Mutluluk Adına Cesaret Lazım

2.8K 201 22
                                    

Müzik➡Aqualang ft. Kina Grannisb

Yağmurlu havada dışarı çıkacak kadar çaresiz hissetmiştim kendimi. Dalgalı saçlarıma siyah beremi takıp bordo ceketimi giydim. Siyah çizmelerimi de ayağıma geçirip dışarı çıktım. Okul yolunun baya aşağısındaki Park'a gidip çardağa oturdum. Yekta'nın gelmesini beklerken ara sıra ellerimi cebimden çıkarıp yağmura uzatıyordum. Elime yağmur damlalarının düşüşünü izlerken kendi kendime bir şarkı mırıldanmaya başladım yine.

"Buz gibi bebeğim
Tanrı biliyor ki senin için
Mutlu hissetmeye çalıştım
Bilmiyorumki anlamasam bile
Acıyı alacağım
Bana doğruyu ver, bana ve kalbime
Biz gerisini hallederiz
Eğer o mutluysa ben de senin için mutluyum" (DEMI LOVATO STONE COLD ALINTI)

Elimi tekrar cebime soktum. Son zamanlarda Yekta'yla söz verdiğimiz gibi yakın arkadaş olmuştuk. Her derdimizi paylaşıyorduk. Bu da o günlerden biriydi işte. Yağmur yağmayı kestiğinde Yekta'da yanıma geldi. Gülümseyerek selam verdiğinde ben ise zorlama bir gülücük yerleştirdim yüzüme. Ve konuşmaya başladık.

"Ne yapacağımı hiç bilmşyorum. Ya okuldan atılırsam?"

"O kadar kolay değil. Bunun için bütün ülkeden Güçler Okulu müdürleri toplanacak. Baya kargaşalı bir toplantı olacak yani. "

"Yekta, acaba ölmek nasıl bir şey?"

Kaşlarını çattı "Neden öyle söyledin?"

Omuz silktim, "Güçler Okulu Birliği'ne karşı yenilirsek beni öldürme ihtimalleri olacak. "

"Korkuyor musun?"

Boş boş bakan gözlerimi yerdeki su birikintisine diktim. "Bilmiyorum. " Elimi öne uzatıp yerdeki su birikintisini yavaşça havaya uçurmaya başladım, "Sanki kafamın içi boş bir kabuk. Artık çöpe atılmalı. "

"Peki ya kalbin?"

Suyu aniden bıraktım. Yere sertçe çarpan su birikintisinden etrafa dağılan damlaları işaret edip "İşte böyle savruldu," dedim. "Duygularım işte böyle paramparça. "

Bakışlarını yere sabitledi. Hafif öksürdükten sonra "Birini daha kaybetmeye dayanamam. " dedi mırıltıyla.

Ona döndüm. "Acın çok taze. Hala. Hissedebiliyorum..." Sonra işaret parmağımla omzunu dürttüm, "Aşk böyle tuhaf bir şey mi?"

"Nasıl tuhaf?" diyip tek kaşını kaldırdı.

"Birini seviyorsun... Sevgi, sonuçta güzel bir şey değil mi? Fakat ikimiz de şu an çok üzülüyoruz. Nasıl güzel bir şey can yakar? Ne kadar da tuhaf..."

Küçük bir kahkaha attı önce. Sonra ciddileşti, "Daha çok küçüğüz. Başka insanlarla tanışacağız. Tabiiki şu anki hislerimizin yeri her zaman apayrı olacak ama en azından acısı geçecek. "

"Buna inanıyor musun?" diye sordum merakla.

"Inanmak zorundayım. "

Çardakta bacaklarımı uzatıp başımı geriye yasladım. "Ben aşık olmak için fazla dertliyim be!" diyip kıkırdadım.

"Peki ya Savaş?" diye sordu bana.

Ona yan gözle bakıp "Savaş'ın amına koyim!" diye bağırıp kahkaha attım. "Ne bok yerse yesin artık umrumda değil. Sadece beni kırdığı için kızgınım o kadar. "

Tavana bakarak "Allah'ım ne kadar da mübarek bir kız!" dşye bağırdı ve bana bakarak gülmeye başladı. Hemen olduğum yerde doğruldum, "Kim? Ben mi? Ben n'aptım?"

"Töbe abla Valla bir şey demedim."

"Lan abla senin anandır ayı!"
İşte böyleydi. Yekta'yla dertleşirken bir anda samimi kahkahaların kulaklarımı doldurmasıydı günlerim. Ve bundan memnundum aslında. Sadece merak ediyordum, öldüğümde yüzü gülecek miydi?

Güçler Okulu 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin