Gelen seslerle birlikte yavaş yavaş kendime gelmeye başlamıştım. Başım o kadar çok ağrıyordu ki. Inanilmaz bir ağrıydı bu. En son ne olmuştu. En ufak bir fikrim yoktu açıkçası. Gözlerimi açmadan önce dışardaki seslere kulak kabarttım. Kimindi bu ses ya. Dur bakalım çözücem. Bu sanki annem ve ve okyanusun sesiydi. Evet okyanusun sesiydi. Ama bunun annemin yanında ne işi vardı. Ve annemle ne konuşuyorlardı. Seslerden yavaş yavaş ne olduğunu anlamaya başlamıştım. Annem uzun bir konuşma yapıyordu galiba çünkü Aras' ın sesi gelmiyordu. Allah aşkına ne konuşuyorlar bunlar. Dur bakalım. Kendimi düşüncelerden soyutlayarak dışarıya odakladım.
"Bak Aras benim kızım böyle sık sık bayılmaz. En son bizi kaybettiğinde onu piknik alanın da bulmuştuk. Onun için çok endişelendim Aras. Anlıyor musun? Yani demek istediğim benim kızım sana değer veriyor. Ben bunu Idile söylemiyeceğim. Ama senin bilmeni istedim. Idil sana demez sanırım. Çünkü o çekingen bir kız. "
"Aslında ben ona nasıl davranacağımı bilmiyorum. Yani onu incilmesinden korkuyorum. Bugün arkamdan koşup sonra bayılması... Lanet olsun ki arkamı ona dönmiyecektim. Konuşmasına izin vermeliydim."
"Bana bunları anlatma Aras. Ben suan sessiz kalacağım. En azından birsüreliğine. Anlıyorsun demi ?"
"Evet. Teşekkür ederim. Anlayışınızdan dolayı."
"Ben anneyim Aras."
Sonra parkelerde hafif küçük topuk sesleri gelmeye başladı ve uzaklaşmaya başladı. Annem odanın kapısını kapatım dışarı çıktığından emin olunca yavaş yavaş kırpdanmaya başladım. Ben kıpırdanmaya başlayın yattığım yerin yatak olduğunu tahmin ederek hemen yanımda bir ağırlaşma ve çukur oluştu. Yanıma yatmıştı. O benim yanıma yatmıştı. Şuan yani başımda duruyor ve büyük bir ihtimalle beni izliyordu. Tamam ona kızgınım bana bir kez daha oruspu demişti. Ama üzülmüştü be. Kiyamam ki ben ona. O sana kıydı ama İdil. Sen susar mısın iç ses. Evet İdil sen iç sesi dinleme beni dinle sen onu seviyorsun. Sen de sus kalbimin sesi. Of ne kadar da fazla ses var. Kalbim ve aklımın arasında kalmak genelde olmaz bu bir dakaki ben hiç aşık olmadım ki ikisi arasında kalim. Neyse ya şimdi dışardaki okyanusla ilgilenmem lazım. Gözlerimi yavaşça açtığımda karşımda bir çift su yeşili göz beklemiyordum açıkçası. Hafif aralıklı gözlerimi yanlış görmenin verdiği umutla tekrar kapatıp tekrar ama bu sefer daha büyük ve daha net bir görüntü elde ettim. Ve yine karşımda su yeşili gözler. Bu su yeşili gözler kime aitti. Gözlerimi tekrar kapatıp. Düşünmeye başladım. Ben bu sesi tanıyordum. Bu kişi Okyanus'tan başkası olamazdı. Fakat beklediğim gözler değillerdi. Beklediğim bana hem huzur hem de korkutan okyanus mavisi gözlerdi. Düşünceler arasında anlıma biri dokundu çok kısa sureliğine. Hemen geri çekti elini. Neden cekmişti ki huzurluydum ben öyle keşke hep elini hissetsem. O sigarayla karışık parfüm kokusunu hissetsem. Güven verici bir his bu. Ben bu hissi babamda bu kadar içten hissettim. Bu oydu benim kalbimdeki çocuk. Peki ya neydi o gözler. Su yeşili. Bana ilk bakışta güven vermislerdi. Tam olarak bakamasam da güven vermişti işte. Gözlerimi tekrar açtığımda yine su yeşili gözler ve sıcak bir bakış. Evet bu oydu. Tek fark karşımda yeşil gözler bulmamdı. Ben ona şaşkınca bakmış olmalıyım ki konuşma zorunluluğu hissetti.
"Uyandın mı? "
Yok uyanmadım. Gözüm açık uyurum ben.
"Evet de sen benimle konuşuyormuydun?"
"Bunların zamanı değil şimdi."
Yine sert ve acımasız. Derdi neydi bunun ben sadece soru sormuştum.
"Peki. Neden burdasın?"
Sanki zor soru sormuşum gibi başını öne eğdi. Ellerini saçının arasından geçirip konuşmaya çalıştı. Sanki bir şey onu durduruyordu. Tam emin değilim ama çekiniyor gibiydi. Neydi bu çocuğun söylemek isteyipte söyleyemediği. Ben onu her ayrıntısına kadar incelerken. O tekrar bana döndü.
Göz göze geldiğimiz o bir kaç dakika içinde sanki gözlerinin içinde pişmanlık ve hüzün gördüm. Belki ben öyle istedim bilmiyorum ama gözlerinde ki pişmanlığı kalbimde hissettim sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnızca Sen
Teen FictionOkyanus dedi kız.... Nereden bilebilirdi ki her şey bir OKYANUS sözcüğünden başlayacağını... Apartmanın renkli kızı, şaşkın ama bir o kadar da masum olan İdil'in hayatı gayet normaldi. Her şey yerli yerinde. Küçük cadısı Yağmur ağlıyor, annesi İdil...