Eve geldiyimde kimseye görünmeden odama kapanmışdım. Kimseyle konuşacak halim yokdu. Rüzgarla son konuşmamızdan sonra bu haldeydim. Gerçekden de ben onu hak etmiyordum. Bugün bir kes daha anlamışdım bunu. Ben ona aşıkdım. Ama bunu ona söyleyemiyordum. Aşk cesaret işi değil midir? Ben de cesur olmadığıma göre, bu aşkı hak etmiyorum.
Annem bir kaç kere odama gelse de yalnız kalmak istediyimi söyleyib göndermişdim odadan. Korkuyordu benim için. Ve haklıydı da. Çünki bu gidişle iki yıl önceki halime dönecekdim. Depresiv ve sürekli ağlama krizlerine giren kızdan ben de korkuyordum. O zaman bu krizleri çok zor atlatmışdım. Ama şimdi bunu yapa bileceyimi zann etmiyorum.
Kapım çalınınca yine annemin geldiyini düşünerek yalnız kalmak istediyimi söyleyecekdim ki babamı görünce susdum. Babam geldiyine göre demek ki benim için fazlasıyla endişelenmişlerdi. Babam geldi ve yanıma oturarak sarıldı bana. Bende ona sarıldım sımsıkı. Sanki tüm sorunlarım uçub gitmişcesine hafiflemişdim. Susdu bir müddet. Sakinleşmemi bekledi. Sonra beni kendinden azacık uzaklaşdırarak gözlerime bakdı. Hafifce gülümsedi ve konuşdu.
"Sen çocukken de böyleydin. Bir sorun olduğunda odana kapanıb ağlardın. Sonra ben gelirdim sarılırdın bana böyle sıkı-sıkı. Sonra anlatırdın bana ne olduğunu. Yine öyle olsa Derin. Anlatsan bana ne olduğunu."
"Bu sefer sadece sarılmakla kalsak baba?"
"Tamam üzerine gelmek istemiyorum ama senin için endişeleniyoruz Derin."
"Üzülmeyin benim için lütfen baba. İyi olucağım ben. Sadece biraz zamana ihtiyacım var o kadar."
"Peki kızım. Uyumaya çalış biraz." Dedikden sonra beni öperek odamdan çıkmışdı.
Uyumaya çalışarak kapamışdım gözlerimi. Uyuduğum pek söylenemezdi ama başka çaremde yokdu. Sabah kalktığımda fazlasıyla bitkindim. Bugün yarım gün çalışacakdım en azından. Zaten Rüzgarın da beni görmek isteyeceğini pek sanmıyordum.
Aynı zamanda bugün kızlarla buluşub Zeynebin yarına olan doğum günü partisini pilanlıyacakdık. Tabi Zeynebden habersiz. Yani onun için bir parti yaptığımızı biliyordu da tam olarak içeriğini bilmiyordu. Dün Rüzgarla yaptığımız konuşmayı da kızlarla paylaşacakdım. Beni yargılıyacakları kesindi. Ama içimde de tutamazdım.
Dolabımın önünde durub ne giyeceyime bakdım bir süre. Sonunda mavi pantolonumu ve beyaz gömleyimi elime aldım. Kiyafetlerimi giyindikden sonra hafif de bir makyaj yapmışdım. Saçlarımı da açık bırakıb kahvaltı etmeden evden çıkdım. Şirkete geldiyimde Rüzgarın daha gelmediyini görünce biraz rahatlamışdım. Odama geçib Rüzgarın gelmesini bekledim. Tabi bu sırada da proqramına göz atıyordum.
Bayağı zaman geçmesine rağmen Rüzgar hâlâ gelmemişdi. Bu da beni fazlasıyla endişelendiriyordu. Bir kaç kere aramama rağmen de telefonlarımı açmamışdı. Beni cezalandırıyordu resmen. Daha fazla dayanamıyıb odamdan çıkdım. Nurun yanına gitdiyimde kızlarla oturmuş dedi-kodu yapıyordu.
"Ya bölüyorum ama Nur Rüzgar beyin nerde olduğundan haberin var mı?"
"Haberin yok mu Derin Rüzgar bey gitdi."
Bir an kalbim durdu zann etdim. Nefesim kesildi sanki. Bacaklarım titredi. Düşmemek için masaya tutundum. Güçlükle çıkan sesimle konuşdum.
"Ne... ne demek gitdi?"
"İşte İstanbula gitdi. Yarın öyleden sonra dönecekmiş."
Derin bir nefes alarak oh çekdim. "Peki neden gitmiş?"
"Bilmiyorum. Sadece gitdiyini haber verdi bana."
"Tamam Nur teşekkür ederim."
Kafasını dinlemek için gitdiyi ortada. Ben bu adama neler yapıyordum böyle ya. Sadece ona değil kendime de bu kötülüyü yapıyordum. Artık bir karar vermeliydim. Ona daha fazla zarar vermek istemiyordum. Ya onunla bir yola adım atmalıydım ya da gururuma yenik düşüb...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mucizevi Aşk
RomanceHayat da zaten bir mucizeden ibaret diyil midir? Bir de bu mucizeye aşk dahil olursa... Aşksa başlı-başına bir mucizeyse eyer, işte o zaman mucizevi aşk olur...