Mutluluk

65 7 20
                                    

İtirafımın üzerinden bayağı bir zaman geçmişdi. Ama hâlâ Rüzgar bir şey dememişdi. Gözlerimin içine bakıyordu sessizce. Ama bu sessiz durum beni fazlasıyla tedirgin etmişdi. Ve böylece deli cesaretime dayanarak sessizliyi ben bozdum.

"Bir şey söylemiyecek misin?"

"Ne söylememi bekliyorsun Derin?"

Ne demek ne söylememi bekliyorsun? Ya bu adam gerçekden ya dengesiz ya da beni delirtmeye çalışıyor. Şu an o kadar sinirliydim ki şuracıkda Rüzgarı öldüre bilirdim. Ben tüm gururumu bir kenara atıb ona "seni seviyorum" dedim ya.

"Susacak mısın yani?"

"Beni ne kadar bekletdiyinin farkında mısın?" Dedi hafifden gülerek.

"Sonuca bakalım değil mi?"

"Korkutuyorsun beni Derin. Bir itirafa bu kadar uzun bir süre sarf etdin. Acaba evlilik teklifime ne kadar sürede evet diyeceksin?"

Dedi ama tabi ben bir süre ne dediyini algılıyamadım. Evlilik teklifi mi dedi o ben mi yanlış anladım? Yanlış anlamış olamam değil mi? Kalbden gidiceğim ya. Duyduklarımın doğru olduğuna kanaat getirdikden sonra benim de yüzümde gülümseme belirdi.

"Bakıcağız artık." Dedim hafif alay dolu sesimle.

"Bir kere itiraf etdin. Kurtulamazsın artık benden." Diyerek daha da yaklaşdı bana.

Senden kurtulmak isteyen kim? Dedim ama tabi ki de içimden. Bunu ona şimdilik söyleyemezdim. Yani şimdiye kadar söylediklerim beni zaten aşmışdı. Bu cümleyi belki başka zaman ama şimdi değil.

Ben içimde bunları düşünürken o bana daha da yaklaşıyordu. Ellerini belime koyub malum pozisyonu aldı. Tam öpecekken Sinemin ağzından kendi ismimi duydum. Babasına yakalanmış ergenler gibi hızla kendimi Rüzgardan geri çekdim. Neyse ki Sinem bizi böyle görmemişdi. Beni aradığı aşikârdı. Ben koşa-koşa Sinemin yanına giderken Rüzgar da arkamdan gülüyordu. Ama gülüyor demek hafif kalırdı. Nerdeyse kahkaha atıyordu.

Sinemin yanına gitdiyimde birlikde içeriye girdik. Güzel anılarımın katili arkadaşım hız kesmeden konuşuyordu. Pek çoğunu anlamasam da konun Yiğit bey olduğunu anlamışdım. Aklım pek başımda değildi aslında. Önce evlilik teklifi içeren bir cümle ardından gelecek olan ama gerçekleşmeyen öpücük beni benden almışdı haliyle.

"Ee Derin hadi." Dedi kolumu çekiştirerek Sinem.

"Neye?"

"Beni dinlemiyor musun Derin?"

"Yok ya biraz kafam karışık. Noldu?"

"Bak Rüzgarla konuşmuşsunuz belli. Zaten onun kritiğini yapıcağız. O ayrı. Ama şimdi beni Yiğitle tanıştırsana." Dedi ve sonra o masum bakışlarını dikdi üzerime.

"Acaba sizi nasıl tanıştıracağım canım arkadaşım?"

"Ben onu da düşündüm. Şimdi sen Yiğitin yanına gideceksin. Ben de bir kaç dakika sonra yanına geliceğim. İşte Derin sen nerdeydin falan diyeceğim. Sen de o arada bizi tanıştıracaksın. Nasıl fikir ama? Güzel değil mi? E ben yapdım tabi ki de güzel."

Ya pilana bak ya. Benim arkadaşım kesinlikle böyle biri değildi. Tamam arada bazı şeyler yapardı ama bu durum onu bile aşmışdı. Sineme tamam anlamında göz kırpdım ve yanından ayrıldım. Arkadaşımdı o benim. Tabi ki de onun için her şey yapardım. Bu Eda ve Zeyneb içinde geçerliydi. Ah Cihanı nasıl unuturum? O da dahildi.

Yiğit beyin yanına gitdiyim de telefonuyla uğraşıyordu. Benim geldiyimi görünce telefonu kapayı cebine koydu.

"Ee Yiğit bey bir sorun yok değil mi?" Diye saçma bir soru sordum.

Mucizevi AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin