Eve döndüğümde Tunaya hiç bir şey anlatmamıştım. İnandırmak zor olsa da Tunaya Timuçin'le konuştuklarımızı söylememiştim. Akşam birlikte yemek yedikten sonra yorgun olduğumu söyleyip odama geçtiğimde sabahtan beri içimde birikenler gözlerimin dolmasına sebep olmuştu. İçimdeki son umut kırıntıları da bitmiş gibiydi. Hayatımda her şeyin bu denli ters gitmesi canımı acıtıyordu. İçinde bulunduğum durum o kadar berbat ki. Ama bu hislerim isyan değil. Ben sadece kendime kızgınım. Bir hayli kırgınım. Olanlarda benim de suçum vardı. Nefes almak bile zor geliyordu artık. Öyle çaresizdim ağlamaktan başka elimden başka bir şey gelmiyordu.Telefonumun çalmasıyla ekranda Timuçin yazısını gördüğümde hissetdiğim sadece kindi. Açmasam onu sinirlendireceğimi bildiğim için göz yaşlarımı silerek açtım.
"Nasılsın güzellik?" dediğinde sinirden dişlerimi sıkarak
"İyi. Sen?" dedim."Çok iyi. İnanamıyorum ya iki yıl sonra tekrar seni buldum ve yine birlikteyiz. O kadar çok mutluyum ki. Ama ben biliyordum ya tekrar görüşeceğimize emindim."
"Bende."
Biraz konuştuktan sonra geçiştirdiğimi anlayınca
"Noldu sesin kötü geliyor. İyi misin?" diye sordu."Biraz yorgunum. Ya sonra konuşsak olur mu? Biliyorsun iş filan, sabah erken kalkacağım."
"Tamam. Yarın ben seni almaya gelirim o zaman."
"Gerek yok, çok erken çıkacağım ben. Zahmet etme."
"Seni görmek için her şeye değer. Hadi görüşürüz canım. İyi geceler."
İsteksiz bir
"İyi geceler." dileyinden sonra kapatmıştım.Huzursuz bir gecenin ardından alarmın sinir bozucu sesine uyanmıştım. Pek uyudum sayılmasa da yine de kalkmak istemiyordum. Ama her zamanki gibi üşenmekten değil de Timuçini görecek olmamın verdiği rahatsızlıktan kalkmak istemiyordum. Kapanan gözlerim ertelediğim alarmın tekrar çalmasıyla açılmıştı. Bu sefer bıkkınlıkla kalkmıştım. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra hazırlanmaya başlamıştım. Dizleri yırtık kot üstüne beyaz çizgili siyah tişört giyinmiştim.
Rahat olsun diye beyaz spor ayakkabılarımı giyindikten sonra saçlarımı atkuyruğu yaparak, hafif makyajla yorgun göz altlarımı kapattıktan sonra çıkmıştım.Tuna markete gideceği için birlikte çıkmıştık. Timuçin beni almaya geleceğinden Tunanın onu görmesinden korktuğum için apartmanın önünde vedalaşarak ayrılmıştım. Öndeki kaldırıma geçtiğimde Timuçin de geliyordu. Neyse ki Tuna görmemişti.
Arabaya bindiğimde mecburi
"Günaydın." dedim.Meraklı yüz ifadesiyle
"Tuna mıydı o? Az önce yanındaki adam." diye sordu.Nerden görmüştü ya? Bu hiç iyi olmamıştı. İkiside bir birini sevmiyordu, eskiden benim yüzümden bir kaç kere tartışmaları olmuştu.
Tunanın eve dönerken bizi göre bileceğini hesaba katarak
"Evet. Hadi gidelim ya geç kalmayayım." dediğimde sürmeye başlamıştı.Yolda yine
"Onun ne işi var burda? Aynı apartmanda filan mı oturuyorsunuz?" diye sordu."Onunla kalıyorum. Buraya gelmemede bana çok yard - " diyecekken arabayı kenara çekerek öfkeyle
"Ne demek onunla kalıyorum? Ne diyorsun sen?" dedi."Niye sinirlendin ki? Tuna benim en yakın arkadaşım."
"Bırak ya, ben bilmiyor muyum? Arkadaş ayağına."
"E yeter. İleri gidiyorsun. Düzgün konuş."
"Ne yeteri? Yalnış mı söylüyorum?"
Derin bir iç çekerek
"Timuçin, kendine gel." dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntikam Zamanı
Romanzi rosa / ChickLitUmutları, hayalleri yıkılmış, çocukluğu elinden alınmış ve intikam ateşiyle yanan biri ne kadar tehlikeli ola bilir? Dünyada en tehlikeli insan kaybedecek bir şeyi olmayan insandır derler. Ela da öyleydi. Kaybedecek bir şeyi yoktu, canından başka...