20.BÖLÜM

106 18 14
                                    

 Sıla - Yan Benimle şarkısını dinleyebilirsiniz. Yazar tavsiyesi. 😊😊

Aras ATAHAN'dan

  3 saat olmuştu. Sanki içerde zaman durmuştu ve biz burada yaşlanıyorduk! Derin bir nefes alıp oturduğum beyaz hastane koltuğundan kalktım. Karşımda Semih'in bacağın da uyumuş Selin, çaprazımda ki koltukta Nermin teyze kocasının göğsüne sarılmış uyuyordu. Babası ise Nermin teyzenin saçlarına gömülmüş uyuyordu.  Hepsi perişan olmuştu. Kiminin kızı kiminin ise arkadaşı olan İdil, benim neyim oluyordu? Ben niye hâlâ duruyordum? Kafamı iki elime alıp yere odaklandım. Boğucu havaya hakimdi bu koridor. Dikatimi dağıtmak için kafamı kalfırıp az ileride mapusane yürüyüşü yapan adama baktım. Sanırım karısını ve doğacak olan çocuğunu bekliyordu. Yavaşça ayağa kalkıp kimseyi uyandırmadan yanına gitmeyi düşünüyordum. Ama etrafın kararması üzerine kendimi yerle birleşmiş biçimde buldum. Başım dönüyordu. Midem bulanıyordu. Sanırım kalbim....acı çekiyordu. Nedenini sormayacaktım. Çünkü cevabını ben ve Idil haricinde herkes biliyordu. Belkide sadece ben bilmiyordum. Belkide İdil istemiyordu beni. İlk Okyanus dediğinde rüyasinda demişti. Gözlerimi kapatıp. Yerden destek almaya çalıştım. Ama uğultular doldu kulağıma.

"Aras...iyi misin kardeşim?! Doktorrr!"

Kısım kısım görünen kişi Semihti. Yanında, kolumdan tutan ise Selindi. Göz yaşları günün başından beri hiç durmamıştı. Hâlâ ağlıyordu.

"Özür dilerim Aras...!"

Neden benden özür diliyordu ki?! Bana bir şey yapmamıştı. Son bir güçle tekrar kalkmaya çalıştım. Ama bu sefer görüş açıma o adam girdi. Ağlıyordu. Hemşireye iyice yaklaşmış elinde ki telefonla bir şeyler çekiyordu. O kadar hareketliydi ki. Etraftan kopmuş gibiydi. Sonra başka biri girdi görüş açıma beyazlar içinde koşarak bana yaklaştıriyordu sedyeyi. Sonra yükseldim. Hafiflemiş gibi. Hayat bana bir kaç saniyeline yüklerimi atmama izin vermişti sanki. Hızla uçmaya başladım sonra. Başımda Semih bağırıyor! Selin ağlıyordu. Sonra biri daha girdi görüş açıma. Fazla uzun olmayan ama gür saçlara sahip olan bir kız. Yumucuk elleriyle kocaman bir eli korkusuzca tutmuştu. Yan gülüşüyle etkiliyordu o elin sahibini. Elin sahibi ise hayranlıkla bakıyordu ona. Özlemle, aşkla, sevgiyle, hasretle, heyecanla, mutlulukla.... Ağlamaktan kızarmış gözleriyle bakıyordu. O küçük kız ise daha gözlerini açmamıştı. Kimin elini tuttuğunu görmüyordu yada kime gülümsediğini. Yumucuk elleriyle kimi etkiledigini ya da.... Görmüyordu ama hissediyordu onu. Taa derinlerinde hissedip gülüyordu ona. Şuana kadar onu beklemiş babasına. Arkada kalan baba kızı bırakıp tavana odaklandım. Küçük kız başarıyla çıkmıştı hayat savaşından. Ama benim kızım, o nasıldı?  O küçük kız gibi güçlüydü o! Hatta daha güçlüydü. Benim kızım çıkıncada sımsıkı tutacaktım o eli. Tıpkı o baba gibi.... O baba kızına, senin ölene kadar yanındayım ve seni koruyacağım diyordu. O yumuk yumuk elleriyle bağ kurmuşlardı ve o babasına aynı bağlılıkla gülümsemişti. İşte bağları buydu!! Gülümsedim. Etrafımda olanları bir kenara bırakacak ve  kızım için ayakta duracaktım. İdil o lanet ameliyettan çıkınca sımsıkı tutacaktım o elini. Derinlerine kadar hissedecekti beni. Güven verecektim ona. Kafamı sağa yatırıp kendimi bıraktım. Hafif bir sızıntıyla sol koluma döndüm hışımla. Ama bu...bu iğneydi. Beni odaya getirdiklerinde azıcık oksijen verip yatırmışlardı. Daha 5 dakika bile olmadan bu hemşire denen kız gelmişti. Koluma yaptığı iğne ile gözlerim yine kararmaya başlamıştı. Az bir süre sonrada kızın ağzı oynamaya başlamıştı ama bir şey anlaşılmıyordu. Bu benden kan alan kızdı. Yaptığı iğne yavaş yavaş etkisini gösteriyordu anlaşılan. Halsizleşen ilk başta kolum olmasına rağmen şuanda ağzımı açacak halim yoktu. Sanki ağır tembellik hastalığına yakalanmıştım. Düşünceyle hemşireye baktım. Gülümseyip bana yaklaştı. Önce yanaklarıma derin öpücükler bıraktı. Ne kadar istesemde onu durduramıyordum. Ne yapıyordu bu kız? ! Gözlerimi kapatıp Çakır renkli gözleri hayal ettim. Belki de gelirdi yanıma. Üstümde ağırlık hissetmemle üzerime çıktığını anlamıştım. Biraz boynuma gömülü durdu. Sonra o ağırlık bir anda kalktı üzerimden. Sonra o tanıdık ses doldu kulaklarıma.

"Sen sürtük! Buna pişman olacaksın!!"

Semih'ti bu. Peki nasıl? ! Gözlerimi açıp odayı yokladım. Duvara yaslanmış ağlayan bir kız. Ve ona bağıran Semih! Şu siktiğim iğne olmasa onu o kızı....Gözlerimi kapattım. Sinirlenmeyecektim. Onu düşündüm. Omuzlarında olan saçlarını. Çakır renkli gözlerini. Her şeyiyle harikaydı. Beni şakinleştiriyordu. Beni etkiliyordu.

"İyi misin kardeşim?!"

Duyuyordum. O zaman iğnenin etkisi geçmişti. Gülümseyip yattığım yataktan destek aldım. Biraz uyuşukluk olsada yürüyebilirdim. Sırıttım. Beni Semih kurtarmıştı. Bizim Semih!!

"Şuan iyiyim."

"O nasıl? ...yani neden?..."

"Zevklerine ve bana karşı koyamadı diyelim."

Sinirle kalktım ve tam karşısında durdum.

"Yanlış yerdesin sürtük! "

Arkamdan o'layan Semih'e bakıp gel işareti yaptım. Bu hemşire kesinlikle kovulmalıydı. Derin bir nefes alıp bayıldığım koridora doğru adımladım. Onu görmeliydim. Çakır'ımı. Onu düşünürken tam karşımdan benim gibi bir sedye geliyordu. Arkasından da..Nermin teyzegil!! Büyük sedye tam önümde durdu. Onu götürenler bana bağırıp çekilmemi söylüyorlardı. Ama olmuyordu. O bu kadar yakınımdayken hareket edemiyordum. Kalbim yine hızla çarpmaya başlamıştı. Ulan sevdiğim yatıyordu orada. Hareketsizce...

İnsan kaç kere aşık olur? Ya da soruyu değiştireyim. İnsan kaç kere sever? İnsan sevmeyi kimde öğrenir? Kiminle ölmek ister? Ya da neden o kadar önemser onu? Neden kıyamaz sevdiğine?! Peki bulaşıcı mı bu sevgi? Öldürür mü mesela?  Gün gün mü yok eder yoksa?! Hatta...sen mi intihar edersin?! .... Hangi soru  seven kişinin canını acıtırdı?!

Sevdiğinin seni sevmemesi mi?

Sevdiğinin gözlerinin önünde ölmesi mi?

Önemli iki soru. Ama ben hangi sorunun cevabını biliyordum?! Bunu bana Çakır'ım demesi lazımdı !  Bu yüzden uyanmalıydı!!

  Ulan kalk be! Özledim lan?! Merak ediyorum?! Neden bu kadar acı çektiğimi merak ediyorum? ! Seninle ilgili düşününce deliriyorum!! Lan ben seni se....

Kafamı yere eğip kenara çekildim. Semih omzuma dokundu. Tam yanımdan geçti sonra sedye. O kadar yakınımdaydı ki!! Ama hastane kokusu sarmıştı her yanını. Kokusu mu değişmişti yani. Ona sarılmalıydım. Bunu o da istiyordu. Arkalarında baktım. Çaresizce...

  Seni beklerken gün gün ölüyorum Çakır'ım....Ama canımın son zerresinde seni bekleyeceğim...gelmeyeceğini bilsemde...

Eee bölüm yorumlarınız ? Ayy neler olacak sizce?  İyi ki varsınız 😍😙😻🙈💙💕

Yalnızca SenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin