Multimedia: Pınar Erden
Barışın ne düşündüğünü, ne yapacağını tahmin etmek, onu çözmek imkansız gibiydi. Çocukken de dengesizdi ama şimdi çelişkili hareketleri daha da çoğalmıştı. Dün geceki kızla halleri çok garipti. Kız Barışa sevgilisi gibi davransa da, Barış soğuktu ona karşı. İnternette araştırdığımda da kızla ilgili hiç bir şey bulamamıştım. Tüm hesapları 0 takip ve sadece kendi resimleriyle doluydu. Bir insan nasıl bu kadar egolu olur? Onun gibi birini tavlamak gerçekten zordu. Dikkatini çekmeliydim. Ama nasıl? Daha önce hiç böyle şeyler düşünmemiştim. Bana çok uzak konulardı. Şimdi iş başa düşmüştü. Barışı etkilemek zor olsa da bir yolunu bulmak zorundaydım.
Sabah kalktığımda ilk olarak Egeye baktım. Uyuyordu. Boş vaktimden faydalanarak kahvaltı etmek için odadan çıktım. Mutfağa inecekken Savaşla karşılaştım.
Sempatik bir şekilde
"Günaydın." dedi"Günaydın."
"Ege uyandı mı?"
"Yok daha uyuyo. Bende bundan istifade bir şeyler atıştırayım dedim."
"E hadi kahvaltıya o zaman."
Merdivenlere yönelicekken
Savaş arkamdan
"Nereye?" diye seslendi."Mutfağa."
"Salona gelsene. Yoksa bizimle yemek istemiyor musun?"
"Aa yok sadece ben rahatsız etmiyim diye."
"Saçmalama rahatsızlık ne demek. Gel hadi."
Konuşmadan arkasından gitmiştim. Masaya geldiğimizde herkesin gözü benim üstümdeydi. Beni görünce Pınarın yüzü düşmüştü.
İkimizide
"Günaydın." dedikten sonra Savaş bana boş sandalyeyi göstererek
"Otursana," dediBarıştan başka herkes masadaydı. Tabi o adam da en başta oturmuştu. Onunla aynı sofrada yemek yemek berbat hisdi. Lanet zorumluluklar.
Saçma sohbetlerine sahte gülümsemeyle karşılık veriyordum. Barışın gelmesiyle benden sonra ikinci büyük şoku yaşamışlardı. Uykusuz görünüyordu. Gözleri şişmişti.Sibel hanım şaşkın yüz ifadesiyle
"Oğlum bu ne hal?" diye sordu."Yok bi şey." dedikten sonra geçip yanıma oturdu.
Onunla yan yana oturacaktım. Evet bu iyiydi. Bunun sevincini yaşamam kısa sürmüştü. Yüzüme bakmıyordu bile, beni takmamıştı.
Bunun siniriyle tabağımdakilerle oynarken Barış
"Ekmeği uzatır mısın?" dediEkmeği uzatırken
"Buyurun, Barış bey." dediğimde sinirli bir bakış attı bana.Niye böyle yaptığını anlamamıştım. Bu kadar dengesizlik Barış için bile fazla değil miydi? Bir gün iyi bir gün kötü. Çok geçmeden nedeni anlaşılmıştı. Kulağıma yaklaşarak kısık sesle
"Balık hafızlı mısın sen? Benimle böyle konuşma dememişmiydim?" dedi."Unutmadım da, burada öyle konuşmam doğru olmaz diye düşünmüştüm."
Sibel hanımın gözü bizdeydi. Ne konuştuğumuzu çözmek istercesine bakıyordu.
"Benim söylediklerim yerine göre değişmiyo. Senin anlayacağın şekilde uzayda olsak bile bana adımla hitap et tamam mı?"
Gülerek
"Tamam." dediğimde Sibel hanımın bakışları sertleşmişti.Şimdiden kadının nefretini kazanmam iyi olmazdı. Bu yüzden de hemen kendimi toplayıp
"Afiyet olsun." diyerek masadan kalktım.Egenin yanına gittiğimde hâlâ uyuyordu. Koltukta oturarak uyanmasını bekledim. Bu arada da Tunayla mesajlaşıyordum. Her şeyi ona anlatmıştım. Bazen sert tepkiler vererek yaptığımın yalnış olduğunu söylesede onu ikna etmeyi başara biliyordum. Tamam belki de yaptıklarım yalnıştı ama bunun zorundaydım. Kendimi teselli etme şeklim buydu. Onlara katlanmanın başka yolu yoktu.
Sabrım azalıyordu, acilen planımı gerçekleştirmek için bir şeyler yapmalıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntikam Zamanı
ChickLitUmutları, hayalleri yıkılmış, çocukluğu elinden alınmış ve intikam ateşiyle yanan biri ne kadar tehlikeli ola bilir? Dünyada en tehlikeli insan kaybedecek bir şeyi olmayan insandır derler. Ela da öyleydi. Kaybedecek bir şeyi yoktu, canından başka...