Aynada ki yansımama bakdım. Dün gece uyuyamanın verdiği bitkinlik vardı üzerimde. Kafamda ki sorular yüzünden dün gece hiç uyuyamamışdım. Göz altlarım morarmışdı. Bir yanım bunun bir yalan olduğunu söylese de bir yanım bunun doğru olduğunu söylüyordu.
Rüzgara inanıyordum, güveniyordum. O bana hiç yalan söylemezdi ki. Bu yüzden de ikilemde kalmışdım. Ne yapacağımla ilgili en ufak fikrim bile yokdu. Kalbim ona inanırken aklım bunu red ediyordu.
Ne yapmalıydım? Kalbimin sesini dinleyib ona koşulsuz güvenmeli miydim yoksa aklımı mı dinlemeliydim. Kalbimle beynim resmen savaşda gibiydi. İşte mutluluğum bu kadardı. Daha dün o kadar mutluyken bugün bu kadar mutsuzdum.
Kafamda sadece bir cümle tekrarlanıyordu. "Seninle bir konuyla ilgi konuşmam gerek." İşte bu cümleydi kafamı karışdıran beni mutsuzluğa sürükleyen. Ne yapacağımı bilemez bir haldeydim. Bana mesaj gelen numarayı kaç kere aradığımı ben bile bilmiyordum. Ama tabi ki önceleri açılmamış şimdiyse numara kullanılmamaktaydı.
Bir yandan işe gitmemek hatda evden dışarı bile çıkmamak gelse de içimden, bir yandan da Rüzgarın karşısına dikilib bunun ne demek olduğunu sormak istiyordum. Yine ikilemdeydim işte. Ben böyle çaresiz ne yapacağımı düşünürken odamın kapısı açıldı. Gelen annemdi. Tabi kadın bu saate kadar neden kalkmadığımı merak etmiş olmalıydı.
"Derin e sen hâlâ hazır değilsin. Hasta mısın?" Dedi endişeli bir ifadeyle.
"Yok anne iyiyim. Hazırlanırım şimdi." Deyib kalkmışdım yatağımdan. Annemi üzmeye hakkım yokdu. Kendi acıma kimseleri ortak edemezdim.
"Derin iyi görünmüyorsun kızım. İstersen bugün gitme izin al. Ha ne dersin?" Diye bir umutla sordu.
Annemin yanına kadar gelib, ona sarılarak yanağına bir öpücük kondurmuşdum. Böylece iyi olduğumu anlatmak istiyordum. Ama nafileydi. Çünki o annemdi. Anlardı benim her halimden. Yine de iyi olduğumu sözcüklere dökdüm.
"İyiyim anne'ciğim. Sadece biraz uykusuzum." Dedim yarı yalan yarı doğru bir şekilde. Uykusuzdum evet ama iyi değildim. Hem de hiç iyi değildim.
Annem inanmasa da inanmış gibi yaparak odamdan çıkdı. Üstüme gelmek istemediyi belliydi. Yoksa didiklerdi şimdiye kadar. Hatda Rüzgarı bile arardı. Gerçi Rüzgar demişken, saat kaç olmuş Rüzgardan hâlâ bir mesaj ya da bir arama yokdu. Normal sevgililer gibi bir günaydın mesajı bekliyordum yalan söyliyemem. Ama hâlâ yokdu ve bu bana pek normalmiş gibi gelmiyordu.
Banyoda ki rutin işleri hall etdikden sonra odama geçib hazırlanmaya koyuldum. Mavi elbisemi giymiş saçlarımı da salık bırakmışdım. Yüzüme de yok denilecek kadar hafif bir makyaj yapmışdım. Ne de olsa göz altlarımı kapatmam lazımdı. Her kesin ne oldu sorusunu yanıtlıyacak kadar kendimi güçlü hiss etmiyordum.
Annemin hazırladığı müthiş kahvaltı sofrasına oturmayı gerçekden çok isterdim. Ama canım hiç bir şey yemek istemiyordu. Annem de bu halimi anlamış olucak ki fazla israr etmedi. Mavi stilettolarımı da giyib evden çıkmışdım. Şirkete önüne geldiyimde olduğum yerden koca şirkete bakdım. Aklımdan kaç kere dönmek geçse de güçlü olmalı ve Rüzgarla konuşmalıydım.
Ona nasıl "Senin bir çocuğun olduğu doğru mu?"diye sorucakdım bilmiyorum. Ama sormam lazımdı. Ömrüm boyunca bu kuşkuyla yaşayamazdım. Zor da olsa soracakdım.
Bizim kata çıkdığımda Nurdan Rüzgarın hâlâ gelmemiş olduğunu öyrendim. Doğrusu merak etmişdim. Ne beni ne de şirketi arayıb haber vermişdi. Aklımda ki kuşkular gitdikce güçleniyordu. Bir yandan da önemli bir işi vardır diye kendime söyleniyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mucizevi Aşk
RomanceHayat da zaten bir mucizeden ibaret diyil midir? Bir de bu mucizeye aşk dahil olursa... Aşksa başlı-başına bir mucizeyse eyer, işte o zaman mucizevi aşk olur...