Soğuk!
Tenim olduğundan çok soğuktu. Sanki vücudumu buz dolabına sokmuşlardı. En soğuk, en dibine koymuşlardı beni. Nefes almakta zorluk çekiyordum. Tek duyduğum ses nefes alış verişimdi. Ama az daha sessiz olursam nefes almazsam duyabilirdim onu. Kalbimin çığlıklarını... Bağırıyordu her atışında. Dile getiriyordu yaşamak istediğini. Okyanus' a ihtiyacı olduğunu dile getiriyordu. KALBİM...Onu düşünmek dahi istemiyordum. Onun durumu vücudumun diğer yerlerinden daha farklıydı. O kaybetmişti! O artık sadece atıyordu. Sadece beni yaşatmaya çalışıyordu. Ama asıl önemli olan yaşamam değildi! Önemli olan onunla birlikte yaşamaktı. Kimse anlamıyordu beni! Benim yaşama tutunmam için Okyanusta boğulmalıydım. İşte anlamadıkları nokta tam olarak buydu....
Tekrar kıpırdamaya çalıştım. Ama yine olmadı. Yine buz gibi demirlere çarptı vücudum ve yine inledim. Canımı yakıyordu evet doğru ama şu bir gerçekti ki kalbim kadar yakmıyordu bu soğuk demirler canımı. Tekrar kıpırdamaya başladım ama bu ötekilerden farklıydı çünkü bu sefer bağırmayada çalışıyordum. Kalbimin çığlıklarını dışarı duyurmalıydım. Belki o zaman acırlardı bana. BİZE...
Ses... boğuk ve sert olan bu ses bana doğru geliyordu. Ayakkabıları yürüdüğü zeminde sesler bırakarak durmuştu.
"Kız nerede?"
Kalın, acımasız, ölümcül ve sert çıkan bu ses korkutmuştu beni. Gözlerimi kırpıştırdım. Doğru olan neydi? Beni neden kaçırmışlardı? Aklımdaki soruları bir kenara yitip tekrar dinledim dışarıyı.
"Dolapta abi."
Beni koya koya dolapa koyduk deme sakın. Ne dolabı be bu kadar soğuk. Ve bu demirler ne alaka.
"Et dolabına mı koydunuz lan kızı? "
Duyduklarımla etrafıma bakındım. Geniş bir yerdi ama benim olduğum yerde demir parmaklıklar vardı ve ben onlara kelepçelenmiştim. Bileklerimi oynatmayı denedim ama yine aynı sonuç. Hafif bir sızı....
"Aç lan şunu?!!"
Tam önümde duran kocaman duvar gibi kapı hareket etmeye başladı. Duvar gibi duran kocaman kapı gıcırtıyla açıldı. Ilk başta siyah, burnu uzun ayakkabılar çekti dikkatimi. Yavaş yavaş yukarı doğru çıktığımda bir çift su yeşili gözlere takıldım. Beni baştan aşağı süzen su yeşili gözlere...
"Merhabalar kızım? "
Yutkundum. Konuşmayacaktım. Zaten istesemde konuşamazdım. Ağzımda yapıştırdıkları bant çenemi ve burnumun altına kadar kaplamıştı. Nefes alıp verirken bile zorlanıyor ve hızlı nefes alıp veriyordum. Derin bir nefes alıp beni süzen yaşlı adama baktım.
"Ah bendeki şeye bak! Nasıl konuşacaksın ki!"
Bana doğru yaklaştı. Benim yüzümle onun yüzüyle aramızda 2 karış falan vardı. Etraf o kadar sessizdiki nefes alış verişlerini duyuyordum. Kaşlarımı çattım. Bu su yeşili gözler bana birini hatırlatmıştı. Karşısın da nefes bile almayı unuttuğum birini... Adamın gözlerine , gözlerimi kısarak baktım. Doğru işte! ! Bana artık her şey onu hatırlatıyordu. Beni gerçekten etkiliyordu. Etrafa bakışımı değiştiriyordu. Her nasıl yapıyor bilmiyorum ama her yerde onu görüyordum. Biliyorum Okyanus ben sana göre bir kız değilim... Sen daha güzel kızları hakediyorsun..
Ahhh!!!! acıyla inledim. Adam sanırım dudağımın üzerini yırtmıştı çektiği bantla. Ağzımı sağa sola doğru kıvırdım. Eve kesinlikle yırtılmıştı. Yoksa bunun başka bir açıklaması olamazdı.
"Nasılsın kızım! "
Sinirle adama baktım. Beni sinir ediyordu. Hem neden bana kızım diyordu ki! Tekrar adama döndüm ve yüzümü buruşturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnızca Sen
Teen FictionOkyanus dedi kız.... Nereden bilebilirdi ki her şey bir OKYANUS sözcüğünden başlayacağını... Apartmanın renkli kızı, şaşkın ama bir o kadar da masum olan İdil'in hayatı gayet normaldi. Her şey yerli yerinde. Küçük cadısı Yağmur ağlıyor, annesi İdil...