Harika başlayıp, tahmin edemeyeceğim kadar kötü biten gecenin ardından otelime gelmiştim. Onların birlikte dans etmesi, gecenin en kötü yanı değildi. En kötüsü, birbirlerinin gözlerinin içine bakıp, yaklaşmalarıydı. Devamına bakmadım ama tahmin etmesi zor değil. Zaten o anı gördükten sonra Debby ve Zendaya'ya midemin bulandığını ve gitmemin iyi olacağını söyledim. Midem bulanmıştı gerçekten ama onların söylemek istediğim şekilde anlamadıklarını biliyordum.
Otel odama geldiğimde ışıkları açmadan, karanlıkta yatağımın üstüne oturdum. Beni camdan görebilen biri varsa, deli olduğumu düşünebilirdi. Çünkü gerçekten hiçbir şey yapmadan sadece oturdum. Ne ağladım, ne bir şeyler yazdım. Sadece oturdum.
Bir süre sonra yine ışıkları açmadan üstümü değiştirdim ve duygularımı kapatmışım gibi yatağıma girdim ve uyudum.
*
Sabah kurduğum alarm ile kalktım. 08.30'a. Odama kahvaltılık bir şeyler istedikten sonra yanıma getirdiğim eşyalarımdan en salaş olanları üstüme geçirdim. Kahvaltı geldiğinde çoğunluğu yiyemedim. Zaten açta hissetmiyordum kendimi.
Çantamı omzuma astım ve telefonumu elime aldım. Normalde elde telefon taşımayı seven biri değildim ama bugün kendimi yorgun ve mutsuz hissettiğim için elime aldığım telefonumu çantama koymak zor geldi. Calvin'e, geldiği zaman beni aramasını söylemiştim ve henüz aramamıştı ama biraz şehirde başı boş gezmek istiyordum.
Şehirde dolaşmaya başladıktan bir süre sonra başımı kaldırdığımda, Selena ile deli gibi eğlendiğimiz ve şekilden şekle girdiğimiz dükkanın önüne geldiğimi fark ettim. Onları dans ederken gördüğüm zamandan sonra ilk defa kalbimde bir burkulma hissettim. Bana ait olmayan ve muhtemelen hiç olmayacak birini seviyordum. Başkasıyla birlikteyken gözlerinin içi gülen ve beni sadece arkadaşı olarak gören birini.
'Belki arkadaşı bile değilimdir' diye düşündüm kısacık bir an. Sonra bunu düşüncelerimden uzaklaştırdım. Belki sadece arkadaşıydım ama arkadaşıydım.
Dükkanın hemen yanında duran banka oturdum. Kapı açık olduğu için içeride ki insanların seslerini duyabiliyordum. 'Acaba o gün bizim kahkahalarımızı duyan da olmuş mudur?' dedim içimden. İkimizin gülüşlerini hatırlayınca, bugün ilk defa gülümsedim. Sonra telefonum çaldı.
''Merhaba Taylor. Ben geldim. İstersen ben senin olduğun yere gelebilirim. Buraya gelmene gerek yok''
'Konuştuğu zaman ne kadar uzun cümleler kuruyor' diye düşünmeden edemedim. Bugün sürekli bir şeyler hakkında düşünüyordum.
''Pekala. Sen bilirsin''
''Tamam, neredesin?''
Etrafıma göz gezdirdim. Bir şekilde onun bu dükkanın etrafında bulunmasını istemedim. David denen çocuğunda buraya hiç gelmemiş olmasını umdum. Hatta Zendaya'nın da. Burası bizimdi. Benim için.
''Calvin, ben senin yanına gelsem daha iyi olur. Sen hava alanında bekle. Geliyorum''
Cümlemi bitirdiğim gibi telefonu kapattım. Kabalıktı belki. Muhtemelen öyleydi ama konuşmak istemiyordum. Hareket etmeye ihtiyacım varmış gibi hissettim. Herhangi bir yerde onu beklersem, düşünmeye devam edecektim.
*
Hava alanına giremeden Calvin ile karşılaştık. Bana gülümsedi,bende ona gülümsedim ve el sıkıştık. Gerçekten resmi bir karşılaşmaydı ve o an yorucu iş hayatımın içine tekrar girdiğimi hissettim.
''Merhaba''
''Merhaba. Hoşgeldin''
''Teşekkürler. Daha hiçbir yerini görmedim ama sevimli bir şehre benziyor''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sesinde Kayboldum | Taylena
FanfictionSesini duyduğumda tekrar yazmaya karar verdim. Benim sözlerimi senin sesinden duymak için hayatımın sonuna kadar yazabilirdim.