Zendaya ile birlikte kafeye geldiğimizde sadece üç masa doluydu. Şuan ise, en az yirmi kişi ayakta durmak zorunda kalmıştı. Hiçkimse de halinden şikayetçi görünmüyordu. Bende değildim. Sahneyi net görebileceğimiz bir yere oturmuştuk. Tanınan biri olduğum için değil, dediğim gibi erken gelenlerde olduğumuz için burayı kapmıştık. Kendimi ''ünlü söz yazarı'' gibi değil de ''yirmili yaşlarında genç bir kız'' gibi hissediyordum. Uzun zaman sonra böyle hissetmek iyi gelmişti.
''Benim arkadaşım, yani Selena bir kişi ve bir grubun ardından çıkacak. Son sahne alacak kişi o. Umarım o zamana kadar sıkılmazsın''
''Hayır tabi ki de. Otele gitseydim boş boş oturacaktım. Beni davet ettiğin için gerçekten mutluyum. Eğlenceli bir ortama benziyor ve arkadaşının sesini duymak için sabırsızlanıyorum'' Dedim ve Zendaya'nın yüzünde ki gergin ifade kafede gördüğüm heyecanlı ve şirin haline geri döndü.
Bir süre daha konuşmaya devam ettik. Bu sırada bir grup çıktı. İkimizin de tarzına pek uymadığı için sohbetimize devam ettik. Gerçekten eğlenceli ve samimi bir kızdı. Burada kaldığım süre boyunca onunla ve arkadaşı Selena ile -umarım o da Zendaya gibi sevecen biridir- vakit geçirebilirdim.
*
''Şimdi Selena'nın sırası''
Zendaya heyecanla sahneye dönünce ben de sandalyemi iyice o tarafa döndürdüm. Grup tarzımıza pek uymasa da ondan sonra çıkan çocuk gerçekten iyiydi. Duygusal bir şarkı söylemişti ve sesi çok hoştu. Güzel bir eğitimle iyi yerlerde olabilirdi.
Beynim otomatik olarak işime dönüyordu. Kafamı iki yana sallayıp, düşüncelerimden kurtuldum. Eğer o sektörde olmak istiyorsa,kendisi karar verebilirdi. Ben şuan tatil için buradaydım.
Sahnede ki ışıkları kapattılar. Zaten etrafta loş bir hava vardı şimdi ise karanlık olmuştu. Kısa bir süre sonra müzik çalmaya başladı. Aynı anda ışıklar yandı ve sahnede çok güzel bir kız belirdi.
Nobody sees, nobody knows,
Kimse görmüyor, kimse bilmiyor,
We are a secret can't be exposed.
Ortaya çıkarılamayan bir sırız.
That's how it is, that's how it goes,
Bu nasıl olduğu, nasıl gittiği
Far from the others, close to each other.
Diğelerine uzak, birbirimize yakınSesini duyduğumda kalbimin hızının neden arttığını ya da yüzünü gördüğümde neden sesli bir şekilde yutkunduğumu bende bilmiyordum. Sadece,sesi çok güzeldi. Tüm gün oturup dinleyebileceğiniz güzellikte. Hiçbir şeyi düşünmemenizi sağlayacak kadar duru, sizi en sinirli olduğunuz anda bile bir kedi yavrusuna dönüştürebilecek kadar huzurlu. Kafenin o loş havası kaybolmuş ve her taraf bembeyaz olmuşta, sadece o melek sesli kız varmış gibiydi. Bende o ışıkta kaybolmuştum. Her taraf parlak ve göz alıcıyken,o saklanabileceğim tek gölge gibi, büyülenmişçesine sesini dinliyordum. Sadece ben değil herkes susmuştu.
In the daylight, in the daylight,
Gün ışığında, gün ışığında,
When the sun is shining,
Güneş parlarkenŞarkıyı söylemeye devam ederken bizim olduğumuz masaya doğru baktı. Bana değil Zendaya'ya bakıyordu tabi ki. Göz ucuyla Zendaya'nın ona öpücük gönderdiğini gördüm. Sonra bana döndü gözleri.
On the late night, on the late night,
Gece geç saatte, gece geç saatte,
When the moon is blinding.
Ay kör ederkenKısa bir süre o bana, bende ona baktım. Tıpkı gözlerime bakarken söylediği gibi gece geç bir saatte, bir kafede, güneş gibi bir kızın sesi tarafından büyülenmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sesinde Kayboldum | Taylena
FanfictionSesini duyduğumda tekrar yazmaya karar verdim. Benim sözlerimi senin sesinden duymak için hayatımın sonuna kadar yazabilirdim.