Büyük açılışa sadece bir hafta kalmışdı. Evet aylardır beklediyimiz otel hazırdı ve bir hafta sonra açılışı olucakdı. Heyecanlıydım ve fazlasıyla mutluydum da. Ama en çok da Rüzgar için mutluydum. Bugünü bayağıdır bekliyordu. Bu otel için kaç gece şirketde gecelemişdi. Bazen olumsuzluklar olmasına rağmen hiç vazgeçmemişdi. Çok mutluydu. Mutluluğu ta gözlerinden okunuyordu.
Bizim durumumuza gelecek olursak eskisi gibi değildik. Yani ne patron asistan ilişkimiz devam ediyordu ne de sevgiliydik. Ne de arkadaş. Garib bir hal almışdı ilişkimiz. Ama daha iyiydik sanki. Bir şeyler rayına oturuyordu gibi. Rüzgar bana daha fazla gülümsüyor daha iyi davranıyordu. Haliyle de bu beni fazlasıyla mutlu ediyordu.
Ve bir karar almışdım. Söyleyecekdim ona her şeyi. Aşık olduğumu onu çok sevdiyimi öyrenecekdi artık. Bir daha onu kayb edemezdim. Bunu göze alamazdım. Çok ayrı kalmışdık. Birleşmenin zamanı geldi de geçiyordu. Tamam biraz gururumu kırmalı olucakdım. Ama Rüzgar bunu hak etmişdi.
Bunu ona açılışda söyleyecekdim. Zaten kızlar da böyle daha doğru olacağını söylüyorlardı. Bunu onlarla paylaştığımda resmen çığlık atdılar. Benden daha fazla sevindiklerini söyleye bilirim. Ve inanılmaz şekilde içim rahatdı. Korkmuyordum bunu ona söylemekden artık. Mutluydum. Mutluyduk. Ve daha da mutlu olucakdık.
Odamda otelin açılışıyla ilgili davetli listesiyle ilgilenmem Rüzgarın odaya sakin-sakin girmesiyle yarım kalmışdı. Rüzgarın odaya sakin girmesi sizi şaşırta bilir. Ama Rüzgarla arabadaki son konuşmamızdan sonra böyleydi. Aynı zamanda odama girdiyinde yüzünde garib bir gülümseme de oluyordu. Ama bu sefer gülümsemeden başka bir ifade vardı yüzünde.
"Bu şirketde ne zamandan beri benim fikirlerim alınmıyor?" Dedi gözlerini bana dikerek.
"Anlamadım desem?"
"Tamam tekrar söylüyorum benim fikirlerim neden alınmıyor?"
"Hâlâ anlamış değilim." Dedim tekrardan. Ama gerçekden de bir şey anlamamışdım ki.
"Geçenler de sana otelin bahçesine dikilmek için sarı laleler gelmiş. Beyenmeyib geri çevirmişsin. Üstelik papatyaların dikilmesini söylemişsin ve dikilmiş."
"Evet. Ama sarı laleler oraya yakışmazdı ki. Papatyalar daha güzel. Böyle beyaz falan. Hem çok da yakışdı yani." Dedim.
Ama bir gül yani. Neden buna bu kadar takdığına anlam veremiyordum. Bahçivana da aşk olsun yani. Bunu Rüzgara söylemenin ne anlamı vardı?
"Papatyaları sevdiyini biliyorum Derin. Tamam bir sorun da yok. Ama bu değişimden benim de haberim olması gerekmez mi?"
Bu cümleyi söylerken yüzündeki ifadeye anlam veremiyordum. Kızgın desen değildi. Garib bir ifade vardı. Anlam veremediğim.
"Yani ben çok da önemli olmadığını düşünmüşdüm." Diye söyledim. Ama gerçekden de öyle düşünmüşdüm.
Bakdı bana uzun-uzun. O bakışlarda anlam vardı. Sevgi vardı. Böyle sıcacıkdı. İnsanı içine çekiyordu. Ona bakdıkca kararımın ne kadar doğru olduğunu anladım. Gülümsedi önce hafifden. İnsanın içini eriten gülümsemeydi bu. Sonra benim için önemli olan cümleyi sarf etdi.
"İyi yapmışsın." Dedi.
Ve çıkıb gitdi. Kaldım öylece. Bakdım arkasından uzun süre. Seviyordum. Seviliyordum. Bir insan daha ne kadar mutlu olabilirdi ki?
Kafamı gömdüyüm işlerden kaldırarak saatime bakdım. Rüzgarla birlikde otele gidecekdik. Ve gitme zamanı gelmişdi. Gerçi şimdi birlikde nasıl gideceksek? Kendimi ve çantamı topladım ve Rüzgarın odasına doğru gitdim. Kapıyı çalarak içeri girdiyimde Rüzgar da hazırlanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mucizevi Aşk
RomanceHayat da zaten bir mucizeden ibaret diyil midir? Bir de bu mucizeye aşk dahil olursa... Aşksa başlı-başına bir mucizeyse eyer, işte o zaman mucizevi aşk olur...