Aras ATAHAN'dan
Hayat bazen en alıcı noktandan vurur seni. Öyle derindir ki o yara. Gün gün yok eder seni. Daha önce tatmadığın duyguları tattırır sana. O duygular senin o derin yarandan gelen soğukla yok olur. Tekrar hissetmek istersin o duyguyu. Korkarsın mesela. O zamana kadar hissetmediğin duygu o derin yara ile vazgeçilmez bir duygu haline gelir. Duygunun anlamı bir başkasıyla bambaşka bir hal alır sonrada. O duyguyu tatmadan önce gülüp geçilen şeylere o duygu sayesinde tek güldüğün olur o kişi. Nefes almanın anlamı olur. Sanki onu kaybetmekten korkarsın. İşte o zaman korku senin için anlam kazanır ve duyguyla yoğurulup onunla bir bütün olur. Kendin için değilde onun için korkarsın. O zamana kadar kimsede hissetmediğin duyguyu onda hissetdiğin zaman kalbin aşırı derecede ısınır ve işlevini hızlandırır. Ama çoktan yakmışındır moturu. Haa bir de alev alırsa, kurtarma çabaların başlar. Endişe kaplar seni baştan aşağı. Kafandaki soruların cevabını alacağın kişi yanında yoksa delireceğin noktaya gelmişindir işte o zaman. Onun o tatlı halleriyle uğraşamıyorsan nefes alamıyorsun demektir. Kimse bilmez ama çok sever erkekler. Sevdiğini sakınır herkesden. Erkek sinek bile yaklaşamaz sevdiğine. Ama bir aptallığımız vardır ki ondan şuanda çok pişmanım. Zamanın da değer verdiğimizi göstermez kalbimizde saklarız. Sanki sevdiğimiz görürse bize olan sevgisi bitecekmiş gibi gelirdi bana. Ya duyguları?! Beni sevmiyorsa mesela! Zamaninda sakladığım duygular şuanda mı depreşleşip beni boğuyordu. Kendi içim de mi boğuluyordum yani?! Sırıtıp başımı ellerimin arasına aldım. Dışardan delirmiş gibi gözüksemde suan bu umrumda değildi. Kimi deli der kimi hasta? Halbuki içimi bilen var mıydı?! Nasıl alev aldığımı bilen var mıydı? ! Yok!!! Lanet olsun ki bir bok yapamıyordum.
"Aras al kahve iç kendine gelirsin."
Ayakta bana kahve uzatan Semih'e bakıp cevap bile vermeden oturduğum koltuktan kalkıp acı kokan, yeri gelince mutluluk yeri olan koridorda yürümeye başladım. Kimi ölüyor kimi doğuruyordu bu koridorda. Uzun ve boğucu bir yerdi bugün bana. Ben acıyı sahipleniyordum bu sefer. Hastane de mutlu olduğun zamanlarda vardı tabi. Ama bugün değildi!! Bugün mutlu olmak için gelmemiştim. Sevdiğime destek olmak icin gelmiştim. Her ne kadar ona söylemesemde hissediyordu bence. Onun yanında kalbim yerinden çıkacak gibi olsada bastırıyordum o masumca atan kalbi. O da biliyordu kimin için atacağını. Ama olmuyordu. O Çakır rengi gözlerinde hayallere dalmak istiyordum. İlk tanışmamız daha dün gibi aklımda. Bana malca bakışıyla farklı olduğunu bilmeden hissettirmişti. Biliyordum o zaman anlamıştım kalbimin ona ait olduğunu ama ne diyebilirdim. O beni sevmiyordu belkide.
"Ulan çok mu zor sevdiğini söylemek! "
Hastanenin bahçesinde bağıran adama döndüm. Bir kızın önüne çökmüş ellerinden tutmuştu. Evlenme teklifi eder gibi ama değildi.
"Seni sevmiyorum anlasana!!"
Zorlu sevgi yani sorunları. Ikiside ağlıyordu. Ama farklı nedenlerden. Biri sevgisinin karşılığını bulamamanın verdiği hüzün yüzünden ağlıyordu. Öteki ise karşıdakinin anlamayıp diretmesinden dolayı yani korkudan ağlıyordu. Farklı insanlardı bir zamanlar ama şimdi birbirleri için yaratıldığını düşünüyordu adam ama kadının kalbi başka biri için atıyordu. Bu hal ne kadar acı versede en fazla sevgisinin karşılığını alamayan adam için acıydı. Buydu işte sevgi. Herkes sevdiğine kavuşsa belki azalırdi acılar. Ama bitmezdi. O zamanda kavgalar başlardı. Kafamı yere eğip taşlara odaklandım. Uyum içinde ki taşlara.
"Abicim !!! Neredesin sen ya!?"
Telaşla arkamı dönüp Semih'in yanına koştum.
"Kan bulmamız lazım!"
"Ne kanı? !"
"İdil'e kan gerekiyor!"
Gömleğimin kol düğmesini açıp omzuma kadar kadar katladım koridorda yürürken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnızca Sen
Teen FictionOkyanus dedi kız.... Nereden bilebilirdi ki her şey bir OKYANUS sözcüğünden başlayacağını... Apartmanın renkli kızı, şaşkın ama bir o kadar da masum olan İdil'in hayatı gayet normaldi. Her şey yerli yerinde. Küçük cadısı Yağmur ağlıyor, annesi İdil...