Kızlarla kafede yemek yiyorduk. Bugün pazardı. Ve biz kendimize izin vermişdik. Kızlarla uzun zamandır görüşmediyimden onları özlemişdim. Bugün nerdeyse tüm günümü kızlara adamışdım. Önce mağazaları dolaşmışdık. Daha sonrada bu kafeye gelmişdik. Söhbet eşliyinde yemek yiyorduk.
Ve konu dönüb-dolaşıb Rüzgara gelmişdi. Kızların hepsi sırayla Rüzgarı soruyordu. Onlar zaten Rüzgarı hep seviyorlardı. Universitede sürekli beraber takıldığımızdan Rüzgar da bana ulaşmak için kızlarla arkadaş olmuşdu. Kızlar sürekli Rüzgara bir şans vermeyimi söylüyorlardı eskiden. O yüzden şimdi Rüzgarın bana olan tavrında beni değil onu destekliyorlardı. Yok efendim o haklıymış, yok benim için her şey yapmışmış, yok ben kendi şansımı kendim kayb etmişim gibi bir sürü sözler sarf etmişlerdi.
Haklılardı sözlerinde biliyordum. Ama ben yeterince acı çekmişdim. Şimdi onun beni görmezden gelmesi canımı daha çok yakıyordu. Onu seviyordum ona aşıkdım ben. Onu sevdiyimi onun gitdiyi gün anlamışdım. Evet aptalcaydı. Yalnız yapa bileceğim bir şey yokdu ki. Bazen geç anlardı insan bazı şeyleri. Ben ona gitme diyememişdim. Oysa o bana gitme dersen gitmem demişdi.
Şimdi belki göz yaşlarım anlamsız. Belki geç her şey için. Belki onunla hiç bir zaman biz olamıcağız. Hep o ve ben olucağız. Lakin ben hep onu seveceğim. Çünki insan hayatında bir kere aşık olur.
Düşüncelerimden Sinemin bardakdaki suyu yüzüme fırlatmasıyla ayrıldım. Neyse ki su azdı.
"Kızım nereye daldın böyle?"
"Sinem sen deli misin?"
"Ben değilim ama sen deli olma yolunda adaysın."
Yüzümü silerek Sinemin cümlesini cevabladım.
"Sağol ya."
"Sinem haklı Derin. Bu kadar düşünme." Dedi Eda.
"Düşünmek zorundayım kızlar."
"Ya Rüzgar seni seviyor sen de Rüzgarı. Dana nesini düşünüyorsun?" Dedi Zeyneb.
"Eskidendi o."
"Rüzgardan bahs ediyoruz Derin."
Böylece bu konulardan konuşuyorduk. Ta ki benim telefonum çalana kadar. Telefona bakdığımda bir kaç duyguyu bir anda yaşadım. Mutluluğu, heyecanı ve en önemlisi aşkı. Evet tahmin etdiyiniz gibi arayan Rüzgardı. Aceleyle telefonu açdım.
"Nerdesin?"
Bu adam benimle dalga mı geçiyordu? Bu kadar kaba olmaya ne gerek vardı? Sabır dileyerek cevabladım.
"Efendim Rüzgar bey iyiyim sağolun. Siz nasılsınız?"
"Nasılsın diye sorduğumu hatırlamıyorum. Neyse bu konuyu uzatmıyorum Derin. Nerdesin?"
Şu an durduğum yerde çocuk gibi tepinmek istiyordum. Sinem haklı kesinlikle deliriyordum.
"Arkadaşlarımlayım Rüzgar bey. Bir sorun mu var?"
"Kiminle olduğunu sormadım Derin nerdesin diye sordum. Senin algılama problemin de mi var?"
Allahım bana resmen gerizekalı demişdi. Buna daha ne kadar dayanacağımı bilmiyorum. Daha ne kadar rezil olucakdım acaba. En azından birinin yanında rezil etmemişdi. Bu da bir şeydi değil mi?
"Kafedeyim."
"Bin tane kafe var İzmirde Derin hangi kafe?"
"Sardunya kafe de. Bir sorun mu var Rüzgar bey neden soruyorsunuz?"
"Tamam. Seni almaya geliyorum."
"Neden?"
Yok artık. Telefonu yüzüme kapatdı ya. Evet aynen yüzüme kapatdı. İnsan bir açıklama yapar ya. Kalkdığım masaya geri döndüm. Çantamı topladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mucizevi Aşk
RomanceHayat da zaten bir mucizeden ibaret diyil midir? Bir de bu mucizeye aşk dahil olursa... Aşksa başlı-başına bir mucizeyse eyer, işte o zaman mucizevi aşk olur...