Yeni bir haftaya başlamışdık. Haftalar hatda aylar geçmesine rağmen Rüzgarın bana olan davranışlarında ufak bir deyişiklik dahi yokdu. Hatda aksine sanki daha bir soğuklaşmış, zaten soğuk bakan gözleri daha bir soğuk bakmaya başlamışdı. Anlam veremediyim bir öfke vardı gözlerinde. Bana bir kaç kere bağırmışdı hatda. Korkumdan bunun nedenini de soramamışdım.
Gözlerimi ağır-ağır açarak kalkmaya çalışdım. Tam yanı başımda olan telefonumdan saate bakdım. Ve o anda gözlerimi şok olmuşcasına açdım. Çünki saat tam sekizdi. Ve benim sadece yirmi dakikam vardı. Düşünmek için bile zamanım yokken ne yapacağımı düşünüyordum. Ve tam da o anda kahramanım aklıma geldi ve onu aradım.
Tam kapanacakken açmışdı telefonu. "Cihan hemen bize geliyorsun ve beni işe bırakıyorsun. Hiç vakit kayb etmeden. Ve itiraz cümlesi kesinlikle duymak istemiyorum. Çünki geçikiyorum. Hadi çabuk gel."
Cevab vermesini beklemeden telefonu kapatmışdım. Yani ayıp etmişdim ama geçikiyordum yapa bileceğim bir şey yokdu. Rüzgarın bana tekrardan bağırmasına ya da pis Nazlının yanına göndermisini istemiyordum.
Aceleyle hazırlanmaya başlamışdım. Zaten ufak bir makyaj, doğal halli şaçlar, kot pantolon, bir de gömlekle hazırdım. Telefonum çalınca çantamı da alarak evden çıkmışdım. Kahvaltı bile etmemişdim.
Arabaya bindiğimde Cihana sarılarak "Lütfen çabuk gidelim." Dedim.
"Emriniz olur." Dedi yüzünde oluşan gülümsemeyle.
Gerçekden de arabayı çok hızlı kullanıyordu. Fazla hızlı. Bir ara korkmadım da değil. Ama başka çarem de yokdu. Hayır anlamadığım bu saate kadar nasıl uyumuşum?
Şirketin önüne geldiyimde Cihana sarılarak teşekkür edecekdim ama o benimle geleceyini söyledi. Birlikde asansöre bindik. Asansörü sevmiyordum ama yanımda Cihan olduğu için sakince bindim. Tam kapı kapanacakken bir kişi daha bindi. Ve bu kişi maalesef Rüzgardı.
"Günaydın." Dedi Cihan gülen yüzüyle.
"Günaydın." Soğuk ve suratsız bir ifadeyle cevab verdi Rüzgar.
Ben sessiz kalmayı tercih etmişdim. Hatda bakışlarımı yere dikmişdim. Lakin ikisinin de bakışlarını üzerimde hiss ediyordum. Hem de biraz önce ki ifadeleriyle. Cihanın neden güldüyünü anlaya biliyordum da, Rüzgarın soğuk bakışlarıyla ilgili aynı şeyi söyleyemem. Ve bu gergin hava bir kaç saniye sonra bitmişdi. Ben Cihanla odama geçerken Rüzgar da "Hemen programımı istiyorum." Deyib odasına gitmişdi.
Ben Rüzgarın programına bakarken, Cihan da benim masama oturub sırıtıyordu. Buna gıcık olan ben kötü bakışlarımı Cihana çevirdim.
"Bu kadar gülünecek ne var acaba Cihan?"
"Kızım kör müsün adam seni bayağı kıskanıyor. E bu da bana keyif veriyor haliyle."
"Saçmalama ya. Rüzgar beni niye kıskansın ki?" Dedim yüzümü asarak.
"E yani yanında bu kadar yakışıklı adam var. Kıskanmaması anormal olurdu."
Bu söyledikleriyle ben de gülümsemişdim. İşte Cihan böyleydi. Biz buna kızlar arasına Cihan mücizesi deyiyoruz.
"Ha bu arada sevgili patronunla bana da bir görüşme ayarlasana."
"Neden?"
"Seni çok sevdiyimi söyliyeceğim. Seni daha çok kıskansın diye." Dedi daha da gülerek.
"Cihan..."
"Tamam sakin. Kızım neden olucak iş için tabi ki."
"Ha tamam. Hadi ben gitdim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mucizevi Aşk
Roman d'amourHayat da zaten bir mucizeden ibaret diyil midir? Bir de bu mucizeye aşk dahil olursa... Aşksa başlı-başına bir mucizeyse eyer, işte o zaman mucizevi aşk olur...