Multimedia: İdil Eray
Üniversiteye gelmiştik. Arabadan indiyimizde etraftaki lüks arabalardan baya zengin bir okul olduğu belli oluyordu. Kampüs çok genişti. Tabi öğrenciler de çoktu. Ama o kalabalıkta bazıları dikkat çekiyordu. Görüntüleri ben zenginim diye bağırıyordu resmen. Kasıntı hareketler filan. Neyin tribindeler acaba? İçeri girdiğimizde Timuçin uzaktan eleştirdiğim o kişilerle selamlaşınca içimden asıl sen yanındakine bak diye geçirmeden edememiştim.
İkinci kata çıktığımızda Timuçin soldaki ilk kapıyı göstererek
"Öğrenci işleri burası. Ben kantine iniyorum. İşlerini hallettikten sonra gelirsin." dedi."Tamam." diyerek odaya girdim.
Kayıtla ilgili bir sürü evrak imzalamıştım. Denklik sınavını vere bilmem için 15 tane ders çıkarmıştılar. Bu dersleri geçmem en az iki yıl sürecekti. Görevli kadın bilgisayarla ilgilenirken öylesine belgelere göz atıyordum. Yıllık ücreti görünce ağzı açık bi şekilde kalmıştım. 60.000 liraydı.
Gerçekten çok fazlaydı. Bu okulu nasıl seçer? Sinirlendiğimi bildiği halde hâlâ bu aptal emrivakilerine devam ediyordu. İşim bitince aşağı inmiştim. Etrafa boş gözlerle bakıyordum. Bu kantin nerdeydi ki?Bir kıza sorduğumda
"Bende kantine gidiyorum. Gel sende." dedi.Peşine takılarak gittiyimde biraz konuşmuştuk. Kim olduğumu sorduğunda yeni geldiyimi anlatmıştım. O da hukuk okuyormuş. Havalı bir kızdı. Ukala da diyebiliriz.
Kantine geldiyimizde elini uzatarak
"Bu arada ben Azra." dedi.Hafif gülümsemeyle elini sıkarak
"Ela." dedim.Azra'dan ayrıldıktan sonra masalardan birinde Timuçin'i gördüm. Bir çocukla sohbet ediyordu. Yanına gittiyimde beni de tanıştırmıştı. Arkadaşıymış, adı Sarp'tı. Diğerleri gibi kibirli değildi. Biraz soğuk dursa da yine de samimi gelmişti bana. Timuçin'in arkadaşı demeye bin şahit isterdi.
Eve dönerken para meselesini Timuçin'e söylediğimde bıkkınlıkla
"Yine mi bu konu?" dediğinde of çekerek
"Evet yine. Ya başka okul yok muydu? Senin paranı istemiyorum dedikçe, niye böyle yapıyorsun? " dedim."Yeter ama. Tek derdin para mı? Mesela okul çok iyi eğitim veriyor. Bu gibi konularla ilgilensen?"
"İlgilenmiyorum."
"Onu bunu bırakta beni iyi dinle. Okulda kimseyle fazla samimi olmayacaksın. Anlaşıldı mı? Özellikle de erkeklerle, asla. Çoğu piçin önde gidenidir."
Gözlerimi devirerek
"Bana güvenmediğin halde niye gitmemi istiyorsun o zaman?" sordum."İneğin tekisin de o yüzden. Kafanı dersden kaldırmayacaksın ki başka şeyle ilgilenesin. Ama yine de uyarıyım dedim."
Güldüğümde meraklı bir ifadeyle
"Neye gülüyorsun?" sordu."Kendinle bu kadar çelişmene."
"Ben mi kendimle çelişiyorum?"
"Evet sen. Hep aptal, ezik olduğumu söyleyip duruyorsun, bi de seviyorum diyorsun. Senin şu okuldaki gibi kendini beğenmiş kızlardan birini sevmen gerekmiyor mu? Kendin gibilerini yani."
Bir anlık gözünü yoldan ayırıp ters bir bakış atarak
"Keşke aşık olduğun kişiyi seçe bilsen. Ama olmuyor. Ben sadece seni görünce farklı hissediyorum. Sadece senin gözlerine bakınca kendimi kaybediyorum, büyüne kapılıyorum." dedim."Seçme şansın olsa beni sevmez miydin?"
"Evet, karşımdakinin de beni onu sevdiğim gibi sevmesini isterdim. Ama yine de pişman değilim, seni hiç bir karşılık beklemeden seviyorum. Nedensiz. Benim için her şeyden daha değerlisin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntikam Zamanı
ChickLitUmutları, hayalleri yıkılmış, çocukluğu elinden alınmış ve intikam ateşiyle yanan biri ne kadar tehlikeli ola bilir? Dünyada en tehlikeli insan kaybedecek bir şeyi olmayan insandır derler. Ela da öyleydi. Kaybedecek bir şeyi yoktu, canından başka...