bir fotoğraf çekilebilir miyim?'' 

''Tabi ki'' diyerek ona sarılmak adına ayağa kalktım. İkimizde uzunduk. Ona sarılmak içimden gelmişti. Gerçekten sevimliydi. Kucaklaşmamız bittikten sonra önlüğünün cebinden telefonunu çıkardı ve fotoğrafımızı çekti.

 ''Bu arada ben Zendaya'' 

''Tanıştığımıza memnun oldum Zendaya''

''Bir de beni düşünün'' dedikten sonra yanımdan gülümseyerek ayrıldı. Ağzı kulaklarındaydı. İnsanların benimle tanıştıklarında mutlu olmalarını seviyordum. Çok seviyordum. Mesela ben bu anı büyük ihtimalle tatilim boyunca unutmayacaktım. Kendimi değerli hissetmemi sağlıyorlardı. 

Tekrar yerime oturdum ve aklıma gelen birkaç şeyi daha not almaya başladım. 

And bring on all the pretenders
Ve tahtımıza göz dikenler umrumuzda değil
One day we will be remembered
Bir gün hatırlanacağız
  

Bunları nerede veya nasıl kullanabilirdim bilmiyorum ama hoşuma gitmişti. Birçok notla dolu olan defterimin sayfalarını karıştırırken bu sefer Zendaya değil,başka birinin kahvemi masaya koyduğunu fark ettim. Zendaya olsaydı benimle konuşurdu diye düşünüyordum. Konuşkan bir kız olduğu belliydi. Kendimi,bana kahvemi kim getirdiyse onun suratına bile bakmadığım için kaba ve utanmış hissettim.

Birkaç şeyi daha not aldıktan sonra defterimi kapattım ve çantama geri koydum. Poşetlerimi de alıp, kasaya ilerlerdim.  Kasada Zendaya vardı. 

''Merhaba. Gidiyor musunuz?''

''Evet, poşetlerimi otelime bırakacağım''

''Ah,evet. Buraya gelen hiçkimse buradan eli boş dönmez''

''Çok güzel bir yerde yaşıyorsun''

''Teşekkürler. Size bir şey sorabilir miyim?''

''Tabi''

''Bugün hemen buranın iki dükkan yanında başka bir kafe var. Bizden tek farkı orada canlı müzik var ve bu gece benim bir arkadaşım sahne alacak. Arkadaşımın sesinin çok güzel olduğunu düşünüyorum. Herkes öyle düşünüyor. O hariç. Siz bu konuda profesyonelsiniz. Ona siz fikrinizi söyleseniz? Zaten küçük bir ortam. Yani eğer sizin bir planınız yoksa veya yorgun değilseniz benimle birlikte gelir misiniz?''

Kısa bir süre aklımda tarttım ama yapacak daha iyi bir şeyim hatta yapacak hiçbir şeyim olmadığı için kabul ettim. Kahvemin parasını ödedikten sonra Zendaya'nın kafedeki işlerini tamamlamasını bekledim. Daha sonra da beraber o küçük kafeye gittik. 

Not: Zendaya burada ünlü değil.

Bölümdeki sözler Taylor Swift-Long Live şarkısından

Ayrıca bugün okullar açıldı. Umarım hepiniz için güzel ve çabuk geçen bir dönem olur :))



Sesinde Kayboldum | TaylenaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin