Umut

87 10 7
                                    

Odamda oturub Rüzgarın bugüne olan programına bakıyordum. Evet tam-tamına bir haftadır Rüzgarla çalışıyordum. Ve anladığınız üzere artık işe geç kalma gibi bir lüksüm yokdu. Bu hatayı geçtiyimiz hafta bir kere daha yapmışdım. Ve ağır sonucuna katlanmışdım.

Maalesef bu huyumdan vazgeçemediyim için geç kalmışdım. Tabi Rüzgar bey durur mu? Beni tüm çalışanların yanında azarlamışdı. Çalışanlar dediyim bizim kat yani. Evet resmen rezil olmuşdum her kese. Aslında onlar benim arkadaşlarımdı. Daha önce hiç biriyle çalışmamışdım belki ama hepsini tanıyordum. Sorun da buydu zaten. Herhal de şuan hepsi beni beceriksiz biri olarak görüyordur. Rüzgar bunu bir haftada başarmışdı.

Ve Rüzgar sayesinde hayatımda en çok sevdiyim beş aktiviteden birini pardon ikisini yapamaz olmuşdum. İlk olarak sabah uykumdu. Ben sabah beş dakika daha diyenlerdendim. Şimdi değil beş dakika yarım saat erken uyanıyordum.

Bir diyeri öylen yemeyi oluyordu. Şöyle ki Rüzgar bey o kadar çalıştırıyordu ki öylen yemeyine çıkacak vakit bulamıyordum. Ne kadar gereksiz işler varsa hepsini yapmışdım. Yani bana resmen işgence yapıyordu. Bu konu da ciddiyim gerçekden. Tamam hakediyordum yaptıklarını ama bu kadarını da değil.

Ama seviyordum işte. Ben bu adamı seviyordum. Belki eskiden anlamamış ola bilirim. Zaten hep ikilemdeydim ben. İkilem diyince akla ilk gelen isim kesinlikle Derin olur. Yani ben.

Ben düşünceler içerisindeyken kapım öyle şiddetli açılmışdı ki  yerimden fırlamışdım. Odama böyle giren tabi ki Rüzgardı.

"Odama."

Aynen bu sözü diyib çıkmışdı. Tabi ki günaydın falan dememişdi. Öküz ya cidden öküz. Ama çok yakışıklıydı ya. Yani hep böyleydi o. Eskiden de.

Daha fazla bekletmeden kahvesini de alıb odasına gitdim. Kapıyı çaldıkdan sonra da odasına girmişdim. Her zaman ki rutin işleri yapmışdım.

"Bu kadar toplantıyı aynı güne salmak zorunda mıydın?"

"Yani öyle oldu."

"Nasıl?"

"Ee öyle denk geldi işte."

"Bir daha öyle denk gelmesin."

"Peki."

"Çıkabilirsin."

"Ne?"

"Çıkabilirsin."

Şu an gerçekden şaşkındım. Ne yani şimdi bana bir yığın iş vermiyecek mi?

"Başka bir şey yok mu yani?"

"Başka bir şey?"

"Yani bana ilgilenmem gereken dosyalar vermiyecek misiniz?"

"Çık Derin." Dedi. Derin bir nefes soluyarak.

Kapıyı çarpıp çıkmışdım. Şu an beni geri çağırıb bunu için azarlaya bilirdi. Ama umrumda değildi. Artık sinirlerime hakim olamıyordum. Daha bir haftada bu kadar delirtiyorsa sonra nasıl olucak. Bunu onunla konuşmalıydım.

Bugün işim daha az olduğu için öyle yemeyine çıka bilirdim. Lakin yine de başka yerde değil şirketin yemekhanesinde yiyecekdim.

Ben öyle yemeyinin hayallerini kurarken Rüzgar beni odasına çağırmışdı. Azarlama saatim mi gelmişdi acaba? Acele etmeden odasına gitdim. Ve tam beş dakikadır dikiliyorum burda. Geldiyimde bekle demişdi ve hâlâ bekliyordum.  Az sonra nihayet kafasını kaldırıb bana bakmışdı.

"Çıkıyoruz." Dedi.

"Nereye?"

"Toplantıya."

Mucizevi AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin