Salı sabahı dinlenmek için iznim(!) vardı. Lindsey -sonunda- kıyafeti seçtikten sonra bana yarın için iyice dinlenmemi,yorgun görünmememi söylemişti. Bende bunu itirazsız kabul ederek 12.00'a kadar uyumuştum. İhtiyacım da vardı.
Tören akşam saat 20.00'da başlayacaktı. Ben ilk önce Ed ile buluşacaktım ve oradan beraber törene gidecektik. Yani ben saat 18.00'da her anlamda hazır olmalıydım. Saç,makyaj,kıyafet,aksesuarlar... Düşündüğüm zaman bile kendimi yorulmuş hissediyordum. Saat şuan 13.00 olduğuna göre yaklaşık 5 saatim vardı. Bu süre benim için yeterli olsada Lindsey için ''kesinlikle'' yeterli değildi. Bunu, hem onu tanıdığım için, hem de uyandığımda telefonumda ki 12 mesaja güvenerek söylüyorum. Onu iyice telaşlandırmadan üstüme sade bir şeyler giyip,evimden çıktım.
*
Lindsey'in mağazasına geldiğimde, içeride bir çok müşteri vardı. Lindsey gerçekten yaptığı işte iyi,yaratıcı ve zeki bir kadındı. Etrafa çok fazla göz gezdirmeden,onun çalışma odasına gitmek için merdivenlere yöneldim. Yukarıda aşağıdakine göre daha az insan vardı. Haliyle.
Yanında,Lindsey'in en sevdiği renk olan bordodan yapılmış,üstünde büyük harflerle ''Lindsey Reech'' yazan küçük tabelanın bulunduğu kapıyı çaldım. İçeriden ''Girin'' sesi geldiğinde hemen içeri girdim ve olabildiğince tatlı gözükmeye çalıştım.
İçeriye girdiğimde Lindsey,neredeyse 30 çift ayakkabının önünde duruyordu. Yanında ki mankenin üzerinde benim elbisem vardı. Ayrıca dün kararlaştıramadığımız takılar, çoktan elbiseyi giyen mankenin üzerinde yerini almıştı. Tek sorun ayakkabılar gibi duruyordu. Bir de saç. Sonuçta mankenin saçları yoktu. Ayrıca olsa bile mankenin saçlarını yapması çok saçma olurdu.
Kimin geldiğini görmek için arkasını döndüğünde,gözünde ki gözlükleri düzeltti ve masasına geçerken söylenmeye başladı.
''Sonunda Taylor. Tam olarak 12 mesaj bıraktım. Dinlenmeni söylediğimi biliyorum ama sana kış uykusuna yat diyen olmadı'' Kolunda ki saate baktıktan sonra,gözlüklerinin arkasında ki yeşil gözleri büyüdü ve 'bunu beklemiyordum' dercesine bana baktı ve devam etti. ''Saat 14.00 mı yoksa benim saatim mi ileri? Lütfen bana saatimin ileri olduğunu söyle''
''Saatin çok güzel çalışıyor Li'' dedim ve en sevimli gülümsememi takındım.
''Seni hazırlamam için sadece 4 saatim mi var yani?Tanrım,asla yetişemeyeceğiz''
''Sakin ol. Ben sana güveniyorum. Yaparsın sen. Geçen seneki defileyi hatırlasana, 10 mankenden 3'ü hastalanmıştı ve sadece 2 saatte tüm sorunları hallettin. Harikasın sen. Hadi''
''Bana gaz vermeyi bırak sarışın'' Yüzünde ki kendini beğenmiş gülümsemeyi görünce,yumuşadığını anladım. Lindsey sinirliyken -ki sinirlendiği zamanlar çok sınırlı. Hatta sadece işi hakkında ki şeylere tam anlamıyla takıktır- çekilmez biri oluyordu. Yüzünde ki gülümsemeye her ne kadar güvensemde sadece 10 saniye sonra kayboldu.
''Biz hala konuşuyor muyuz? Hemen elbiseyi alıp giyiyorsun. Daha sonra şurada ki ayakkabıları da giy. Ben Caleb'i çağırıp geliyorum. Geldiğimde hazır ol''Cümlesi bittiği gibi odadan dışarı çıktı ve bende mankenin üstünde ki elbiseyi çıkarmaya koyuldum. Bahsettiği kişi, Caleb profesyonel makyöz ve saç tasarımcısıydı.
Elbiseyi çıkardıktan sonra - bu biraz zor olmuştu çünkü manken bir insan boylarında ve elbiseye veya herhangi bir şeye zarar verirsem Lindsey beni öldürür- köşede ki ayakkabıları aldım ve kapının çaprazında ki kabin tarzı yere girdim.
*
Elbisemi ve ayakkabılarımı giydikten sonra çıktım ve ayna da kendime bakmaya başladım. Saçlarım düzenli değildi ve makyaj ya da aksesuarım yoktu ama buradan bakınca güzel görünüyordum. Tam o anda kapı açıldı. Caleb ve Lindsey içeriye girdiler. Arkalarından da Aleen. Aleen'ı görünce mümkün olduğunca hızlı bir şekilde -hala herhangi bir şeye zarar vermekten korkuyorum- yanına gittim ve sarıldım. Ayrıldığımızda herkes beni süzüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sesinde Kayboldum | Taylena
FanfictionSesini duyduğumda tekrar yazmaya karar verdim. Benim sözlerimi senin sesinden duymak için hayatımın sonuna kadar yazabilirdim.