I.

659 31 11
                                    

Teninin sıcaklığı ile daha fazla yanmaya başlamıştım. Ellerimi terden kıvırcıklaşmış saçlarına geçirdim ve istemsizce çektim. Diğer elimle vücudundaki dövmelerin üstünden geçtim. Ellerimin soğukluyla ürperen tenini hissettim. Karnımın içindeki boşluktan düşme hissi, nefes almamı zorlaştırıyordu.

Bu belki de çok yanlıştı.

Yani Calum ile bunu yapmamız yanlış olmalıydı.

Etrafımızda Casey veya başka biri yokken biz sadece biz olmuyorduk. İki farklı insandık. Ama şimdi bu yaptığımıza bir anlam vermekten korkuyordum.

Dudaklarını dudaklarıma değdirdiği anda diğer elimide saçına götürdüm. Öpüşüne karşılık vermek istiyordum, veriyordum da. Ben devam ettikçe durmayacağını biliyordum. Ama kendimi nasıl durduracağım hakkında bir fikrim yoktu.

Şu anda bunu yapma zorunluluğum yoktu. Onunda yoktu. Bu oyunu oynamak zorundada değildim. Hiç bir şeyin zorunda değildik. Ama o istiyordu, ben ise sadece kabul ediyordum.

Kendi ile duvar arasına beni sıkıştırdı. Ara sıra soluk alabiliyordum ama güvende gibiydim. Sanki bana oksijeni sağlayan oymuş gibi.

Bu aptal tatile gelip, sarhoş olduktan sonra bunları yaşamamız eminim döndüğümüzde unutacağımız anılardı. Unutamayacağımız bir olay olacaksa şu an Ashton'ın bizi görmesi olurdu.

Sertçe elini duvara koydu, diğer eliylede beni belimden kendine çekiyordu. Dudaklarını, dudaklarımdan sadece bir saniyeliğine ayırıp, tekrar birleştiriyordu. Ve her seferinde daha da sert davranıyordu.
Belkide sadece aklına Casey ve Michael geliyordu, sinirini benden alıyordu.
Bacaklarımı toparlayıp onun bedenine sardım. Nefes almak için geri çekildiğinde konuştum.

"Calum."

"Evet?" Dedi tekrar dudaklarıma yönelerek. Ama orada fazla oyalanmadan boynuma ilerledi. Dudaklarının değdiği her santim alev alev yanıyordu.

"Durabilir misin?" Sesim kısık ve küçük bir kız gibi çıkmıştı.

"Sarhoş musun?" Dedi. Dudaklarından çıkan nefes vücuduma çarptıkça yanan yerlere iyi gelmiyordu.

"Sanırım." Dedim.

"Biz arkadaşız değil mi?" Dedi tekrar dudaklarıma dönmeden önce. "Lütfen bana arkadaş olduğumuzu sık sık hatırlat."

Kapı açılmadan tıklanınca Calum aniden beni bıraktı. Düşmek üzereyken kolundan tutundum.

"Biz geldik." Dedi Lillie kapıdan bağırırken.

Tanrım hala yanıyordum.

"Kim var yanında?" Diye geri seslendim titreyen sesimle.

"Herkes burada, aç şu kapıyı Daisy." Dedi bu sefer.

Calum'un altında sadece şortu vardı ama üzerinde kızarıklıklar vardı. Kendi görünüşümü umursamadan kapıyı açtım.

"Dağıttınız mı? Tanrı aşkına, Ashton buradan sadece iki dakikalığına gidiyor ve siz neler yapıyorsunuz?" Dedi Luke elindeki biraları tezgaha koyup.

"Aynaya bak." Dedi Lillie uyarıcı bakışlarla.

Banyoya girip kendime baktım. "Sikeyim."

Toplu saçlarım açılmıştı. Yanaklarım kızarmıştı. Dudaklarımın rengi koyulaşmıştı. "Sikeyim." Dedim tekrar. "Bencede Daisy." Dedi Calum aniden kapıyı açıp.

Ona baktım. "Şuna baksana saçlarımı birbirine geçirmişsin ve tanrım dudaklarımı şişirmişsin." Dedi ve sonra o nadir gülüşünden yaptı. Yani hani gülünce oluşan gözlerinin hemen yanındaki ufak kırışıklı gülüşü.

Sözünü bitirince aynadan ikimize baktım. Karakter olarak bazı yönlerimiz benziyordu. Bu yüzden bu olayı takmayacağımızdan emindim.

"Gel buraya." Dedi beni uzun kollarının altına alıp. Keskin kokusunu içime çektim. Neden böyle yapıyordum, lanet olasıca.

"Oyunu bitirmeli miyiz?" Dedi ve bir ilki gerçekleştirerek saçımı öptü.

"Az önce saçımımı öptün sen?" Dedim merakla.

"Alkolün etkisi geçiyor galiba." Dedi yine gülüyordu.

"Oyunu bitirmeli miyiz?" Dedim aynı soruyla.

Bu saçma oyun bittiği zaman eski biz olmamızdan korkuyor muydum? Emin değilim ama aşktan korktuğum kesindi.

"Casey oyunu bitebilir Daisy ama aramızda ki oyun bitmemeli." Dedi hala bana elleri sarılıyken.

Bu konuşmayı banyoda yapıyorduk, tanrım.

"Aramızda ki oyun?" Dedim aynadan ona bakıp.

"Oyunları veya anlaşmaları sever misin?" Dedi nefesi kulağıma geliyordu ve yine ürpermiştim.

"Hayır." Dedim dürüst davranarak.

"Umursamaz birisin Daisy. Yanılıyor muyum?"

"Sende öylesin." Dedim kollarından çıkarken.

Belki de Calum ile aramızdaki benzerlik buydu. Umursamıyorduk.

"Ne olursa olsun umursamak yok, arkadaşız." Dedi. "Anlaştık mı?"

"Tamam, umursamak yok."

Selam, beklettim sorry :/ i hope you like it llove ya all xx

idfc Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin