Gitme

60 8 10
                                    

Madem ki istiyorsun, öyleyse durma git.

Beni düşünme rahat ol yalnız kala bilirim.

Sen de bilirsin hiç bir acı sonsuzadek sürmez.

Hatda her an yeniden seve bilirim.

Olmazdı ben de biliyorum, haklısın hadi git.

Korkma seninle gerçekden dost ola bilirim.

Aslında ben de uzun zamandan beridir sana ayrılmak istediyimi söylemedim hadi git

Git...git...git...me dur ne olursun, gitme kal yalan söyledim, dogru değil ayrılığa daha hiç hazır değilim.

Aramızda yaşanacak yarım kalan bir şeyler var. Gitme dur daha şimdiden deliler gibi özledim...

Kulağımda kulaklık Sezen Aksunun efsane şarkılarından olan "Gitme"yi dinleyerek şirkete gidiyordum. Bu şarkıyı çok severek dinliyordum. Sanki benim hatda bizim için yazılmış gibiydi. Gitme diye bilirdim değil mi? Sadece bu kelimeyi bekliyordu benden. Hatda kendisi söylemişdi gitme dersen gitmem diye.

Şimde eskiye dönsem gitme diyermiydim diyerdim. Aslında demişdim de. Sadece biraz geç kalmışdım. Dakikalar sadece bir kaç dakika geç kalmışdım. Ve o günden sonra dakikaların insan hayatında ki rolunu daha iyi anlamışdım.

Bizim kata çıkdığımda Nurla selamlaşıb odama gitmişdim. Sandalyeye oturdukdan sonra kafamı arkaya atıb, gözlerimi kapadım. Yorgundum gerçekden yorgundum. Hem de fazlasıyla. Bu olanlar bana fazla geliyordu. Yıpratıyordu beni. Düşünmemek unutmak istiyordum. Zaten az sonra da kapım açıldığından düşüncelerimi bir kenara itmişdim.

Gözlerim kapalı konuşmaya başladım. Gelen Nurdan başkası olamazdı. Rüzgarın geldiyini haber vermek için her sabah bu saatde burda olurdu.

"Beyefendi mi geldi Nur?"

"Evet."

Bu evren kesinlikle bana takmış durumda. Bir kız aşık olduğu adamın yanında daha ne kadar rezil ola bilirdi? Hemen gözlerimi açıb ayağa kalkmışdım.

"Ve o beyefendi bugüne olan proqramını öyrenmek istiyor Derin hanım. Tabi müsaitseniz."

Cümlesini söyleyib çıkmışdı. Artık ne haldeysem adama cevab bile verememişdim. Ya ben gerçi niye cevab vermemişdim ki? Of Derin salaksın sen. Zaman kayb etmemek için hemen proqramını da alıb odasına gitdim. Proqramını okudukdan sonra yavru kedi bakışları atarak konuşmaya başladım.

"Rüzgar bey  ben size beyefendi derken öyle kötü anlamda dememişdim."

"Hmm..."

"Yani beyefendi zaten kötü bir şey değil. Zaten siz bilirsiniz hani beyefendiler hanımefendiler falan varya öyle yani."

"Şu an saçmalıyorsun Derin."

"Eee hayır sadece kendimi ifade etmek istemişdim."

"Etdin şimdi de çıka bilirsin."

"Peki."

Artık buna kırılmıyordum. Alışmışdım galiba. Aslında şu aralar aklımda farklı şeyler de vardı. Deyiyordum ki kendi-kendime acaba vaz mı geçmeliyim? Yani hayat Rüzgarı ikinci kere karşıma çıkarmakla bak artık siz asla beraber olamazsınız unut onu mu demek istiyor? Bunu mu anlamalıyım? Ya da ne kayb etdiyine bak mı demek istiyor? Ne anlayacağımı bilemiyordum. Ve bu bilinmezlik beni daha çok yoruyordu.

Öylene kadar deli gibi çalışmışdım. Kendimi bayağı kaptırmışdım işe. Saate bakdığımda öylen olduğunu görmüşdüm. Bir saat de olsa  burdan gitmeye ihtiyacım vardı. Yemeye yalnız gitme kararı aldım. Çünki kafamı toplamalıydım. Çantamı toplayarak çıkmaya hazırlaşıyordum. Telefonum çalınca hazırlanmayı ertelemişdim.

Mucizevi AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin